Zaman nehir gibidir, kimi coğrafyada hızlı kimisinde ise yavaş akar

Zaman nehir gibidir, kimi coğrafyada hızlı kimisinde ise yavaş akar. Sırçınar’da zamanın yavaş aktığı coğrafyalardan biri. Hele sıcak yaz günlerinde neredeyse durdu duracak konuma gelip akmaz olur. Filmin koptuğu, görüntünün donduğu anlar sıcak yaz günlerinin öğle saatlerindeki şekerleme anlarıdır. İşte, yine böyle bir öğle saati. Kahvenin önündeki asmadan sarkan korukluktan çıkma telaşındaki salkımların etrafında tembel tembel uçan bir iki sinekten başka hiçbir hareket yok diyecekken, Sinek Efe adeta parmaklarının ucuna basa basa bir balerin gibi süzülerek koca çınarın altındaki masaya ilişiveriyor. Ardından, Cenap Hoca, Hoşaf Sami ve Hıdır Dayı’nın siestasına katılıp sessiz ve ağır akan zamanın sularına bırakıveriyor kendini. Nerdeyse akmaz gibi görünen bu asude nehre Şiktan koca bir kaya parçası gibi düştüğünde masadaki herkes bir anda sıçradı. Öfkeyle çatılan kaşlar, Şiktan’ın elinde, üzerinde hafiften ezilmiş naneleriyle buğulu bardaklardaki  koruk ve limonataları görünce iniverdi aşağı.  Hararetli dudakların çektiği buz gibi ilk yudum uyuşuk bedenleri canlandırıp gözlere adeta ışıklar serpti. Nereden geldiği belirsiz bir esintiyle koca çınarın cümle yaprakları hışırdadı. Bu dünyevi hışırtı aheste zamana bir ivme katarken masadakilerden Sinek Efe’yi ilk fark eden Hıdır Dayı oluyordu;

Hoş gelmişsen Efe..

Sinek Efe gülümseyerek masadakileri başıyla selamlamakla yetiniyor. Bu, konuşmayı bir hayli seven Efe’yi tanıyanlar için alışılmadık bir durum.

Hayrola Efe, bir hal var sende. De bakalım ne oldu?

Ne olsun her zamanki şeyler; geçim sıkıntısı, yetmeyen maaşlar, sudan sebeplerle ertelenen grevler, tersanelerde, madenlerde ölen işçiler, mafyalaşan sektörlerin arazi gaspları, vekillerin, bakanların bu gaspçılarla ortaklığı, doğanın ve insanın acımasızca kıyımı ve tabii ki en önemlisi Cumhurbaşkanı olarak kimi seçeceğimiz sorusu..

Boş bardakları toplamakla meşgul olan Şiktan lafı anında kaparak;

Hahh! Bende günlerdir bunu düşünüyorum işte. Sahi kime oy vereceğiz biz? Sözde bu kez halk seçecekti. Lakin halk aday belirleyemedi ki seçim yapsın. Yine Parlamentodakiler çıktı, önümüze üç aday koydu ve “seçin birini” diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu arkadaş anlamadım gitti valla..

Yan masada namazdan döndüğünden beri uykuya oruç tutturan Hacı birden uyanarak Şiktan’a seslendi;

On iki yıldır her seçimde halkın teveccühüne mazhar olmuş birine elbette Tayyip Beye oy vereceksin Şiktan, memleketi ondan iyi tanıyan mı var?

Evvel ezel inançlı bir sosyal demokrat olan Hoşaf Sami hemen atıldı;

Ne yani, tilki kümesi iyi tanıyor diye bekçi mi yapacağız? Bence herkesin ortak adayı Ekmeleddin Bey. Solu da sağı da kesen bir noktada.

“Valla, onu bunu bilmem bence halka en yakın aday Demirtaş. Esprili, genç, dinamik bizden biri yani”. diyerek Hıdır Dayı’da görüşünü belirtince gözler Cenap Hoca’ya döndü. Meydana gelen pata durumunu onun görüşü bozacağı kesindi. Acaba o kimi işaret edecekti? Soran gözleri üzerinde hisseden Cenap Hoca, Şiktan’a dönerek,

-. Bir kere kime oy vereceğimden önce, kime oy vermeyeceğimi söyleyeyim. Halkı soyan, zulüm eden, kendini baş bizleri ayak gören, anlayışa ve temsilcisine oy vermem. Daha dün bu hırsızlarla beraber halka zulmedenlerin dümen suyuna giren özünde aynı dereni taşı olan anlayışa ve adayına da oy vermem. Sandık siyaseti kirletir, özelikle oy isteyeni daha çok kirletir. İçi dışı bir olmaktan çıkarır insanı. Az konuşan siyasetçi oy istemeye gelince çok konuşmak durumunda kalır. Çok konuşunca da her zaman otokontrolünü sağlayamaz. Kafasının arkasındakiler, ön yargıları saklanamaz olur ve döküverir dilinden. Kırar döker, camı çatlatır. İşte böyle ön yargılı bir anlayışa ve temsilcisine de oy vermem. Pazarlıkların bu kadar yoğun olduğu bir ortamda samimiyetten iz aramayalım Onun yerine gelin doğruyu arayalım. Yüze değil gönüllere gülen halkların samimi birlikteliğinde.

Eee, kafam hepten karıştı şimdi Cenap Hoca, bu işi sade bir kahve paklar ceza olarak da sana yazacağım bütün kahveleri haberin ola..

Hoşaf Sami; “ Ha bre hesabımıza geçirip duruyor bu oynak. Aslında bunu Cumhurbaşkanı seçsek de kurtulsak diyorum” deyince masada bir vaveyla koptu ve Sırçınar sonra tekrar zamanın ağır akışına bıraktı kendini. Ülkemin bütün kahvehaneleri gibi..