Şampiyonluğun hikâyesi

İlhan Cavcav sezonunda Galatasaray 21. defa şampiyon olarak taçlanırken, Osmanlıspor, Gençlerbirliği ve Karabükspor da küme düştü. Efsane başkanın kemikleri sızlıyor olsa gerek...


Yazın yapılan flaş transferlerin Tudor’a teslim edilmesinin doğru olup olmadığı sarı-kırmızılı camianın kafasındaki soruydu. Adı sanı duyulmamış Östersunds karşısında Avrupa defterinin erken kapanmasından sonra sezona fırtına gibi giren Aslan, rakiplerine fark atıyordu. Fakat ilerleyen haftalarla birlikte fikstür zorlaşıyor; takkenin düşmesini müteakip kel görünüyordu.

Medipol Başakşehir ve Beşiktaş karşısında sarı-kırmızılar paramparça olurken, eleştiri okları Hırvat hocaya dönüyordu. Buralara henüz hazır olmadığı her halinden belli olan futbol adamı, yer yer büyük maçlarda rakibin ekmeğine yağ sürüyordu. Özellikle Başakşehir karşılaşmasında rakibin orta sahada çok önemli eksikleri varken sahaya çift forvetle çıkması ve kanatlardan geleceği aşikâr olan Abdullah Avcı’nın talebelerine karşı hiç önlem almaması akıl alır gibi değildi. Beklerin arkası otoban; Galatasaray beşlik olmuştu.

Başkan Dursun Özbek baskın seçim kararı alıp Tudor’un yerine Fatih Terim’i getirdiğinde, kırılan umutlar biraz yeşeriyordu. Taraftar, özellikle güçlü rakiplere karşı çizilen kapkara tablonun değişeceğini hayal ediyordu.
Sandıktan sürpriz bir şekilde Mustafa Cengiz çıkmış, Ndiaye’nin de satılmasından sonra kadro güçsüzleşmiş gözüküyordu. Buna bir de Fernando’nun sakatlığı eklenince işler iyice zorlaşmıştı. Bir formül üretilmesi gerekiyordu.

Iskartaya çıkarılan ve yüzüne bakılmayan Donk’u tekrar kazanan Terim, Hollandalı futbolcuya, en kibar ifadesiyle şüpheyle bakanların kısa sürede hayranlık duymasını sağladı. Sezonun ilk yarısının kanayan yarası sol bek pozisyonuna Inter’den Nagatamo’yu kiralanmasıyla taşlar biraz yerine oturmuş gibiydi. Taraftarla arası bozuk olanlardan Sinan’ı rotasyona dahil eden tecrübeli teknik adam, genç oyuncudan faydalanmayı da başardı. Almanya patentli futbolcun sadece Konyaspor ve Alanyaspor golleri artı dört puan demekti.

Deplasman karnesini çok da düzeltemeyen Cimbom’un formülü belliydi: İçeride üç puan, dışarıda Allah kerim! Kadıköy’de iyi oyun neticesi Kadıköy’den alınan beraberlik, Başakşehir ve Beşiktaş galibiyetleri ibreyi Aslan’a çevirdi. Gençler karşısındaki iş kazasından sonra tekrar kendine gelen Galatasaray arka arkaya üç puanlarla istediğini almasını bildi. Yuvası olmasa da her deplasman taraftarına adeta bir testti!

Sezonun çimlerdeki kırılma anı Mariano’nun Başakşehir karşısında yazdığı şiir olmalı. Mansiyonu da Sinan’ın Konyaspor’a attığı voleye vermeli... Yoksa saha dışındaki kilit nokta; Terim’in koltuğa oturması...

Gomis’in penaltılarda olmasa da müthiş performansı, sezona tutuk başlayan Muslera’nın son haftalarda kanatlanması, Fernando’nun aklı, Gary Rodrigues’in yaptıklarıyla zafer geldi. Belhanda taraftarlara papatya falı baktırsa da hayal kırıklığı şüphesiz Feghouli olsa gerek.

Galatasaray’da 8.5 sezonda yedinci şampiyonluğunu kazanan tecrübeli hocanın en zorlu görevi belki de buydu. Özellikle Ndiaye’nin gidişinden sonra takımı ayakta tutması ve rakiplerle oynanan maçlardaki planları kusursuzdu.
Trabzonspor’dan 37 yıl sonra yedi mağlubiyetle ligi en önde göğüslemeyi başaran takımda Terim gözünü şimdiden Şampiyonlar Ligi’ne çevirmiş durumda. Fakat bu kadro devler arenasında çok zorlanır, görünen köy kılavuz istemez.