Önceki gün yaşamını yitiren Civan Canova, üretmeden yaşamayanlardandı. Her oyuncunun başaramayacağı kadar çok alanda durmadan üretti. Annesi Kartal Tibet ile evlendiğinde sinema düşkünü bir çocuğa dönüştü.

Sanat dolu ömür
Civan Canova 67 yaşında yaşamını yitirdi. (Fotoğraf: Depo Photos)

KONUK YAZAR
Murat TIRPAN

Tiyatronun, televizyonun ve sinemanın en önemli simalarından birini, Civan Canova’yı kaybettik. Canova gerçekten de bu üç sanatın da içinde olmuştu hep, hatta son döneminde başladığı resmi de buna ekleyebiliriz. Çoğu insan onu daha çok Çiçek Taksi dizisindeki Celal rolü ile hatırlar belki ama kariyeri birçok başarıyla doludur usta oyuncunun. Üstelik bu bahsettiğimiz mecralarda sadece oyunculuk yapmamış, bunun yanında sinema, televizyon ve tiyatro için metinler, senaryolar da üretmiştir. Üretmeden yaşayamayanlardandı Canova. Bir yazısında boş geçen yazlarda mutsuz olduğu için resme başladığını yazmıştı. Her oyuncunun başaramayacağı kadar çok alanda, durmadan üreten bir kişilikti.

Oyuncunun tiyatro ve sinemayı seçmesinde elbette ilk ve üvey babasının rolü vardır. İki baba, iki sanatı birleştirir. Asıl babası önemli tiyatrocu Mahir Canova’dır, daha sonra annesi Kartal Tibet ile evlendiğinde ise kendi tabiriyle evde kılıçla koşar hale gelen, sinema düşkünü bir çocuğa dönüşmüştür.

Sinema kariyeri ilginç bir şekilde tiyatrodan önce başlar. İlk rolü daha konservatuara girmeden oynadığı Yılmaz Güney’in Arkadaş filmindeki evin hizmetkarı Halil rolüdür. Yılmaz Güney, Şerif gören gibi ustaların önünde titremeden rol yapması mümkün değildir ama kolayca da alışır setlere. Keza Ankara Devlet Konservatuarı’na kaydolduktan sonra bu kez de Şerif Gören’in Nehir filminde Müjde Ar, Tarık Akan gibi büyük oyuncuların yanında rol bulur. Böyle başlayan sinema kariyeri, arada Temel Gürsu gibi tanıdık yönetmenlerin filmlerinde tecavüzcü genç, zengin, şımarık çocuk rolleri oynamasıyla devam eder.

50 YILLIK KARİYER

Para kazanmak için oynadığı bu rollerden sonra sinema macerası 80. Adım gibi bir başarılı filmden altın Portakal kazandığı Türk sinemasının belki de en önemli 12 Eylül filmi Eve Dönüş’teki unutulmaz işkenceci rolüne kadar uzanır. Televizyondaki işlerine mesela senaryosunu da yazdığı ‘Bizim Aile’deki Ataç rolüne, Çiçek Taksi’deki karakterine ya da Eve Dönüş’teki performansına baktığımızda, buna sayısız tiyatro oyunundaki performansını eklediğimizde karakter kataloğunun ne kadar geniş olduğunu anlarız.

Canova bütün bu yıllarda eğitimini aldığı tiyatroda elbette çok önemli oyunlarda yer aldı. Sadece oyuncu ödülleri değil yazarlık ödülleri de kazandı. “Ben arkadaşlar.. yazmayı seviyorum. Daha doğrusu; daha mutlu yaşamak için, iyi kötü, sadece yazı yazarak tüketmek istediğim bir sürecin ön hazırlıklarını yapıyorum, kendimce, galiba” diyordu hayatını anlatırken. Bu sevgisini mesela Ful Yaprakları ya da sokağa Çıkma Yasağı gibi yazdığı oyunlarda, Türk tiyatrosunun bu etkileyici metinlerinde de açıkça görmek mümkün. Hayatla ve sanatla olan ilişkisini tarif ederken de yıllar önce şöyle bir tarif karalıyordu sanatçı: ‘Deer Hunter’ filminin finalindeki kararsız avcının namlusuna bakan şaşkın geyik... Hayatın karşısında öyle hissediyorum kendimi. Galiba kendini ve ormanını seven ve de yaşamak isteyen bir geyik bu..” Neredeyse elli yıllık kariyerinde bu tedirginlikle ürettiklerini buraya sığdırmak mümkün değil elbette. Sadece şunu söyleyebiliriz; bir zamanlar babasının ona ‘Siz tiyatroyla övünmeyin. Bırakın tiyatro sizinle iftihar etsin.’ dediğini söylemişti bir yerlerde. Sanırım babasının öğüdünü başarıyla tuttu Canova ve şurası kesin ki şimdi sadece tiyatro değil, sinema da, tüm sanat dünyası da onunla iftihar ediyor.