Google Play Store
App Store

2024’te yaratıcı plastik sanat üretimi toplumla tam olarak kucaklaşamadı. Buna set çekenlerin başında baskılar, yoksullaşma ve kâr arayışları geldi. Sanat dünyası 2025’in sanat dolu bir yıl olmasını umuyor.

Sanat insanlık için umut ve direniştir
Fotoğraf: Freepik

Deniz Burak BAYRAK

2024 her gün en az iki serginin açıldığı bir yıl olarak geçti. Bu sergilerin daha çok üç büyük şehirde açılmış olması toplumun özellikle plastik sanatlarla tam anlamıyla hâlâ bütünleşemediğinin bir göstergesi oldu. 2024’te bu kucaklaşmaya set çeken başlıkların bazıları; sanatçılar üzerindeki baskılar, derin yoksullaşma, yoğun savaşlar ve kâr dengeleriydi.

Biz de yıl biterken plastik sanatların durumunu, dikkat çeken sergileri, sanat üretimi için var olması gereken özgür ortamı ve daha fazlasını İbrahim Karaoğlu, Serfiraz Ergun ve Halil Vurucuoğlu ile konuştuk.

İBRAHİM KARAOĞLU: SANATIN DEĞERİNİ PAZARLAMA BELİRLİYOR

Sanat, özgürlük dışı normlara karşı duruştur ve yaratı süreci sanatçının hayal gücüyle sınırlıdır. Özgürlükleri kısıtlanan sanatçı, istediği yaratıyı gerçekleştiremez. Korona salgınının neden olduğu büyük ruhsal çöküşün ardından gelen bir yıldı 2024. Her yeni yıl gibi umutlarla, özlemlerle ve sevinçlerle beklenmişti. Özgürlüklerin sınırlandığı, adaletin aranır olduğu, yoksullukların arttığı bu coğrafya, 2024 yılını kendi imgeleriyle biçimlendirdi. Sanatın, kültürel hayatımızı varsıllaştırdığı, büyük heyecanlar yarattığı bir yıl olmasını çok isterdim ama yaratıcı ifadelerin hayatımızı renklendirdiği, çok çeşitli ve benzersiz etkinliklerin yaşandığı bir sanat yılı olmadı maalesef. Çok özel, sınırlı etkinlikler oldu ama çok büyük etkiler yaratan, sıra dışı sanat olayları yaşanmadı. Plastik sanatlarda büyük heyecanlar yaşatan fuarlar yerine, büyük paralarla girilen fuarlar açılıyor. Pek çok sanat fuarı sıradanlaştı ve etkileri giderek azalıyor. Yerel ölçekli pek çok etkinlik kermes tadında.

Sanatın alıcı profili de çok ilginç; sanat yapıtlarına sahip olmanın, statü sembolü olduğu yılları yaşıyoruz. Genç sanatçılara daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmaları için fazla bir fırsat sunmuyoruz. Sanat galerilerinin nicelik ve nitelik sorunları var. Bu yıl dünyada üç yüzün üzerinde sanat fuarı yapıldı. Bu fuarlarda oluşan sanat platformlarındaki trendi görmek, uluslararası galerilerin neleri sunduğunu, sanatçıların hangi izlekler üzerinden yapıtlarını gerçekleştirdiğini merak etmek, izlemek ve oralara bir konsept üzerinden katılmak yerine, Basel ve Venedik’te paparazzilere poz vermeyi seviyoruz. Günümüz sanatının değerini içeriği değil, pazarlama biçimi belirliyor hâlâ. Sanatla aramızdaki ilişki sürdürülebilir ve yaşam boyu bir ilişki değil maalesef. Ekonomideki kırılgan zamanlarda, öncelikli olarak, sanattan vazgeçiyoruz. Sanat yaşamla aramızdaki dokuyu umut, sevgi, barış, empati, özgürlük ve iyilikle örer. 2025 sanat dolu bir yıl olsun.

İbrahim Karaoğlu
Küratör

SERFİRAZ ERGUN: MÜZENİN BAKANLIK’A VERİLMESİ BENİ ÜZDÜ

Bu yıl, İBB’nin tarihî binaları restore edip kültür-sanat mekânlarına dönüştürmesini çok önemsiyorum. İBB Miras ve İBB Kültür, işlerini gayet iyi yapıyor. Özenle, emek verilerek hazırladıkları sergileri beğeniyorum. (2024’teki üretim pratiklerine ilişkin) İnsanın gözü iyiye güzele alışınca özensiz hazırlanmış, izleyiciye sanatçıyı, döneminin sanat akımlarını, özelliklerini anlatamayan, bilgilendirmeyen sergiler havada kalıyor, batıyor. Belki bir sanatçı röportajı, belki dönemin havasını yansıtacak bir kısa film insanı serginin içine çekiyor. Bir sergi hazırlamak bence kitap yazmak gibi bir şey. Sıkı çalışma gerektiriyor.

2024’te koleksiyon sergileri öne çıktı. Bu konuda aynanın iki yüzünden bakmak isterim: koleksiyonerler ve müze koleksiyonları. Taviloğlu’nun yedi ayrı mekânda açtığı sergiye ne diyorsunuz? Kuzeyden güneye tüm kenti kapsayan bir sergi oldu. Mustafa Taviloğlu müzeler, yerel yönetim sergi mekânları gibi kamusal alanları da güzel kullandı. İş Bankası Müzesi (RHM) de resim koleksiyonunu iyi kullanıyor tematik sergileriyle. Biz buna gazetecilikte ‘habere takla attırmak' diyoruz. RHM de koleksiyonuna takla attırarak çeşitli başlıklarla elindeki geniş koleksiyonu sergiliyor.

Bu yıl sanatı da vuran ekonomik kriz deyince beni en etkileyen, üzen olay Sakıp Sabancı Vakfı’nın, Sakıp Sabancı Müzesi emeğiyle Mardin’de açtığı Kent Müzesi’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geri verilmesi oldu. Mardin kentini bienaliyle birlikte kültür haritasına yerleştirmişti bu müze ve kalıcı etnografik sergisine ilaveten gayet güzel süreli sergiler de yapıyordu. Mardin sadece tarihiyle değil, sanat ortamıyla da turizm patlamasına uğramıştı. Yazık oldu. Oranın finansmanıyla yakından ilgilenen Dilek Sabancı’nın gönül rızasıyla mı oldu acaba?

Serfiraz Ergun
Gazeteci, Sanat Yazarı

HALİL VURUCUOĞLU: ADİL BİR DÜNYA KURABİLİRİZ

Bu yıl sergileri ve fuarları eskisi kadar heyecanlı izleyemedim. Bazı işlerin tarihleri yeni olsa da bende bıraktıkları etki eskiydi; benzerlik ve ‘mış gibi’lik bu izlenimi edinmeme sebep olmuş olabilir. (Sanatçı-galeri ilişkisine dair) Sanatçı ve galeri arasındaki dengeyi kurmak bazen zor olabiliyor. Birçok galeri sanat eserini ticari bir ürün olarak görüyor. Bu ticari kaygılarla, sanatçının yaratım sürecinden bağımsız, kendi kârını arttırmak istemeleri sanatçıların özgür yaratım süreçlerinde belli durumlara direnip kendi sanatsal kimliklerini kurmalarını zorunlu kılıyor. Ticari kaygılar sanatın özünü zedelememeli, sanatçı da yaratıcı sürecini ticaretin baskılarından bağımsız tutabilmelidir. Galeriler yalnızca kazancı değil, sanatçının sanatsal kimliğini ve özgünlüğünü destekleyen kurumlar olmalıdır ki hem sanatçılar hem de galeriler için sürdürülebilir bir başarı sağlansın.

Ekonomik kriz, savaşlar, baskılar ve cinayetler gibi derin ve toplumsal sorunlar, sanatçının üretim sürecini doğrudan etkileyebilir; ben de kendimi bunun dışında tutmuyorum. Bazen yaratıcı kaynağı harekete geçirse de gündemin boğuculuğu nefessiz bırakabiliyor; yine de sanat, tüm bu olgulara karşı bir tepki, varoluşsal direniş ve insanlık adına bir umut olabiliyor.  2025 için umutluyum. Zorluklar ve krizler karşısında insanlık, her zaman yeniden doğuş ve dönüşüm şansı bulmuş, bir şekilde kendini var etmeye çalışmıştır; aksi hâlde yaşamanın pek bir anlamı da yok gibi. Sanatın, bu dönüşümün itici gücü olmaya devam edeceğine dair umudum var. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir değişim, zorlukların içinden çıkarak daha adil, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir dünya kurma yolunda ilerleyebiliriz. Umut; sanatla, dayanışmayla ve toplumsal bilinçle güçlendikçe daha da görünür olabilir.

Halil Vurucuoğlu
Sanatçı