Zülfü Livaneli’nin yönetmenliğini yaptığı 1988 yapımı Sis filmi yeniden izleyiciyle buluşacak. Üç eserinin daha filme uyarlanacağını söyleyen Livaneli, “Düzenle bütünleşenden sanat çıkmaz. Sanat muhaliftir” diyor.

Sanat muhaliftir

Hilal SOLMAZ

Zülfü Livaneli 50 yılı aşkın sanat yaşamına klasikleşen şarkılar, kült film müzikleri, yönetmenliğini yaptığı filmler ve elimizden düşürmediğimiz kitaplar sığdırdı. Rutkay Aziz’in başrollerini Uğur Polat ve Fikret Kuşkan ile paylaştığı 12 Eylül’ü anlatan en iyi filmlerden biri olan 1988 yılında gösterilen ‘Sis’ filmi restore edilecek ve yeniden sinemaseverlere buluşacak. Livaneli yönetmeliğe sıcak bakmasa da romanların sinemaya uyarlanacağı müjdesini veriyor…
İçimizin daraldığı, nefes almakta zorlandığımız şu günlerde “Dünyayı Güzellik Kurtaracak” şarkısındaki umudu yanımıza alarak, yeniden “Merhaba” ile başlıyoruz sohbetimize.

Sis filminin yeniden sinemaseverlerle buluşacağı müjdesini aldık. Yeniden sinemaya dönecek misiniz?
Sürü, Yol, Otobüs ve Maden gibi 50’den fazla filmin müziğini yaptım. Onların kafasındaki dünyayı canlandırmaya çalıştım. Mesela; Yılmaz’ın (Güney) filmlerini Şerif Gören ve Zeki Ökten çekmişti. Hepimizin bir amaçta birleşmemiz lazım. Bu da yönetmenin imajinasyonudur. Romana gelince daha zor bir şey; ben hem bir romandan film yaptım hem de benim romanımdan film yapıldı. Yaşar Kemal’in ‘Yer Demir Gök Bakır’ romanını sinemaya uyarladım. Dünyanın her yerinde oynadı, çok güzel tepkiler aldı. Cannes Film Festivali’nde Yaşar Kemal’in yanında oturuyorum. Arada bir bakıyorum, ne hissediyor, onun dünyasını yansıtabilmiş miyim? Yıllar sonra Abdullah Oğuz, benim ‘Mutluluk’ romanımı filme çekti, çok da güzel bir film oldu. Gelecek yıl çekilecek olan filmler var. Serenad ve Leyla’nın Evi’ni Timur Savacı, (TİMS) Balıkçı ve Oğlu’nu ise Han Yapım Netflix’e çekecek.

Serenad romanının satışı 1 milyona ulaştı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada bir övünç payı çıkarılacaksa bu önce Türkiye’nin okur kesiminedir. Kitap okunmuyor denilen bir ülkede, bizim bu satışlarımız yabancı yayıncıları imrendiriyor. ‘Biz bu rakamları nereden göreceğiz’ diyorlar. Bazılarının sandığı gibi yayınevinin tanıtımıyla, reklamla falan olmuyor. Öyle olsa benim her kitabım bir milyon olurdu. Serenad’dan dolayı okura teşekkür borçluyum. Galiba, insanların içine dokundu.

‘Kültür sanat bizim, yani solda olanların işi’ sözleriniz sanat dünyasında polemiğe neden olmuştu. Peki, sanat neden solcuların işi?
Sanat empati meselesidir, vicdan meselesidir. Sen kendini Güneydoğu’da öldürülen bir kızın yerine koyamazsan, onu yüreğinde hissedemezsen yazamazsın. Bunlar da daha çok solda oluyor. Bana itirazlar oldu, haklılar da. Mesela; Knut Hamsun, çok büyük bir romancıdır ama solcu değildir. Solcu değildi ama vatan hainiydi. Nazi ordusu, Norveç’i işgal etti. Hamsun, işgalcilerle beraber saf tuttu. Sonra da halk onu protesto etti. Evinin önünde bir meydana genç bir kız gelip kitabını bıraktı sonra yaşlı bir adam! Bütün Norveç halkı elindeki sevdikleri romancının kitaplarını getirip bir dağ oluşturdular. O dağ büyüdükçe, içerde Knut Hamsun küçüle küçülerek öldü. Sol dediğim zaman, muhalif demek istedim. O düzen; ister komünist, ister faşist hükümet olsun düzenle bütünleşenden sanat çıkmaz. Sanat muhaliftir.

SİYASETTE OLMAYACAĞIM

1994 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı adaylığı ve daha sonra CHP Milletvekilliği süreci yaşadınız. Aktif siyasette bir daha yer alacak mısınız?

Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) benim 22. dönemden arkadaşım. Beraber kampanya yapmıştık. Ben onun sabrına hayranım. Kurşun attılar, suikast düzenlediler, yumruk attılar, her gün hakaretler ettiler. Muazzam bir şekilde sinirleri bozulmadan, sapasağlam duruyor ve bir hedefe doğru yürüyor. Bir de Millet ittifak lideri olması çok önemli, son yerel seçimlerde çok iyi başardılar. Onun tekrarlanması şu an iktidar için büyük bir korku. Siyasette değilim, olmayacağım da, beni kitaplarımla baş başa bıraksınlar. Hiçbir siyasi talebim yok. Bir ülkenin şarkılarını yapanlar, dizelerini yazanlar, kanunlarını yapanlardan daha güçlüdür. Ben bunu kesin biliyorum çünkü; kanun yapıcı olarak Meclis’te bulundum ancak besteci ve yazar olarak erkim çok daha büyük oldu.