Sanat ‘sonsuz özgürlük’ ister

Kadir İncesu

Battal Keskin’in yeni şiir kitabı ‘Damlalar’ Delisarmaşık tarafından yayımlandı. ‘İster İstemez’, ‘Çekişmeler’ ve ‘Siyah-Beyaz’ adlı üç şiir kitabı da olan Keskin ile yeni şiirleri üzerine söyleştik..

»Bir mimar olarak şiire bakışınızı anlatır mısınız?
Mimarlık-şiir ilişkisi incelenmesi/irdelenmesi gereken bir konu. Sanatı, hayal gücünün farklı yöntemlerle dışavurumu şeklinde açarsak; sanat kuramı açısından bütün görsel-yazınsal-işitsel sanatlar iç içedir, birbirlerinden ayrılmazlar.
Mimarlık-şiir ilişkisine de; yapılandırma/estetik/mekân-olay ilişkisinin anlatılması vs. perspektifinden bakıldığında mimarlıkta bir şiirsellikten bahsedilebilir. Başarılı mimari eserlerde bir ritim, estetik, etkileyici bir ruhsallık yani şiirsellik vardır. Şair de olayları anlatırken çoğu zaman mekânları referans olarak alır. Bir meydanı, bir şehri ya da olay(lar)la bütünleşmiş bir yeri gibi… Ayrıca, insanın evreni anlamasını sağlama ve yeniden yapılandırma noktasında da mimarlık ve şiir iç içedir. Mimarlıkta da şiirde de yaşanabilir bir dünya yaratmaktır amaç. Bilinçli bir tercihle diğer sanat dalları ile iç içe bir şiir yazmaya çalıştım. Takdirini okuyucuya bırakıyorum.

Ancak; sanat dünyasında mimar-şaire pek fazla rastlanmıyor. Bunun nedenlerinden biri, mimarın, pratikte mesleğini icra ederken ‘çoğunlukla bir işverenin talepleri doğrultusunda hareket etmek zorunda kalması ve uygulamada da üçüncü şahısların/çalışanın becerisini kullanmak zorunda olması’ olabilir. Mimar, bunu yaparken özgür düşüncesinden ödün vermek zorunda kalıyor, bu da ruhta bir aşınmaya sebep olur. Oysa sanat ‘sonsuz özgürlük’ ister.

»Mimar oluşunuzun şiirinizde nasıl bir etkisi var?
Mimarlık kültürü, çevreye ve olaylara üç boyutlu bakabilmeyi öğretir. Bunu gerek yazınsal gerekse çizgisel anlamlandırmak da sanatın temelini oluşturur. Çevreye, olaylara duyarlılığımın temelinde de mimarlığın etkisi elbette var. Bir olayı yorumlarken, bir analiz yaparken, hatta farkında olmasak bile işimizde bile yansıyabiliyor bu kültür. Gerçek yaşamda bile mimarların bakış açısı diğer meslek gruplarının bakış açısından farklıdır.

»Şiirlerinizde sosyal konular öne çıkıyor. Bu bağlamda ‘Yalnızlık Türküsü’ adlı şiiriniz üzerinde duralım.
Sanatçının, ‘bireysel/toplumsal hastalıkları teşhis etme, yorumlama ve çözüm yollarını önermek’ gibi bir fonksiyonu olduğuna inanıyorum. Yalnızlık Türküsü’nü çalışırken aklımın bir kenarında hep bu düşünce vardı. Bu nedenle şiirde ‘yalnızlığı’ bazen tanımlayıcı, bazen de sorgulayıcı düşüncelerim var. ‘Yalnızlık Türküsü’ şiiri postmodern yaşam ile dünyası küçülen bireyin yalnızlığına dikkat çeker. Konu yalnızlık olduğu zaman anlatılacak çok şey var. Hayatımızda aşkın yeri ne kadarsa bir o kadar da yalnızlığın yeri var. ‘Her yürek kendi hikâyesinin kahramanıdır’ sözünden yola çıkarak inanıyorum ki her bireyin özgün bir açıklaması vardır bu konuda.

Burada bu konuyu farklı bir kesitte açmak istiyorum. “Kavgam da can vermez bedenime/Nasıl yoğruldum ben böyle?!..” derken; varolma mücadelesinde bize güç veren, günümüzde artık unutulmuş olan ‘toplumsal mücadelenin’ önemini hatırlatmak istedim. ‘Sadece kendin için yaşa’ ilkesini hayatımızın merkezine koyarak yalnızlığı aşamayız. Yalnızlığı, kendinden feragat ederek aşar insan. Buradaki ‘kavga’ da bir amaç için mücadele etmektir, ‘doğru gitmeyen şeylerin’ karşısında durmaktır, ilkesizliğe karşı ilkeli olmaktır, canlı olmaktır. Tabii günümüzde bu kavramlar zihinlerden silindi, duygu ve düşüncelerde yer almıyor artık. Oysa mücadelenin içinde; bazen kalabalıkların yankısıyla, bazen bir melodiyle, bazen geçmişin unutulan harabeleriyle, bazen de bir aşkla bütünleşerek aşarız yalnızlığı…

»‘İster İstemez’ adlı şiirinize de atıfta bulunarak sormak istiyorum: Nedir bu ‘İster İstemez’ gelen hayatımızda?
İnsan yaşamının 3 temel mücadelesi vardır. Doğa şartları ile mücadele, ekonomik şartlarla mücadele ve iktidar olma/güçlü olma mücadelesi. ‘İster İstemez’ de kırsallarda, kozmopolit şehirlerin varoşlarında yaşayanların; bu mücadeledeki durumunu dile getirir. Bu insanlar için bu mücadelede olaylar, onların istekleri dışında gelişir ve trajik hikâyelerle doludur. Buna dikkat çekmek istedim. Ancak; çoğu zaman milyonlarca insan ister-istemez dahil olduğu ‘gücü elde etme’ savaşımını/ötekini umursamazlığı farkında olmadan kendi hayatının anlamıymış gibi algılayarak içselleştirebiliyor. Bu da günümüzde aşılması gereken temel sorunlardan biri. Bireyin/toplumun isteği dışındaki gelişmelerde de, istense de istenmese de gelir soğuk, gelir açlık, gelir zamansız ölüm çalar kapısını…