Tiyatro bana hep heyecan verir. Çocukluktan gelen bir heyecan bu belki de. Ankara’da çoğu da aile dostu olan oyuncuları sahnede izlemenin tuhaf sevinçle karışık gururu oyun izleme heyecanıma eklenirdi. Tiyatrocuların seslendirdiği okuma tiyatrosu duygusu veren 45’lik plaklarla tanıştığım masalları sahnede izlemek büyüleyici olmuştu benim için. Rânâ Cabbar’ın dev anası rolünde kökleyip omuzunda taşıdığı ağaçtaki kuşların “çito çitomacik çito çitomacik” sesleriyle kanat çırpan o heyecanın ardından Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izlediğim ilk büyük oyunu olan Küçük Adam Ne Oldu Sana hâlâ belleğimde. O yıllardan itibaren iyi bir tiyatro izleyicisi oldum. Sevgili Gencay Gürün’ün Genel Sanat Yönetmenliğinde annem Füsun Akatlı’nın İstanbul Şehir Tiyatroları baş dramaturgu olarak görev yaptığı 10 yıllık dönemde tiyatro sevgim tutkuya dönüştü. Usta yönetmen ve tiyatro insanı Yücel Erten’le tanışıklığım sahnelerden dost meclislerine bu dönemde taşındı. Büyük ustalarla tanıştım. Tiyatro sanatının izleyiciyi çıkardığı yolculuğun yanına bana çok şey katan bilgiler, eğlenceli tanıklıklar, anılar katıldı.

Yücel Erten benim yaşamımda o yıllardan bu günlere kadar bana kattıklarıyla önemli bir yer tutuyor. Yaşamını tiyatroya adamış bir sanatçı olarak “insana yatırımın enayilik sayıldığı, rant ve kâr hırsının öne geçtiği, karşı devrime maniler düzülen bir toplumda tiyatroların ve tiyatrocuların bu darboğazda elden ağıza yaşamaktan öteye gidemeyişine” sitem ederken “bir çeşit çölleştirme ile karşı karşıyayız. Ama işte çölde açan çiçekler de vardır...” diyerek umudunu tiyatroyla diri tutuyor. Oysa bizim çölde açan çiçeğimiz o.

Sanatın alabildiğine baskılandığı, sanatçının, aydınların düşman görüldüğü günlerde o çiçeğin ferahlatan, çeşitli duyguları uyandıran kokusu İzmir Büyükşehir Şehir Tiyatrosu’ndan karıştığı imbatla İzmir sokaklarına yayılıyor. Tek tip insan arayan kindar iktidarın hırpaladığı ruhlarımız tiyatro sahnesinde kimi zaman politik bir bilinçle uyanışımızı sağlıyor, kimi zaman hasret bırakıldığımız kahkahalarla tazeleniyor. Düşünen ve sorgulayan insan için düşündürecek, hissettirecek, tetikleyecek, dindirecek, temizleyecek unsurlara ihtiyaç vardır. Sanat bu unsurlar arasında önemli bir yere sahiptir. İşte düşünen insana düşman olanlar bu nedenle en çok da sanattan ve sanatçıdan korkarlar. Yücel Erten içinde bulunduğumuz ortamı tanımlarken işin eğitimden başlayarak sanat üretimine varan ve bunun halka ulaşmasını içeren yolculuk için çok önemli bir neden ve sonuç saptaması yapıyor. “Tabii ki tiyatro halkı sokağa döküp isyan çıkarmaz, devrim filan yapmaz. Ama tarihin ve toplumun çeşitli kesitlerine ayna tutar. Yerine göre içbükey ya da dışbükey. Ve burada varlığını haklı kılan şey, ne söylediği ve bunu hangi estetik kategorilere yasladığıdır. Türkiye için konuşuyorsak, çeşitli nedenlerle bu varlık nedenleri biraz flulaşmış görünüyor. Sadece apolitik duruş, toplumsal sorumluluk, ufuk darlığından söz etmiyorum. İmkânlar da çok daraltılmış durumda. Ödenekli tiyatroların çoğu, kışkırtma görevini sürgüne göndermiş durumda. Özel tiyatrolarda da irkiltme iştahı olsa bile imkânı yok.”

2012 yılında CHP Kültür ve sanattan Sorumlu İstanbul İl Başkan Yardımcılığı görevini üstlendiğimde Yücel Erten’in işaret ettiği imkânsızlığı giderebilecek bir arayış içindeydim. Özgür ve özerk sanatın var olabilmesi için iktidar politikalarının dayatmaları karşısında katılımcı bir demokrasi anlayışıyla geleceğin iktidarında yer almasını umduğum kültür ve sanat politikaları üzerinde çalışıyordum ve parti programımızda yer alacak bir tutum belgesi hazırlamak istiyordum. Farklı sanat disiplinlerinden usta isimlerle bir danışma kurulu oluştururken ilk yardım istediğim isimlerden biriydi Yücel Erten. Çünkü bu tutum belgesi sanatı ve sanatçıların taleplerini dışardan el yordamıyla, sanatsal yaratının ve kurumların dinamiklerini, olası risklerini bilmeyen siyaset kurumlarına teslim edilmemeli. Tespitlerin, sorunların ve çözümün de paydaşı sanatçılar olmalıydı. Yücel Erten, Orhan Alkaya, Mehmet Aksoy, Vecdi Sayar ve Serhan Bali’den oluşan CHP Kültür ve Sanat danışma kurulu Oğuz Kağan Salıcı’nın desteği ile böyle kuruldu. İlerleyen süreçte bu çalışmayı Genel Başkan Yardımcımız Ercan Karakaş’la birlikte Genel Başkanımız Kemal Kılıçaroğlu’nun desteğini alarak genel merkezde çalışan CHP Kültür ve Sanat Platformu’na taşıma fırsatı bulduk. Toplumu esir alan anlayışa karşı sağlıklı kültür sanat politikaları kurgulamak ve yaygınlaştırmak için genişlettik. O dönemde gündemde olan ve yıkıcı etkisi büyük olacak TÜSAK yasasına karşı geniş katılımlı bir sempozyum gerçekleştirdik. Devlet kurumlarının ve ayrıca yerel yönetimlerin kültür sanat politikalarının çatısı olabilecek çok yönlü bir çalışmayla tutum belgemizi hazırladık. Farklı sanat dallarının sorunlarını inceleyen, yayıncıların, sanat üreticilerinin sorunlarına çözüm için çalıştaylar, arama toplantıları yaptık.Yücel Erten benim sonraki yıllarda da hep kılavuzlarım arasında oldu.

18 Ekim akşamı İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın kurucu genel sanat yönetmeni Yücel Erten’in doğum günü ve 60. sanat yılını Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde büyük bir coşkuyla kutladık. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer sanatın kültürel birikim ve aydınlanma yolunda önemini kavrayışıyla ve öncü tutumuyla yerel yönetimler için örnek bir model ortaya koyuyor. İzmir’i Şehir Tiyatrosu’yla buluşturmayı seçim vaadleri arasına koymakla kalmayıp süreci tamamen sanatçılara emanet ederek özerk bir sanat kurumunu toplumla buluşturdu. Yücel Erten Tiyatro üstatlarımızdan Avni Dilligil ve Özdemir Nutku’yla başlayıp yarım kalan Şehir tiyatroları hayalinin kurucu Sanat Yönetmeni oldu. Sanat yaşamı boyunca karşı karşıya kaldığı baskılar, engellemeler ve imkânsızlıklara yenilmeyenlerden. İzmir başkanıyla ve kurucu yönetmeniyle iki kez şanslı. Şimdilerde sanatçılar hedef alınırken, tutuklanırken İzmir’de tiyatroyla sanat özgürleşiyor. Başka bir yaşam tarif ediliyor. Ben de kuruluş öyküsüne başından beri tanıklık ederek danışma kurulu içinde yer aldığım tiyatromuzun sanat yönetmeni Yücel Erten’in dostları arasında anıldığım için iki kere şanslıyım, mutluyum.

Yücel Erten’in 60. Yılını kutlarken sürpriz gecenin gerçekleşmesinde büyük emeği olan Eren Aysan’la birlikte Özkan Ataklı, sanatçı dostları Orhan Alkaya, Ahmet Mümtaz Taylan, Hüseyin Avni Danyal, Hatice Aslan, Sündüz Haşar, İbrahim Yazıcı, Çiğdem Erken, Güvenç Dağüstün, Burçin Büke, Beyazıt Gülercan, Tomris Çetinel, Turgay ve Selva Erdener, Özge ve Selçuk Borak, Çiğdem Erken, Zafer Algöz, Hakan Meriçliler, Müge Kızılbağlı ve Hatice Altan ve Tunç Soyer sahneden Yücel Erten’e seslendiler. Nice yıllara Yücel Erten!