Ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle yurttaşlar ne tiyatroya ne sinemaya ne konsere gidebiliyor. Sanatın temel bir ihtiyaç olduğunu ifade eden uzmanlar, acil destek planı oluşturulması gerektiğini vurguladı.

Sanata erişim artık lüks oldu

Işıl ÇALIŞKAN

Pandeminin ardından şimdi de ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle tiyatro, konser, sinema gibi sanat faaliyetlerine erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Sanat kurumları ayakta kalabilmek amacıyla bilet fiyatlarını geçtiğimiz yıla göre neredeyse iki katına çıkardı. Sanat faaliyetlerine katılmak lüks haline geldi. Bu durum sanatsız kalan toplumun ruh sağlığındaki sıkıntıları gündeme getirdi. Psikologlar ve sosyologlar hem sanatçılar hem de sanatseverler için telafisi olmayacak sonuçlara yol açabileceğinden endişeli. Peki bu koşullarda insanların sanatla ilişkisi ne oldu?

Klinik psikolog Bülent Usta, düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Bu açıdan bütün dünyada sanki toplu bir deney yapılmış gibiydi. Dijital teknoloji, ‘temas’ın yerini alabilir miydi? Evde film izlemekle, sinema salonunda izlemek arasındaki fark neydi? Hayatımızdan konserleri, tiyatroları, sergileri çıkarınca ne oluyordu?

Ortaya çıkan şey derin bir umutsuzluk oldu, detayların içinde kaybolmuş, kayboldukça parçalarını birleştiremeyen, tekdüzeleşen, bıkkınlaşmış, ölüm korkusunu çıplak bir biçimde deneyimleyen ve bu yüzden kendisine ve hayata yabancılaşmış insanlar… Sanatçıların durumu bu açıdan daha da zorlayıcıydı, ekonomik zorlukların dışında bir ‘arzu yitimi’, anhedoni dediğimiz hayattan ve kendinden zevk alamama, anlamsızlık ve değersizlik duygularıyla baş etmek zorunda kaldılar. İnsanları birbirine bağlayan o görünmez bağlar gevşedi ya da koptu. En önemlisi gerçeklikle ilişkimiz bozuldu, sanattan uzaklaştıkça. Sanat, çoğu zaman gerçekliğin alternatifiymiş, gerçeklikten çok hayallere aitmiş gibi düşünülür, ama tam tersine gerçeklikle en korunaklı biçimde temas etmemizi, iç ve dış gerçeklikler arasında köprüler kurarak başarır. Sanat, hayatın anlamını sorgulatarak kendi hikâyemizi oluşturmamıza ve bizi çevreleyen yaşam-ölüm döngüsüne sahip o büyük hikâyeyi keşfetmemize, kendi küçük hikâyemizi başka hikâyelere bağlayarak insanlığın geri kalanıyla bağ kurmamızı sağlar. İşte tam da bu imkânlar, ciddi bir biçimde zarar gördü.” Üstüne bir de siyasi ve ekonomik belirsizlikler, umutsuzluklar ekleniyor.

sanata-erisim-artik-luks-oldu-978035-1.
Psikolog Bülent Usta

Usta, gelinen noktada, tüm dünyanın, geniş anlamıyla bir depresyona girdiğini ifade ediyor. Bu depresyondan çıkış yolunun ise, aslında bireysel çabalarla sınırlandırılamayacağını, bu depresyondan ancak siyasetle çıkılabileceğini belirtiyor. Usta, “Biz parçaları değiştirilip çalışabilecek birer makine değiliz. Bir topluluğa ait olduğumuzu hatırlamaya, soyut-somut insan ilişkilerine ihtiyacımız var. Abur cubur, kolay tüketilen değerlere değil, anlamlı değerlere ihtiyacımız var ve onu bize sağlayacak olan sanata…” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

EĞLENCE SANATA TERCİH EDİLİYOR

Kültür-sanat ve eğlence sektörünün farklı şeyler olduğuna vurgu yaparak söze başlayan Sosyolog Esin İleri, “Eğlence sektörü krizden “pek” etkilenmiyor; insanlar yine o konsere gidiyor ama içkiden kesiyor ya da içmeden vakit geçiriyor.

sanata-erisim-artik-luks-oldu-978036-1.
Sosyolog Esin İleri

Hiperenflasyonu, üç kuruşluk maaşları ya da kemikleşmiş işsizliği bir iki saatliğine unutturan eğlencelik aktivitelerin kültür-sanata tercih edilmesi çok şaşırtıcı değil” diyor. İleri, burada sanatsal aktivitelerden uzak kalacak insanların ruh sağlığından bahsetmek yerine kültür-sanat emekçilerinin nasıl etkilendiğini düşünmenin daha önemli olduğuna vurgu yapıyor. İleri, sanatı üreten ve bize ulaşmasında emek verenlerin üretmeye devam etmek için yaşamlarını insana yakışır bir şekilde sürdürmelerinin sağlanmasının elzem olduğunun altını çiziyor. İleri, düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Tüketici “sanatsız” kalmaz, öyle ya da böyle bir şekilde kendini besler. 2001 kriziyle birlikte dizi sektörünün patlaması bir tesadüf değil: Tüketici kendini yönlendirecek bir kanal elbet bulur. Örneğin, 50 liraya sinema bileti almak yerine yarı fiyatına dijital bir kanal satın alır. Ama sanatı üretenin yaşadığı zorluklar bizi telafisi zor bir çöl iklimine sürükler. Sanatı ümidi besleyen ve insanı hayatta tutan şey olarak ele alacaksak bunu sigortasız, güvencesiz çalışan bir set işçisinin yaşamını nasıl sürdüreceğini düşünmeden yapamayız. Sanat elbette ölmez, bitmez ama sanatı kitlelerle buluşturan dev bir sektör var ki, hepimizin sağlığı açısından onların korunması ve kollanması için acil bir teşvik-destek planı oluşturulmalı.”

sanata-erisim-artik-luks-oldu-978037-1.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Işıl Uğurad



SANAT YOLUYLA İÇİMİZİ GÖRÜYORUZ

Sanatın pek çok olumsuz duyguya iyi geldiğini vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Işıl Uğurad, insan psikolojisi üzerine etkileri şöyle sıralıyor: “En başta insanın yalnızlık duygusuyla baş etmesine yarıyor. Zaman zaman bir arkadaşın yerine geçiyor sanat. Bazen kendimizi ifade ederken zorlandığımız duygu ve düşünceleri sanatla aktarırdık. Sanatı görürken seyrederken, dinlerken hissel dünyamıza bir sürü yeni kapılar, pencereler açılır. Onu seyrederken, onu dinlerken, onu görürken kendi içimize bakıyoruz. O iç penceremize bakıyoruz. Ve o sırada bilinçdışı bir takım duygular ortaya çıkıyor. Bilinçdışı duygular bilinç düzeyine geliyor. Ve biz bazen de onu seyrederken kendi rahatsızlığımızın temelinde yer alan o hisleri fark ediyoruz. Normalde günlük hayatta fark edemeyeceğimiz hisleri onu seyrederken onu görürken açığa çıkarıyoruz ve kendimizi tanıyoruz. O hisleri anladıkça kendimize yardım etme imkânımız artıyor. Bu çok değerli bir şey.”

Sanatın vücutta mutluluk veren dopamin hormonun salgılanmasını sağladığını vurgulayan Uğurad, sanatın olmadığı durumda öfke, kırgınlık, hayal kırıklığı duygularıyla başa çıkma imkânının azaldığını ifade ediyor. “Bazen içimizden bir sessiz çığlık gelir. O duyguya aşina oluyorduk ve sanatla o içimizdeki huzursuzluğu çığlığı anlamlı bir yere çeviriyorduk. Sanatla birlikte bir iyileşmeye yönlendiriyorduk. Sanat olmadığı durumda içimizdeki olumsuz kırgın, küskün duygularla baş baa kalıyoruz. Sanat ile kendimizi daha mutlu, daha huzurlu daha dingin hissederiz.”

Devletin sanata ve sanatçıya sahip çıkmasının bir gerekliliğine vurgu yapan Uğurad, “Daha makul, daha ulaşılabilecek fiyatlarla bunları seyretmeyi sağlamalı” diyor. Fiziksel ve ruhsal olarak iyi olmak için sanata ve sanatçıya destek olmak gerekiyor. Sanat iyileştirir bu gerçek anlamda doğru olan bir söz.