Yeşilçam’ın efsane oyuncularından İlyas Salman, “Devlet, korkusundan dolayı sanatçıyı sürekli yanında ve yalaka olarak görmek ister. Aydınlık görmek istemez, karanlık görmek ister” diye konuşuyor.

İlyas Salman, BirGün'e konuştu: Devlet, yalaka sanatçı ister
Fotoğraf: Erkin Can Seyhan

Işıl ÇALIŞKAN

Çiçek Abbas, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor, Talihli Amele gibi filmlerde unutulmaz karakterlere imza atan İlyas Salman, şimdilerde “Duran” isimli diziyle izleyiciyle buluşuyor. İnternet platformu Gain’de yayınlanan dizide Salman, eski bir boksör olan Hakkı Hoca karakterini canlandırıyor. Salman ile yeni projesi vesilesiyle oyunculuk serüvenini ve ülkenin akıbetini konuştuk.

Nasılsınız bu aralar?

Türkiye’den daha iyiyim, ülkemden daha iyiyim doğrusu. Dünyada en çirkin kokan şey, saklanan düşüncedir. Para bile saklandığı zaman kokar ama saklanan düşünce kadar pis kokamaz. Mezara götürülen fikrin de kimseye bir faydası yoktur. Ben bunu kendime ukde edindim. Öyle yaşadım, öyle yaşamaya çalıştım. Belki sözümde duramadım her zaman. Çünkü bir tutarsızlığım var benim, yaşamla anlaşamadım.

Neden yaşamla anlaşamadınız?

Disipline gelemem, emre uyamam, emrivaki değilim. Hiçbir şeye ayak uyduramam, uyumsuz bir adamım. “Her şeye ayak uydurma, hayır demeyi öğren”. Hayır demeyi, kendime inatla öğretmiş bir adamım.

Kariyerinize baktığınızda 50’den fazla film, tiyatro oyunu, kitap ve albümler var. Tüm bunlar bu disiplinsizliğin içinde nasıl olur?

Vallahi başardım mı başarmadım mı orası tartışılır. Disiplinsizliğin de bir disiplini vardır diye düşünüyorum. Haklıyım çünkü farklıyım. Herkese benzemiyorum, benzemek de istemiyorum. Çok düşünür ama az ve öz konuşurum. Tartarak, ölçerek, biçerek konuşurum. Çünkü söylediğin sözün arkasında durursan bunun geri dönüşü yoktur.

Bunun cezasını çektiniz mi hiç?

Gözaltılarla, mahkemelerle geçti hayatım. Hâlâ Cumhurbaşkanı’na, başbakana, bakana, orduya, polise hakaret davalarım devam ediyor. İnsan sorunsuz olmamalı, sorun ettiği bir şeyleri olmalı. Benim devletle problemim, kavgam var. Onu inatla sürdürmeye çalışıyorum. İnat, muradın kendisidir aslında.

Bu aralar ülkeye dair neyi dert ediyorsunuz?

Tayyip’i dert ediyorum mesela en çok. Türkiye’yi tarif ederken “Layık olmayanların önemli mevkilerde oturanların ülkesidir” diyorum. Ben Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığına layık görmüyorum. Çünkü ucuz adam. Bundan dolayı da mahkemeye gideceğimi biliyorum.

Son dönemde Türkiye’de sanatçılara yönelik baskılar çok fazla. Sizce sanatçılardan neden bu kadar korkuluyor?

Sanat, ölümü korkutmak için yapılır. Sanat; doğal ve toplumsal olayların belirli mantık ve estetik süreçlerinden geçirilerek yeniden yaratılmasıdır. Devlet, bu ülkede sanattan korkuyor çünkü hayattan da korkuyor. Hayat ve sanat akrabadır, kan bağı vardır aralarında. Onun için devlet, korkusundan dolayı sanatçıyı sürekli yanında ve yalaka görmek ister. Aydınlık görmek istemez, karanlık görmek ister.

Zamanında babanız garanti bir mesleğiniz olması açısından memur olmanızı istemiş…

Evet. Bizim köyde okul yoktu. 8 kilometre ileride başka bir köyde okul vardı. İki yıl oraya gittim. Bir gün öğretmenim babamı yolda görünce benim hakkımda “Bu oğlandan bir şey olacak ama ne olacağı belli değil, götür okut Malatya’da” demiş. Ben okulda parmak kaldırmadan konuşurdum, öğretmenimden izin istemezdim.

Aslında anneler babalar günümüzde de çocuklarının garantili bir mesleği olmasını istiyor. Bunun devletin yarattığı sanatçı algısıyla bağlantısı nedir? Devlet, sahip çıksa böyle olur muydu?

Korkunun olduğu yerde özgürlük yoktur. Devlet, yönetebileceği halkı kendisi seçer. Yönetilebilecek kadar akılsız olması lazım halkın. Başka türlü halkla baş edemez ve baş edemediği için halt işler. Ben, uzun lafın kısası bir tarafım olsun isterim. Gerek yanında gerek karşısında bir yönüm olsun isterim. Ben hayata karşı değilim, hayatın sanatla ölçüştüğü yere gitmeye çalışıyorum.

Ben aşkı, şiiri ve kavgayı bilmeyen insandan hayır gelmez derim. Çünkü dünyada aşık olacak çok güzel, uğruna şiir yazılacak çok güzellik ve kavga edilecek çok insan var.

Sanat hiç olmasaydı nasıl bir İlyas Salman olurdu?

Yine deli dolu bir insan olurdu. Normal olmazdı. Normal olmak anormaldir.

Ülkenin şu anki durumu hangi filminizle özetlenebilir?

Talihli Amele. Çünkü ben bu ülkeyi tarif ederken şunu söylemiştim. “İnsanların layık olmadıkları mevkilere sahip olduğu bir ülke.” Tayyip’ten bahsetmiştim. Ben, Recep Tayyip Erdoğan’ın oturduğu koltuğu hak etmediğini düşünenlerdim. Ha bu mantıkla bakarsanız İlyas Salman’ın da oturduğu koltuğa yakışmayan bir sanatçı olduğunu düşünebilirsiniz.

Neden?

Bir kere ben gerçeği, gördüğüm kadarıyla, saklamış bir adamım. Bundan daha cesaretli, yürekli, insan olmam lazım. Bir tane olmam lazım, iki tane değil. Ama hâlâ benzeyenler var biliyorum. En iyi taklit, aslından kötüdür derler.

İçinizde tuttuğunuz bir şeyler mi var?

Evet var. Cesaretsizliğimden söyleyemiyorum. Ha derseniz ki cesaretsizliğin bu mu? Eyvallah. Keşke herkes benim kadar cesur olsa.

Önümüzdeki seçimden umutlu musunuz?

Umudunu yitiren insan intihar etsin, yaşama hakkı yoktur. Benim bu ülke insanından umudum var. Gerçeği biraz fark ettiysem, algıladıysam, doğruladıysam ben biliyorum ki bu halk gerçeği görecek. Güzel ile çirkini ayırt edebilecek akılları var.

Fotoğraf: GAİNFotoğraf: GAİN

Sinemaya dönecek olursak, Yeşilçam’ı kült yapan özelliği nedir?

Yeşilçam’ın güzelliği hayatla akrabalığından, kan bağından kaynaklanıyor. Mesela bir Kibar Feyzo’yu düşünün, kent yaşamı ile köy yaşam�� arasındaki farklılıkların en çok gün yüzüne çıktığı filmdir. Kibar Feyzo şehre gider tuvaleti, temizliği görür; gelir köydeki insanlara ders verir. Mesela Talihli Amele de Başar Sabuncu’nun hikâyesidir. Asıl ismi Mehmet Ali’nin Harikulade Maceraları’dır. Yoksul birine bir piyango vurur. Onu reklam şirketleri, televizyonlar, gazeteler kullanır. Sonunda o da gerçeği kavrar ve der ki “Her şeyin üreticisi benim, niye yöneticisi ben değilim? Üreten bizsek yöneten de biz olmalıyız”. Onun için işçi sınıfının yanında yer aldım, amelenin yanında yer aldım. Talihli Amele oldum, Banker Bilo oldum, Sefil Bilo oldum. Hepsi hayatla izdüşümü olan şeylerdi.

Günümüzde geleceğe bırakılacak eserler üretiliyor mu sizce sinemada?

Olumlu bir cevap veremeyeceğim. Ben tahammül ederek bir iki örnek izledim. Tahammül edilmez aslında. Mesela Hababam Sınıfı Ertem Eğilmez döneminde Hababam Sınıfı’ydı. Ondan sonra bizim Mehmet Ali Erbil’in başrolünde olduğu Hababam Sınıfı’nda hayatla bağ göremedim.

Yaşadığımız hayatla akraba olmayan soytarılıklar izledim. Ben şunu savunuyorum: “Sarayın dalkavuğu olacağıma halkın soytarısı olurum. Hiçbir zaman da saraya soytarı olmadım.”

PAYLAŞMADAN YEMEK NAMUSSUZLUKTUR

Duran isimli diziyle seyirciyle buluştunuz. Uzun zaman sonra setlere dönmek nasıl bir histi?

Bir kere özlem duyduğumu fark ettim. “Özlemekmiş yaşamak” diyor ya Hasan Hüseyin Korkmazgil. Hasan Hüseyin Korkmazgil’e gelmeden önce Nazım’a ulaşmak zorundayım: “Onlar ki uyup hainin iğvâsına/sancaklarını elden yere düşürürler/ve düşmanı meydanda koyup/kaçarlar evlerine, Onlar ki toprakta karınca,/suda balık,/havada kuş kadar/çokturlar;/korkak,/cesur,/câhil,/hakîm/ve çocukturlar/ve kahreden/yaratan ki onlardır,/destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Asırda onlar yendi, onlar yenildi./Çok sözler edildi onlara dair/ve onlar için:/zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,/denildi.” (Nazım Hikmet, Kuvay-i Milliye)

Çalışan insanlar için söylenebilecek en güzel şiiridir Nazım’ın.

Hep bir derdi olan yapımlarda ve rollerde yer aldınız. Dizideki eski boksör Hakkı Hoca karakteri sizi hangi yönüyle çekti?

Bir kere eskimediği için çekti. Öğretmek eski bir meslek değildir, öğrenmek de öyle… Öğretmek ve öğrenmek yenidir ve yalındır.

Önümüzdeki süreçte sevenlerinizin karşısına nasıl projelerle çıkacaksınız?

Önce bana iş vermeleri lazım. Çünkü bu iktidar, iktidar sahipleri başa geldiklerinden beri İlyas Salman’a iş verilmemesini bir emir buyurdular. Bunu Burç Film’e söylediler, Arzu Film’e söylediler, Akın Film’e söylediler, Erler Film’e söylediler. Ben bunların hepsini birebir yaşadım, biliyorum. Ama diyeceksin ki işsiz mi kaldın? Hayır. Aç mı kaldın? Hayır. Eğer işsiz veya aç kaldığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Şimdilik yok.