Geçen hafta iş sahibi robotlardan bahsetmiş, insanların bunun karşısında işlerini kaybedeceğini söylemiştim. Kaldığımız yerden devam edelim. Onları iş arkadaşı olarak mı kabul etmeliyiz? Yoksa en büyük rakibimiz olarak mı?

Sanatçı robotlar, işsiz insanlar

Şunu söylemeliyim bu hafta okuduğum bir makale sonrasında rakip olarak görmemiz gerektiğini düşünmeye başladım. Hem de iddialı rakipler. Hiç küçümsememek gerekiyor.

Bir resim makinesi olan Harold Cohen tarafından üretilen Aaron ile yapay zeka konusunda üstad olan MacCarthy’nin ürettiği LISP yazılımı birleştirilerek gerçek fırça ve boya kullanan bu robot, verilen komutlara göre resim yapıyor. İşin çıkış noktası bu. Şimdi gelinen nokta ise epey ilginç. Küçük bir örnek olarak görünse de aslında çok önemli ipuçları veriyor. Aaron’ı üreten Cohen, geliştirdiği makinenin daha iyi çizimler yapabilmesine odaklanmış ve iyi sonuçlar almış. Uzun yıllar birlikte çalıştıktan sonra Cohen, makinenin bazı çalışmalarından şüphelenmeye başlıyor. Aaron önce kendisine bağlı olan boyama makinesini kullanmayı bırakmış. Dikkatinizi çekerim robot buna karar vermiş! Aaron zamanla daha bağımsız hareket etmeye, kendi istediği çizimleri yapmaya başlamış. Cohen verdiği talimatlar ile alakası olmayan bu çizimleri incelediğinde ‘O an artık bana ihtiyacı olmadığını anladım. Hiçbir zaman tüm işi Aaron’a bırakmayı düşünmemiştim. Zamanla ‘gelişerek’ bensiz çalışabilir hale geldi.’ diyerek düştüğü çaresizliği itiraf etmiş. Bu durum Cohen ile eserleri arasında bir soğukluk girmesine neden olmuş, kendisini işlerin dışında kalmış hissetmiş! Öte yandan Aaron’ın renklendirmede mükemmel ancak hiçbir zaman tam anlamıyla yaratıcı olamayacağını da anlamış. Şimdilik tabii ki! Cohen ‘Aaron’ın tüm bağımsızlığı renklendirme konusundaydı. Hiçbir zaman kendi kendine çalışır hale gelmedi’ demesi bunu yapamayacağı anlamına gelmiyor. Cohen hala robotu kullandığını ancak eskisi gibi bir ‘ortaklık’ içinde olmadıklarını söylüyor. Adam bildiğin bozulmuş Aaron’a.

Birgün sanatçı robotlar olacak mı?
Yakın gelecekte bu pek mümkün değil. İnsanlar ile robotlar arasında ki ‘şimdilik’ en önemli fark; İnsanların keşfedip, deneyimleyip bunlardan sonuçlar çıkartabiliyor olması. Tabii bir de biz daha rahat hareket edebiliyoruz. Bilgisayarlar şimdilik onlara verilen bilgileri işleyerek sonuçlar çıkartabiliyorlar. Çok fazla hareket ettikleri de söylenemez. Yine de bu olmayacağı anlamına gelmiyor tabii ki. Sanatçılar yaşadıkları ortamdan, edindikleri iyi-kötü tecrübelerden ve en önemlisi ‘hayal güçlerinden’ beslenerek üretebiliyorlar. Şu an için hareket edemiyorlar ancak otonom araçlar sayesinde hareket etmeye de başlayacaklar. O zaman farklı deneyimlere sahip olabilirler. Yapay zekaları bizden iyi ve kötü çok şey öğrenecek. Birbirleriyle internet üzerinden haberleşmeye başlayacak olan bu ‘yapay zekalar’ ileride insanoğlunu rakip hatta çevreye zararlı bile görebilirler. Düşünsenize çevreyi kirleten, savaş yapan, kulis yapan, buzulların erimesine yol açan, hayvanlar için en tehlikeli canlılar! Kısacası kontrolsüzce açgözlü bu varlıklar dünyayı yaşanmaz hale getiriyor diyerek bize savaş bile açabilirler. Bunun yanında pekala çok başarılı sanatçı da olabilirler. Kendilerini geliştirdiklerinde bu gerçekler ile de karşılaşacaklar. Mantıkları bizim ne kadar vahşi olduğumuzu söyleyecek onlara. Ütopik gelebilir bu anlattıklarım ama kimse de mümkün değil diyemez. Şimdilik en büyük avantajımız bu karmaşık yapıya sahip dünyada ayakta kalmayı biliyor olmamız. Bu avantajı kaybedersek bilim kurgu filmleri gerçek olacak. Hayatta herşeyi abarttığımız için bir çok şeyin de sonunu getirmiş durumdayız. Bu konuda acilen bilinçlenmeli ve ‘insan’ kıvamına geri dönmeliyiz.

Yaratıcılığımız bize bu konuda yol gösterecektir. Yani işsiz kalmak istemiyorsak yapay zekalı robotlara bu konuda fark atmalıyız. Öğrenmeye başlayacakları bu döneme girerken mümkün olduğunca her şeyi düzeltmeliyiz. Sonunda da onlara ‘biz dostuz’ diyelim tam olsun!