1 Mayıs’ta sanat emekçileri alanlarda. Sanatçı sendikaları çözümün örgütlenmekten geçtiğini söylerken, “1 Mayıs topluma iyi gelendir” diyor.

Sanatçılar alanlarda

Umut SERDAROĞLU

Pandemi döneminde tarihindeki en zor yılları geçiren sanat emekçileri, şimdi de ekonomik krizle savaşıyor. İktidar, sanatı bitirmeye yönelik politikalarla sanatçıya nefes aldırmıyor. Pandemi bahanesiyle alınan gece 12 yasağı, sanat okullarının kapatılması ve uzun süre sahnelerin açılmaması bunlardan sadece birkaçı.


Diğer taraftan sanat camiasında örgütlenmenin sağlanamaması sanat emekçilerin yaşadığı sorunların çözülememesinde büyük etken olarak görülüyor. Yine emek mücadelesinin günü 1 Mayıs’ta sanat emekçileri de alanlara çıkarak haksızlığa dur demek için hep bir ağızdan haykıracak.

Biz de 1 Mayıs vesilesiyle sanat sektöründe yaşanan sorunları, talepleri ve çözüm yollarını Sine-Sen Başkanı Mehmet Esen, Kültür Sanat-Sen Genel Hukuk ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreteri Ahmet Rıza Evci ve Müzik-Sen Üyesi Hasan Aldemir ile konuştuk.

En mutsuz sektörüz

DİSK’e bağlı Sine-Sen Başkanı Mehmet Esen, bu dönem sinema emekçilerinin çok sessiz kaldığını aktarıyor. Özellikle pandemi dönemiyle beraber sinema emekçilerinin çalışma şartlarının iyice ağırlaştığını aktaran Esen, “Normalde 8 saat çalışan kişiler 12-13 saat çalışmayı normal karşılamaya başladı. 16 saati bulan çalışma koşulları var ve karşı çıktıkları zaman işlerini kaybediyorlar” diyerek sektördeki sorunları dile getiriyor.

Sine-Sen olarak setlerde yaşanan bu haksızlığı kırmaya çalıştıklarını söyleyen Esen, Şöyle devam ediyor: “Biz sesini kaybedenlerin sesi olmaya çalışıyoruz. Setlerde çalışma koşulları çok daha iyi olmalı, bu net. Ayrıca sektöre büyük bir kaos hâkim. Büyük paralar dönüyor ancak birkaç istisnai yapım şirketi hariç kimse sinema emekçilerine hak ettiği ödemeleri yapmıyor. Yapımcılar kanalları suçluyor ancak diğer ülkelerdeki gösterimlerden aldıkları paraları dile getirmiyorlar. Biz bunu dillendirerek, diyalogla çözmek istiyoruz. Biz insanları en mutlu eden sektörüz ama en mutsuz sektör de biziz.

1 Mayıs topluma iyi gelendir

Pandemiden bu yana sanat alanında çalışan emekçilerin büyük zorluklar yaşadığını aktaran Kültür Sanat-Sen Genel Hukuk ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreteri Ahmet Rıza Evci, şu anda bütün iş kollarında olduğu gibi ücretlerde korkunç bir erime yaşandığını söylüyor. Sanat emekçilerinin örgütlenmenin önemini bu dönemde gerçek anlamda farkına vardığını dile getiren Evci, “birçok genç sanatçı arkadaşımızın sorunları geç öğrenebildik. Arkadaşlarımız örgütlü olsaydı ihtiyaçlarından da haberdar olabilirdik” diye belirtiyor.

Evci, 1 Mayıs’ın pandemi döneminde ekonomik düzen bozulmasın diye istiflenerek bindikleri dolmuş ve otobüslerle çalışmaya giden emekçilerin, etnik kimliğine ya da cinsiyetine bakılmaksızın resmi makamlar tarafından bile artık gizlenemeyen ‘yoksulluk sınırı’ altında gelir elde edenlerin, pandemi döneminde iş bulamayıp kendini öldüren sanatçıların, sanat kurumlarında süreli sözleşmeli olarak çalışmak zorunda olanların, artık etüt merkezine dönüştürülen kütüphanecilerin, kazı alanlarında iğneyle kuyu kazanlarla teknik ve kadro yetersizliklerine rağmen kanserojen malzemelerle iş yapmaya çalışan restoratörlere ait olduğunu belirtirken, “1 Mayıs korolardır, tiyatrodur, operadır, orkestradır, danstır. 1 Mayıs kişiye değil topluma iyi gelendir” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Yarı yarıya çöküş yaşandı

Müzik-Sen Üyesi Hasan Aldemir de müzik sanatçılarının örgütlenememesinin bu günlerde sorunların çözülememesine yol açtığını söylüyor. Pandemi ve ekonomik kriz döneminde birçok müzisyenin kendi mesleğini icra edemediğini hatırlatan Aldemir, “Müzisyenler geçinebilmek için enstrümanlarını satmak zorunda kaldılar, güvenlik görevlisi, kasiyer olarak para kazanmaya çalıştılar” diyor. Aynı zamanda iktidara yönelik bir baskı oluşturmak için örgütlenmenin şart olduğunu belirten Aldemir, “Maalesef birçok iş kolunda olduğu gibi müzik sektöründe de örgütlenmeye yönelik bir mesafe var” diye aktarıyor.

Özellikle müzik emekçilerinin herhangi bir iş tanımı olmamasının büyük sorun yarattığını belirten Aldemir şöyle devam ediyor: “Müzisyenlerin herhangi bir meslek tanımı içinde bulunmaması bu dönemde yasal birçok açığın ortaya çıkmasına, resmi birçok yardım ve imkândan yararlanılamamasına neden oldu.”
Müzisyenlerin haklarını güvence altına alabilmek için meslek odası kurulması gerektiğinin altını çizen Aldemir, durumu şöyle açıklıyor: “Müzisyenliği hobi olarak yapan ile meslek olarak yapan arasında bir ayrım getirilmesi şart. Herkesin müzik yapabildiği, herkesin bu sektörden küçük de olsa bir pay elde edebileceği bir düzende müzisyenlik meslek olarak tanımlanamıyor. Bu da ekmeğini müzisyenlikten çıkartan kişilerin haklarını sağlamakta zorluk yaratıyor.”
Son olarak gece 12 yasağına da değinen Aldemir sözlerini şöyle tamamlıyor: “Birçok eğlence mekânı geç saatlerde konserleri ayarlıyor. Ancak gece 12 yasağı sonrası mekanlar kasetten bile müzik açamayınca, konserleri de iptal etmeye başlıyor. Bu yüzden birçok müzisyen de işsiz kalıyor. Hatta yarı yarıya çöküş yaşanmıştır bile diyebiliriz.”