Sanatçılar güzel yaşlanmalı

Ağabeyim Gökhan ile “Gündoğarken”in 40 yıla yaklaşan müzikal yolculuğunu fotoğraflarla, videolarla ve tabii ki de şarkılarla anlattığımız bir projemiz var. Adı “ Hal ve Gidiş”. Yaşı 50’yi geçenler çok iyi hatırlayacaklardır. İlkokul karnelerimizde Matematik, Türkçe, Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Beden Eğitimi vb. derslerle ilgili performansımızı gösteren zayıf, orta, iyi, pekiyi gibi değerlendirmeler yer alırdı. Ders notlarının hemen altında ise başka bir bölüm daha vardı.

Temizlik, İntizam, Arkadaşlarıyla Geçinme, Hal ve Gidiş gibi okuldaki davranışlarımızla ilgili, öğretmenlerimizin gözlemlerini aktaran bu sütun da en az derslerimiz kadar önemliydi. Zira okuduğumuz devlet okulları ve aldığımız eğitim o yıllarda çok farklıydı. Başarılı olmak da önemliydi ama önce iyi bir insan olmak öğretiliyordu bizlere. Bunun içindir bizim kuşağın başarı için, para için, kariyer için her yolun geçerli olduğu bu yeniçağı bir türlü anlayamaması. Ve de bütün olanlardan kendini sorumlu tutarak rahmetli Kayahan’ın şarkısındaki gibi “Ben Nerede Yanlış Yaptım” diyerek suçu yine kendinde araması.

68 Kuşağı dünyayı değiştirme çabasıyla devrimci, 78 kuşağı olarak bizler ise dünyayı iyileştirme hayaliyle daha ütopik, daha hayalci bir kuşağın temsilcileriyiz. Belki daha önce de bahsetmiştim hatırlayanlar çıkabilir. 70’li yılların başlarında Ankara Emek Mahallesi 65. Sokak’ta otururken müziğe yeteneğimiz olduğunu gören mahallemizin uçun saçlı, İspanyol paça pantolonlu, bohem ağabeyleri bize bir kaset vermişlerdi. Bir yüzünde Cat Stevens diğer yüzünde ise Pink Floyd’un olduğu bir kasetti bu.

Neredeyse 50 yıl olmuş Pink Floyd’la tanışalı. Ne yazık ki hiçbir zaman Pink Floyd’u sahnede canlı izleme şansı bulamadım. Çok yıllar önce Kuruçeşme’de David Gilmour’un konserine gittim ama orada da Roger Waters yoktu doğal olarak. 2008 yılında da Richard Wright’ın ölümünden sonra da zaten öyle bir ihtimalden söz etmek de mümkün değil. Ben Pink Floyd’un içinde kendimi David Gilmour’a daha yakın hissederim. Belki gitar çaldığından, belki gözlerini kapatıp şarkı söylemesinden, altında kot üstünde siyah bir t-shirt ile sahneye çıkmasından, alçak gönüllü görünümünden… Bilemiyorum tek bir nedeni yok. Mesela çok güzel yaşlanıyor Gilmour. Eşinin Instagram sayfasını takip ettiğimden biliyorum, orada torunlarıyla olan muhabbeti, onları sırtında taşıması, göz göze gelebilmek için çömelerek konuşması. Tüm bunlar o kadar değerli ki…

DAVID GILMOUR’A MİNNETTARLIKLA

Ayağında lastik çizmeleri üstünde balıkçı montuyla dere kenarında, orman içinde yaptığı yürüyüşler. Akşamın bir vakti aile meclisi içerisinde akustik gitarıyla şarkılar söylemesi, arada bir soluklanıp birasından bir yudum alması. Şömineye odun taşıması, kitap okuması. Bu görüntülerin pr (halkla ilişkiler) için bir sosyal medya ajansı tarafından çekilmediği o kadar belli ki. Ortada menajer yok. Basın danışmanı yok. Yardımcı yok. Asistan yok. Koruma yok. Sanırım İskoçya yakınlarında ufak bir çiftlik evinde geçiyor bu efsane müzisyenin emekliliği. Her şeyin bir gün biteceğinin farkında. Hâlâ göz önünde olabilmek için kendisine ve Pink Floyd’a yakışmayan, milyonlarca hayranını kırabilecek hiçbir şeye kalkışmıyor. Böyle olunca da dünyanın bir başka ülkesinden, başka bir coğrafyadan bambaşka bir kültürden 50 yıllık bir hayranı bu yazıyı yazıyor sonsuz bir minnettarlıkla…