İranlı müzisyen Jan Porvas, “Sanatçının işi düşüncesinin doğurduğu hayalleri dünyaya getirmektir. Üretici bir insan her koşulda üretmeye devam eder fakat üretimde özellikle de sanatta sansür olunca üretmek zorlaşır” diyor

Sanatçının işi hayalleri dünyaya getirmektir

IŞIL ÇALIŞKAN

İran’ın Tebriz şehrinde dünyaya gelen Jan Porvas, 6 yaşından beri müzikle olan serüvenini sürdürüyor. İran’daki baskılara boyun eğmeyen müzisyen “sokakta müzik aleti taşımak yasaktı” diye anlattığı günlerde gizlice evlerde müzik öğrenmeyi sürdürmüş. “Özgür müzik yapmak ve müzik eğitimini sürdürmek için” 2007 yılında Türkiye’ye kaçan Porvas, burada 50’den fazla müzisyen yetiştirmiş. “Türkiye’de zaman içinde değişen siyasi bakış açısı ve yasalardaki bazı değişiklikler bizi de etkiledi” diyen Porvas, 2016’da mülteci olarak Amerika’ya gitmek zorunda kalmış. Porvas’ın önüne çıkan engellere rağmen notalardan geçen yolunun sonu aydınlık.

Direnişini bir albümle kanıtlayan müzisyen, 7 şarkıda özgürlüğe sesleniyor. Tamamı enstrümantal parçalardan oluşan ilk albümü ‘Yar Kapısı’ Ahenk Müzik’ten çıktı. Porvas ile müzik serüvenini ve albümünü konuştuk.

►Serüveninizin başına dönelim. İran’da başlayan sanat yolculuğunuz yasaklara rağmen nasıl sürdü?

1984 senesinde İran’ın Tebriz şehrinde Ehli Hak inançlı (Alevi) ve müzisyen bir ailede doğdum. Neden Ehli Hak olduğumu vurguladım çünkü benzeri Türkiye’de de var. Biz de inancımızdan dolayı İran’da çeşitli yasaklara maruz kalmışız. Şimdi olduğu gibi o dönemlerde de sanat üzerinde çok baskı vardı. Müzik aletleri dışarıda taşıyamazdın o günlerde. Müzik gizlice evlerde küçük gruplar halinde veya birebir usta çırak ilişkisi ile yapılıyordu. Ben de müziğe öyle başladım.

►Sahne yasağınız varmış…

Evet, inancımdan dolayı ve hocam Cavit Mürtezaoğlu ile birlikte Kartal müzik gurubunda çaldığım için bana sahne yasağı koyulmuştu. Bunu hiç unutmam, bir müzisyen arkadaşla konsere çıkacaktım. “O çıkamaz” dediler. Arkadaşım da “O olmazsa olmaz” demişti. Onlar da perde arkasında çalsın demişlerdi. Böyle bir zihniyet.

YAR KAPISI UMUT KAPISIDIR

►İlk albümünüzü Türkiye’de çıkardınız. Yar Kapısı’nın hikâyesi nedir?

Yar kapısı albümünün Türkiye’de yaşadığım hikâyeler ve aldığım ilhamlardan beslenen bir proje. Zaten ilk besteleri de İstanbul’da doğduğu için Türkiye’den çıkmasını özellikle istedim. Yar kapısı aradığımız aşkın bütünleşmek için bize gösterdiği umut kapısıdır. O kapı iki taraftan da açılır, bekleyen de odur, açan da… Bir gün bekleyen olursun, bir gün kapıyı açan.

İSTANBUL’UN VERDİĞİ İLHAMI YAŞAYINCA ANLADIM

►Türkiye’ye gelme noktasında sizi harekete geçiren ne oldu? Buraya dair nasıl gözlemleriniz oldu? Beklediğiniz gibi miydi?sanatcinin-isi-hayalleri-dunyaya-getirmektir-726313-1.

Özgür müzik yapmak ve müzik eğitimimi devam ettirmek için 2007 senesinde İstanbul’a yerleşmeye karar verdim. İstanbul’da Tebrizli sanatçı değerli üstadım Cavit Murtezaoğlu’ndan müziğin felsefesini ve bestecilik ruhunu anlamaya ve öğrenmeye başladım. Tabi ki ben de İstanbul’un neden ilham verici bir şehir olduğunu yaşayınca anladım!

►Şu an Amerika’da yaşıyorsunuz. Buradan neden gittiniz?

Amerika’ya mülteci olarak 2016 senesinde geldik. Türkiye’de zaman içinde değişen siyasi bakış açısı ve yasalardaki bazı değişiklikler bizi de etkiledi. O yüzden Türkiye’de kalmamız zorlaştı. Bu nedenle Amerika’ya gitmeye karar verdik.

►Üretim sürecinde mekânsal farklılıkların etkisini gözlemleme şansınız oldu. Neler söylersiniz?

Sanatçının işi düşüncesinin doğurduğu hayalleri dünyaya getirmektir.

Üretici bir insan her koşulda üretmeye devam eder fakat üretimde özellikle de sanatta sansür olunca üretmek zorlaşır. Biz bunu İran’da çok yaşadık. Ne yazık ki son dönemlerde Türkiye’de de bu baskıyı sanatçılar üzerinde görmekteyiz. Amerika’da yaşadığım süreçte gözlemlediğim şu ki, her ne kadar tarihi çok eskiye dayanmasa da, değişik kültürlere ve inançlara kucak açmış ve dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar gelişmeye açık bir sistem yapısına sahip olmasıdır.

►Albümde tanbur, def ve piyano gibi 3 farklı enstrümana hakimsiniz. Neden bu şekilde tercih ettiniz? Hem doğu hem batı enstrümanı var. Beste yaparken hangi enstrümanı önceliyorsunuz?

Müzik yaparken önceliğim dinleyicinin iç dünyasına odaklanmasını sağlayabilmektir. O sebepten yaptığım bestelerde tanbur ve def gibi Ehli Hak ve Batini inancında önemli olan enstrümanların yanı sıra doğu veya batı enstrümanı olarak ayırmadan yaptığım bestede düşüncelerime tercüman olan sesleri seçip kullanıyorum.

►Albüm enstrümantal parçalardan oluşuyor. Uçsuz bucaksız anlamlar çıkarılabilecek sözsüz müziğin sizdeki karşılığını nasıl anlatırsınız?

İçsel müziği genel olarak sözlü veya enstrümantal olarak iki gruba ayırırsak sözlü müzikte odak noktası melodi ve sözlerdir. Bu tarz bestelerde müzik sözün taşıyıcısıdır ama içsel enstrümantal müzikte söz olmadığına göre enstrümanlara karakter yükleyip müzikte ambiyans yaratarak dinleyiciyi müzikle bütünleştirip iç dünyasında yolculuk etmesine zemin hazırlamaktır.

Albümün tarzını new age olarak tanımlamak mümkün sanıyorum.

►Yeni bir dünya anlayışı, kozmik bir inanış olan new age’in müzikteki çıkış noktası ve felsefesiyle ilgili bizi kısaca aydınlatır mısınız?

New ege’e içsel veya Batini müzik de denebiliyor. İçsel müzik, isminin de barındırdığı gibi insanın içselliği ve ruhuna direkt bağlı olan, içindeki ruhsal gelişime öncelik vererek, insanı kendisi ile bu anlamda temasa geçiren ve ruhani duygularını öne çıkaran bir müzik tarzıdır. İçsel müzik, batıni ve spiritüel yolculuğunda, insanın yaşadığı ruh halinden, duygulardan oluşup onu ebedi aşka ve bütünlüğe götüren bir müziktir. İçsel müziğin özelliklerinden birisi de onda kullanılan müzik enstrümanları ve kullanım şeklidir. Nasıl ki her insanın kendisine özgü karakteri ve kültürü varsa her enstrümanın da kendine özgü bir karakteri ve yaratılış felsefesi vardır. Bu nedenle enstrümanlardan çıkan sesin tonu ve rengi, her müzik tarzında olduğu gibi içsel müzikte de önem taşımaktadır.

►Son olarak günleriniz nasıl geçiyor? Karantina üretiminizi nasıl etkiledi?

Tabii ki karantina günleri herkesi etkilediği gibi bizi de etkiledi. Fakat zaman açısından bize çok iyi yaradı ve yeni müzikler yapmamızda büyük bir avantaj sağladı.

Elimizde çalışma aşamasında olan iki proje var. Birisi benim ikinci albümüm, diğeri sevgili eşim Tovas Porvas’ın yaptığı deyiş tarzındaki bestelerinden oluşan ‘Tora’dan’ grubunun albüm çalışmalarıdır. İnşallah yıl sonuna kadar bitmesini planlıyoruz.