Google Play Store
App Store

İktidar elde edemediği kültürel hegemonyanın sonucunda baskıları artırıyor. Geçen yıla göre yüzde 32 artan sanat ihlalleri örgütlü mücadeleyi de yükselişe geçirdi. SÖZ’den Sivri, “Örgütlülüğün görünürlüğü kazanımları da artırıyor” dedi

Sanatın feryadı gökleri yarıyor
Fotoğraf: BirGün
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.net

Sanatın gücünü artırmak ve toplumsal değişimi hızlandırmak için örgütlü bir hareket şarttır” Geçen hafta vedasıyla yasa boğan usta edebiyatçı Ferit Edgü’ye ait bu sözler Türkiye'de sanatsal ifade özgürlüğünün giderek daraldığı bir dönemde daha da anlamlı hale geldi. Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu'nun (SÖZ) son raporuna göre, 2024'ün ilk yarısında yaşanan ihlal sayısındaki yüzde 32’lik artış, sanatçıların örgütlü mücadelelerinin önemini bir kez daha ortaya koydu. Rapora göre geçtiğimiz yıl yayınlanan 2023'ün ilk 6 ayına yönelik raporda toplam 95 ihlal varken 2024'te bu sayı 126'ya çıktı.

Yaşanan hak ihlallerinin yanı sıra sanatsal ifade özgürlüğünü koruma yönündeki örgütlü ya da bireysel çabaları da takip eden SÖZ Platformu, artan baskıların karşısında örgütlü mücadelenin yükselişini de gözler önüne serdi. Kültür-sanat alanında raporlanan 28 örgütlü mücadele haberinin 6'sı yayıncılık, 5’i festival/şenlik, 5’i sinema, 4'ü dizi ve televizyon, 4'üyse müzik sektöründendi. Ayrıca komedi alanına özel olarak ses çıkarılmaya başlandığını söylemek mümkün. 2024'ün ilk yarısında, özellikle Yayınevi Emekçileri Platformu ve #SusmaBitsin Platformu, sektörde sanatçıları korumak ve haklarını genişletmek adına çağrılarda bulundu, toplantılar ve eylemler düzenledi. SÖZ’den Tuğba Sivri ile artan baskıların detaylarını ve örgütlü mücadelenin önemini konuştuk.

Geçtiğimiz yıl yayınlanan 2023'ün ilk 6 ayına yönelik raporda toplam 95 ihlal varken 2024'te bu sayının 126'ya çıkması, sanatsal ifade özgürlüğü açısından daha çok engelle karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Bunun okumasını nasıl yaparsınız? 

Biz raporu hazırlarken süren davaların takibini de yapıyoruz. Böyle olunca 2023’te, geçmişten devam eden davalar da raporda büyük yer kaplıyordu. Ancak 2024’te bu davaların çoğu karara bağlanmıştı. Bu nedenle hukuksal engeller başlığımızda ciddi bir düşüş oldu. Buna rağmen genel olarak hak ihlallerinde ciddi bir artışın olması, özellikle hedef göstermelerin ve sanatçılara yönelik direkt veya dolaylı sansürün arttığını gösteriyor. Bunda ülkenin genel olarak yaşadığı ekonomik krizin ve gitgide tırmandırılan nefret ortamının etkisi var. Sanatçılar siyasi görüşleri, etnik veya cinsel kimlikleri nedeniyle daha çok hedef gösteriliyor, sanatsal etkinlikler daha fazla engelle karşılaşıyor. Bunun hem belli bir yaşam tarzına yönelik saldırılarla hem de iktidarın toplumsal cinsiyet ve kültür politikalarıyla bağlantılı olduğunu düşünüyoruz.

Tuğba Sivri

Sanatsal ifade özgürlüğü ihlallerinin sektörlere göre dağılımına baktığımızda en büyük baskının dizi-film ve sinema sektöründe olduğunu, ardından müzik sektörünün geldiğini görüyoruz. Dizi-film-sinema ve müzik sektörü neden bir tehdit olarak algılanıyor?

Sanırım burada son birkaç yılda bu sektörlerdeki gelişmelere bakmak gerekiyor. Netflix gibi dijital kanalların yaygınlaşması, dizi ve film sektörünü ciddi anlamda değiştirdi. İktidarın bu platformları birinci ağızdan hedef göstermesi ve “Batı’nın kültürel oyunu” olarak göstermesi, bu platformlara yönelik bir önyargının oluşmasında etkili oldu. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında bazı içerikler hedef gösterilmeye başlandı ve bu platformlar tabiri caizse “mimlendi”. Bu durum televizyon dizilerine de yansıdı. Geçtiğimiz yıl Kızılcık Şerbeti ve Kızıl Goncalar, siyasetçilerin hedef göstermesine maruz kaldı ve RTÜK bu konuda ciddi cezalar vermeye başladı. Yine daha önce belirttiğim gibi, sosyal medyada belli sahnelerin hedef gösterilmesi ve buna bağlı olarak tepkilerin cezaya ya da davalara dönüşmesi sıklaşmaya başladı. Diziler, kültürel alanın siyasi açıdan ne kadar önemli olduğunu iktidara yeniden hatırlattı diye düşünüyorum ki bu konuya iktidar her zaman önem vermişti. RTÜK’ün bir kontrol ve sansür mekanizması olarak çalışması da iktidarın “kültürel hegemonyayı kuracağız” idealinde bir araç oldu diyebiliriz.

Sanatçılar, eserlerinin izinsiz kullanımı ya da telif haklarının ödenmemesi gibi hak ihlalleriyle de karşılaşıyorlar. 2024'ün ilk 6 ayında yaşanan 8 telif hakkı ihlalinin 3'ü sinema, 4'ü müzik, 1'iyse yayıncılık alanında gerçekleşti. Telif hakkı sorunu neden aşılamıyor?

Maalesef Türkiye’de müzisyenlik, yazarlık gibi sanat dalları birer meslek olarak görülmüyor hâlâ. Sanatçıların bu alanlarda yarattıkları eserlerle para kazanmaları, geçinmeye çalışmaları bir gerçeklik olarak algılanmıyor. Ancak bu yalnızca genel kamunun algısı değil; siyasetçiler ve hatta sanatçıların kendileri de bu konuda çok bilgili ya da duyarlı değil. Telif hakkı ihlallerine baktığımızda genellikle seçim dönemlerinde müzisyenlerin şarkılarının izinsiz seçim propagandasında kullanılması ihlaline rastlıyoruz. Siyasetçiler, sanatçılara bu konuda telif hakkı ödemeyi bırakın izin almaları gerektiğini bile düşünmüyor. Keza aynı şekilde film ve dizilerde de izinsiz müzik kullanımına rastlayabiliyoruz. Yayıncılık alanında daha nadir olmakla birlikte eserlerin direkt olarak kopyalanması gibi ihlaller söz konusu olabiliyor. Aslında bahsettiğimiz şeyin bir hırsızlık olduğunu belirtmek gerek. Telif hakkı meselesi Türkiye’de yeni yeni kurumsallaşıyor ve bu konuda daha atılacak çok adım var.

Raporun en önemli çıkarımlardan biri kuşkusuz örgütlü mücadelenin artması. Kültür-sanat alanında raporlanan 28 örgütlü mücadele haberinin 6'sı yayıncılık, 5'ifestival/şenlik, 5'isinema, 4'ü dizi ve televizyon, 4'üyse müzik sektöründendi. Bunun okumasını nasıl yaparsınız?

Özellikle pandemi sonrası sanatçılar ne kadar güvencesiz olduklarını bir daha fark ettiler. Baskılar arttıkça karşılığında örgütlenme, bir araya gelme ihtiyacı da arttı ve örgütlü mücadele haberlerini daha çok görür olduk. Yayıncılık sektörü, 2024’ün ilk 6 ayında ciddi bir sansür ve baskıyla karşı karşıya kaldı. Bu yüzden sanıyorum, örgütlü mücadele de arttı. Yine festival ve şenliklerin sürekli hedef haline getirilmesi de bu alanlarda toplu seslerin yükselmesine, özellikle üniversite şenliklerinin sahiplenilmesine yol açtı.

Örgütlü mücadele sanatsal ifade özgürlüğünü önümüzdeki süreçte nasıl etkileyecek sizce?

Şunu unutmamak gerekiyor; sanatsal ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller örgütlü bir yapılanmanın sonucu oluşuyor. Buna ekonomik yaptırımlardan hukuki engellere, hedef göstermelerden telif hakkı ihlallerine her türlü baskı ve yaptırımı örnek olarak verebiliriz. Örneğin bir sanat eserine ya da bir etkinliğe yönelik sosyal medyada örgütlü bir hedef gösterme kampanyası başlatıldıysa buna karşı çıkmak ve sanatsal ifade özgürlüğünü korumak için de örgütlü bir sesin yükselmesi gerekiyor. Bence Türkiye bu anlamda örgütlenme deneyimi olan bir ülke. Sürekli olumsuzluklara odaklanmak yerine özgürlük için atılan adımları daha görünür hale getirmeliyiz. Önümüzdeki süreçte baskı ne kadar artarsa artsın bu örgütlü mücadeleler görünür oldukça daha da çoğalacak ve kazanımlar elde edecektir. Biz de SÖZ Platformu olarak buna katkı sağlamaya çalışıyoruz.