Sanayicinin yüzü gülüyor ama çiftçiler, işçiler ve esnaf perişan: İki ayrı Adana
Ülkenin en önemli tarım kentlerinden Adana’da en büyük sorun çiftçinin durumu. Pamuk ambarı kentte üreticiler, Kanadalı ve ABD’li pamuk devleriyle rekabete zorlanınca pamuktan narenciyeye geçmiş. Ancak narenciye üreticisi de şikayetçi; 2 dolara ihraç edilen malda, payımıza 2 lira düşüyor.
Ozan GÜNDOĞDU
Memleketten kriz notları dizimizin ikinci adresi Doğu Akdeniz’in en büyük şehri Adana oldu. Yaklaşık 700 bin kişinin istihdam edildiği kentte 2,25 milyon kişi yaşıyor. Mültecilerle beraber nüfus 2,5 milyona dayanıyor. Bu haliyle istihdamdaki her 1 kişi kendisi dışında 3 kişinin daha bakımını üstleniyor. Kentte 300 binin üzerinde işsiz var. Ancak işsizlik kadar büyük bir sorun da her kesimde kendini gösteren borç sorunu.
BDDK verilerine göre kentteki ihtiyaç kredisi borcu geçen yılın eylül ayına göre bu eylülde yüzde 80 oranında artmış durumda. 700 bin çalışanın olduğu kentte 9 milyar 311 milyon lira ihtiyaç kredisi borcu var.
Buna konut ve taşıt kredisi borcu da eklendiğinde kentin bireysel kredi borcu 16 milyar 211 milyon liraya kadar yükseliyor. Bu haliyle Adana’da her bir çalışana ortalama 23 bin liradan fazla borç düşüyor. Üstelik bu tutar sadece bireysel kredilerden oluşuyor, yaptığımız hesaba ticari krediler dahil değil.
Borç artışı dikkat çekici boyutta
Sadece ihtiyaç kredilerinde yüzde 80’lik artışın yaşandığı Adana’da bu süreçte en zorlanan kesim tüm ülkede olduğu gibi esnaf. Ancak kentin özgün sorunları tarımda yaşanıyor. Bir zamanlar pamuk ambarı olan Çukurova Deltası’nda artık pamuk neredeyse ekilmiyor. Tüm Türkiye’deki pamuk ekim alanlarının yüzde 10’u Adana’da. Ancak AKP döneminde pamuk ekim alanları yarı yarıya azalmış durumda. Çiftçi temsilcilerinin hemen hepsi pamuktaki ithalattan şikayetçi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 7,2 milyon dekarda pamuk üretimi yapılırken, bu sayı 2018’de 5,2 milyon dekara kadar geriledi. 2019’da ise 4,7 milyon dekara düştü. Adana Ziraat Odası’ndan aldığımız bilgilere göre bu alanın 450 bin dekarı Adana ve çevresinde. Pamuk ekimi azalınca çiftçiler narenciyeye dönüş yapmış. Ancak bu ürünün de yarısından fazlası iç pazara değil, ihracata ayrılıyor. Sorun da burada başlıyor.
Mersin’le aynı sorun: Limon
Kentteki gezimizi sürdürürken CHP Ekonomi Masası’nın Yüreğir Ziraat Odası’nda gerçekleştirdiği toplantıyı da izledik. Burada narenciye üreticilerinin sorunlarını dinledik. Mersin’deki sorunun aynısı Adana’da da karşımıza çıktı. Limon ihracatındaki yasak çiftçiyi perişan hale getirmiş. 88 yaşındaki Nejat Özkan 70 yıllık çiftçi olduğunu, ilk kez bu yıl limonlarını toplatmadığını söylüyor. Geçen yıl kilosu 4 lira olan limon bu sene 80 kuruşa kadar düşmüş durumda. Durumun sebebi hükümetin limon ihracatını yasaklaması ancak bu yasağın sonuçlarına ilişkin herhangi bir önlem almaması. Piyasada oluşan arz fazlası yüzünden narenciye üreticileri perişan halde.
Burada çiftçilerle de bir araya gelen CHP’li Orhan Sarıbal, popülizmden uzak, verilere dayanan net bir konuşma da yaptı. Sarıbal, Türkiye’nin önceliğinin buğday, pamuk, şeker gibi depolanabilir ürünler olduğunu söylüyor. O’na göre Türkiye bu stratejik ürünlerde dünyanın müşterisi haline gelirken, depolanamayan meyve, sebze üretimine ağırlık verilerek bu ürünleri dış pazara sunmaya çalışıyor. Bu stratejik hata dünyada birkaç şirket tarafından fonlanıyor ve hükümet bu konuda yabancı gıda tekelleriyle işbirliği içinde.
İhracat fiyatını çiftçi göremiyor
Yüreğir Ziraat Odası’ndaki toplantıda çiftçilerin dile getirdiği önemli bir sorun ise ihracat fiyatlarının çiftçinin ürününe yansımaması. Buna göre ihracatçı çiftçiden aldığı ürünü dolarla satıyor ancak çiftçiye lirayla ödeme yapıyor. Çaresiz durumda olan küçük çiftçinin pazarlık gücü olmadığı için bu durumu kabulleniyor ancak sorun ortada; 2 dolara ihraç edilen üründe çiftçinin ürünü 2 liraya satın alınıyor.
Gelir dağılımı en kötü 2’nci kent
Kentte gelir dağılımındaki adaletsizlik net bir biçimde gözlemlenebiliyor. Bir yanda süper lüks otomobillerin içinde giyim kuşamıyla gösterişli Adanalılar, diğer yanda giyim kuşamından karın tokluğu mücadelesi verdiği anlaşılan Adanalılar… Zaten TÜİK verileri de Adana’nın gelir dağılımında İstanbul’dan sonra en kötü 2’nci kent olduğunu ortaya koyuyor.
Sanayicinin keyfi yerinde
Ancak Covid-19’un bu durumu daha da derinleştirdiği ortada. CHP Ekonomi Masası’nın Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (AHSOSB) gezisinde sorun daha da çarpıcı hale geliyor. Sanayicinin işleri gayet iyi, hatta Covid-19 pandemisinin öncesindeki üretime geri dönülmüş durumda. Fakat kentte yaklaşık 300 bin işsiz olmasına rağmen sanayiciler işçi bulamamaktan şikayetçi. Onlara göre gençler sanayide çalışmak yerine KPSS’ye girmeye çalışıyor. OSB’deki tablo ise karmaşık… Çoğunun Suriyeli, Afgan işçilerle çarkları döndürdüğünü yetkililer de reddetmiyor ancak bir sayı da elde edemiyoruz. Adını vermek istemeyen bir müteahhit ise çalışanlarının yüzde 80’inin Suriyeli olduğunu, çoğunun sigortasız olduğunu kabul ediyor. Asgari ücret bu bölgede ortalama ücrete eşdeğer hale gelmiş durumda. Büyük ölçekli üretim ise Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi burada da yok. Kentin en çok işçi çalıştıran tesisinin sahibi olduğunu söyleyen OSB Başkanı Bekir Sütcü, 1800 çalışanlarının olduğu ifade ediyor. Yani kent sanayisini de küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) sırtlıyor.
***
KENTİN KÜNYESİ
♦ Nüfus: 2 milyon 250 bin
♦ İstihdamdakiler: Yaklaşık 700 bin
♦ İşsizler: Yaklaşık 300 bin
♦ Temel geçim kaynağı: Tarım ve sanayi
● Toplam kredi borcu
(ticari+bireysel)
●2019 Eylül:
46 milyar 387 milyon TL
● 2020 Eylül:
62 milyar 466 milyon TL