Google Play Store
App Store

Bernie Sanders, ABD’nin Yemen Savaşı’na verdiği desteği kesecek bir yasa tasarısını senatoya sundu. Barışın kazanılması için önemli bir adım. Fakat Biden’ın tasarıyı görmezden gelmemesi için baskı altına alınması gerek.

Sanders’ın tasarısı Yemen’deki vahşeti durdurabilir
Fotoğraf: AA

Kendrick LU

Birleşmiş Milletler’in (BM) çabalarıyla Yemen’de ateşkes ilan edileli iki ay oluyor. Fakat barışın muhafaza edilmesi her geçen gün daha kırılgan bir çaba haline geliyor. Suudiler tarafından desteklenen Yemen hükümeti, Husilerin hâkimiyetindeki bölgelerden yakıt alan şirketlere yaptırımlar uyguluyor. Husiler ise insansız hava aracı saldırılarıyla Güney Yemen’deki petrol dağıtım merkezlerini hedef alıyorlar. Bu tür karşılıklı hamleler “dünyanın en kötü insani krizi” olarak tarif edilen durumu daha da kötüleştiriyor. Üstelik Suudilerin tekrar hava saldırılarına başlaması olasılığı da var. Bu durum bölgeye yapılan uçuşları bir kez daha durdurabilir ve abluka fiilen tekrar başlamış olur.


Senatör Bernie Sanders’ın senatoya getirdiği yeni tasarının amacı, ABD’nin Suudilere verdiği desteğin önünü kesmek ve bu sayede barışın devamlılığını sağlamak. Sanders tasarının kabul edilmesi için gereken desteğe sahip olduğunu açıkladı ve oylamanın bu hafta yapılması bekleniyor. İmzalanır ve yasalaşırsa, Joe Biden’ın Suudi koalisyona sağladığı askeri desteğin çeşitli kalemlerini sonlandırması gerekecek.

TEORİDE ENGEL OLACAK

Sanders’ın yasa tasarısı olumlu bir gelişme. Suudilerin önderliğindeki koalisyon bu sayede ateşkesi sonlandırmadan önce iki defa düşünecektir. Ayrıca binlerce sivil ölüme sebep olan ve milyonlarca insanı açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakan bu ahlak dışı savaşa ABD’nin destek vermesine “teoride” engel olacak.

Tabii maalesef önceki başkanlarla yaşanan tecrübelerden biliyoruz ki, Biden yönetimi Suudi Arabistan’a verdiği askeri desteği kesmek için “kongrenin dileklerini” yeterli bulmayabilir. Dolayısıyla Sanders’ın teklifi kongreden geçse bile Biden yönetiminin baskı altında tutulması gerek. Sonrasında ise yürütme organının “denetimsizce savaş çıkarma” yetkilerine dair harekete geçilmeli.

Sanders’ın Yemen savaşı tasarısının kökü, Vietnam savaşı döneminde Nixon’ın Güneydoğu Asya’ya yönelik saldırılarının önünü kesmek için düşünülen 1973 Savaş Güçleri Kararı (SGK) isimli bir yönetmeliğe dayanıyor. ABD anayasası savaş ilan etme yetkisini yalnızca kongreye verse de, ABD başkanları orduları kongre kararı olmaksızın savaşa yollamayı geçmişte alışkanlık haline getirdiler.

48 SAAT SÜRE

1973 SGK da savaş çıkarma gücünü başkanın elinden alıp, kongreye teslim etme amacıyla tasarlanmıştı. Özetle, karara göre devlet başkanı “çatışma durumlarında ya da çatışma risklerinin yüksek olduğu durumlarda askeri güç kullanma” yoluna gidiyorsa, 48 saat içinde kongreyi bilgilendirmek zorunda. Kongre askeri güç kullanımına resmi onay vermez ise gönderilen birlikler 60 ila 90 gün içinde geri çekilmek zorunda.

Sanders’ın teklifi de bu kısıtlayıcı mekanizmayı esas alıyor. Başkanın 1973 SGK’ya göre sorumluluklarını yerine getirmediği, Yemen savaşına askeri müdahalede bulunduğu, bölgede oluşan durumun 1973 kararındaki tanımdaki “çatışma” tanımına uyduğu ve kongrenin başkana askeri faaliyetleri sürdürme onayını vermediği gözlemi yapılıyor. Dolayısıyla, kararın yasalaşması ardından askeri güçlerin 30 gün içinde geri çekilmesi gerekecek.

ÖNEMLİ BİR MESAJ

Karar kongrede onaylanırsa Yemen’de şimdilik sürdürülen kırılgan barış süreci sağlamlaşmış olacak. Senatoda güçlü oy çoğunluğu yakalanması, Suudi yönetimine verilen önemli bir mesaj niteliğinde olacak. Suudiler savaşı tekrar başlattıkları takdirde yalnız kalacaklarını ve mevcut seçenekler arasında en mantıklısının BM barış görüşmelerine katılmak olduğunu görmüş olacaklar.

Fakat net olmayan bir şey var ki, o da karar sayesinde Suudilere yönelik askeri desteğin “ne kadar” kısılacağı. Tasarıda kullanılan dil umut verici. Biden’ın ABD askerini Yemen’deki “çatışmalardan” çekmesini zorunlu kılıyor. Kullanılan dil kesin olsa da oldukça “genel” ve “çatışma” kavramı da metinde iki şekilde tanımlanıyor.

Birincisi, “Saldırı niteliğindeki koalisyon operasyonlarını mümkün kılacak istihbarat paylaşımı, operasyonlar için lojistik destek, Yemen’de Husi-karşıtı hava saldırılarını gerçekleştiren koalisyon uçaklarına yedek parça tedariki” olarak tanımlanıyor.

İkincisi ise “Suudi önderliğindeki koalisyonun nizami ya da gayri-nizami bileşenlerinin Yemen’deki Husilere karşı yürüttükleri operasyonlarda ABD Askeri Güçlerinin komuta, koordinasyon ya da doğrudan katılım şeklinde varlık göstermesi” şeklinde tanımlanıyor.

Bu tanımlar, Sanders’in bir önceki Yemen tasarısından daha geniş bir kapsama işaret ediyor. Fakat senato tasarıyı oylamaya hazırlanırken, yanıtlanması gereken bir soru daha var: Tasarı senatoda onaylanır ve başkanın vetosuyla karşılaşmazsa, Joe Biden yönetimi tasarının koşullarını gerçekten yerine getirecek mi? ABD’de yürütme 1973 SGK’dan bu yana sözlerinden caymayı alışkanlık haline getirdi ve “emperyal başkanlığı dizginleme” amaçları pratikte karşılık bulmadı.

Bunun yerine iktidara gelen başkanlar arka kapı çözümlerle, yasal kılıflarla 1973 SGK kararının etrafından dolaşmanın yollarını buldular. Libya’daki insansız hava aracı saldırılarını savunan Obama yönetimi, saldırıların 1973 kararındaki “çatışma” tanımına uymadığını iddia etmiş, kara kuvvetlerinin sahaya sürülmediğini ve kayıp verme ihtimali olmadığını dayanak göstermişti.

Bazı askeri operasyonları savunmak için ortaya atılan savlar ise düpedüz saçmalıktı. Kosova’yı bombalayan Bill Clinton yönetimi, kongreden fiilen onay almış sayılabileceğini çünkü askeri harcamalar bütçesinin kongre onayıyla kabul edildiğini öne sürmüştü. Halbuki 1973 SGK, bütçe onayının kongre onayı yerine geçecemeceğini net bir biçimde ifade ediyordu.

Biden yönetimi Suudi koalisyonuna verdiği desteği sürdürmek istiyorsa, muhtemelen benzer oranda saçmalık içeren yasal savunmalara girişecek.

İSTENMEYEN REJİM

Biden’ın seçim vaatleri arasında Suudi yönetimini “istenmeyen rejim” ilan etmek vardı. Sözünü tutmadı. Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı cinayetindeki rolüne dair ABD’de görülen dava, henüz geçen hafta düşürüldü. Gerekçe olarak ise Biden’ın adalet bakanlığından alınan “devlet liderlerinin dokunulmazlığı” görüşü gösterildi. OPEC+ ülkelerinin petrol üretimini kısıtlama kararı üzerine alevlenen öfke ise dinmiş gibi görünüyor.

Çinli lider Şi Cinping’in Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret, çok kutuplu yeni dünyada Suudilerin kendilerine istedikleri gibi “güçlü müttefikler” seçebileceklerini Biden’a göstermiş olmalı. Tüm bunlar hesaba katıldığında Biden, Suudilere verdiği askeri desteği çekmeye istekli davranmayacaktır.

Her halükarda, Sanders’ın tasarısı ve takiben Biden’a uygulanacak baskılar, Yemen’de barışın sağlanması için önemli birer adım olacak. Biden taviz verirse, sıradan Yemenliler için fevkalade önemli bir kazanım olacak. Belki sonrasında ABD’nin emperyal düzen kurma projesinin önemli sacayaklarından biri hedefe konabilir: devlet başkanının kendi başına savaşlar çıkarabilme yetkisi.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Jacobin