Türkiye tarihinin en kritik seçimi bugün gerçekleşiyor. Adeta ikinci başkanlık referandumu olan bu seçimde oy kullanırken ülkede yaşanan facialar, ölümler, ihmaller ve talanlar unutulmamalı.

Sandığa giderken bunları unutma!
Maraş merkezli depremlerde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. (Fotoğraf: DepoPhotos)

POLİTİKA SERVİSİ

Ülke bugün cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu için sandığa gidecek. Milyonlarca yurttaş bugün yalnızca ülkeyi beş yıl boyunca yönetecek cumhurbaşkanını seçmeyecek. Yıllardır ülkede hâkim olan tek adam düzeninin devamını isteyip istemediğine karar verecek.

Bu sebeple bugünkü seçim tam anlamıyla bir referandum olarak gerçekleşecek. Ülke yıllardır tek bir anlayış üzerinden yönetilen rejime evet veya hayır diyecek.

Bu anlayışın yönettiği yıllarda depremlerde on binlerce insan öldü, iş cinayetlerinde insanlar hayatını kaybetti, maden faciaları yaşandı, tarikat yurtlarında çocuklar istismar edildi, doğa bir avuç insanın çıkarı için talan edildi. 

Sandığa giderken son yıllarda yaşanan ve unutulmaması gerekenler şöyle:

1- Manisa Soma’da 13 Mayıs 2014’te gerçekleşen maden faciasında 301 işçi hayatını kaybetti. Facianın ardından “Maden kazaları kader” denildi. Protesto eden işçiler tekmelendi. 14 Ekim 2022’de Bartın Amasra’da gerçekleşen maden faciasında 42 işçi hayatını kaybetti. Faciadan iki yıl önce patlama gerçekleşebilir uyarısı yapıldığı, ancak bunun dikkate alınmadığı ortaya çıktı. 



2- Sadece maden facialarında değil, hemen hemen her sektörde iş cinayetleri yaşandı. İSİG Meclisi’nin verilerine göre 2002’den bu yana 31 bin 131 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Sadece bu yıl ilk 4 ayda 585 kişi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bu iş cinayetlerinde sorumlular yeteri kadar cezalar almadı. 

3- 6 Şubat’ta yaşanan Maraş merkezli depremlerden 11 il etkilendi. Birçok kent yerle bir oldu. 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. İnsanlar günlerce enkaz altında yardım bekledi. Birçok kişi yardım gelmediği için yaşamını yitirdi. “Devlet nerede” sorusu günlerce duyuldu. Yüzlerce insan hâlâ kayıp. On binlerce insan yerinden yurdundan oldu. Aylar geçmesine rağmen yarası sarılamayanlar var. İnsanlar çadır beklerken sokakta uyumak zorunda kalırken Kızılay çadır sattı. Uzun süre tek bir sorumlu istifa etmedi. Bütün yük önce müteahhitlere bırakıldı. Şimdi onların da bir kısmı yavaş yavaş bırakılmaya başladı. 

4-
Sadece deprem de değil, tüm afetlerde benzer şeyler yaşandı. 2021’de yaşanan sellerde evler zarar gördü, onlarca insan hayatını kaybetti. Tıpkı depremlerde olduğu gibi AFAD burada da etkisiz kaldı. Onlarca insan hayatını kaybetti. Aynı yıl yaşanan yangınlarda ise ormanların önemli bir kısmı yandı. Türk Hava Kurumu’na ait uçaklar kullanılmadı. Hem yangından hem selden sonra insanların üstüne çay fırlatıldı. 

5- Ensar Vakfı’nın Karaman’daki yurdunda 45 öğrenci istismar edildi. Yetkililer tarafından “Bir kereden bir şey olmaz” denildi. Sadece istismarcı ceza aldı ama Ensar Vakfı hiçbir yaptırıma uğramadı. Hatta Meclis’te yapılan oylamada vakfın korunması için her şey yapıldı. Son örnek ise Hiranur Vakfı kurucusunun kızı H.K.G.’nin çocuk yaşta evlendirilmesinin ortaya çıkması oldu. Yine burada da vakfa hiçbir yaptırım uygulanmadı. Olaydan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın haberi olmasına rağmen gizlediği ortaya çıktı. Olay kamuoyuna duyurulunca fail ve baba tutuklandı. Sadece istismar da değil. Süleymancılara ait Adana Aladağ’daki yurtta çıkan yangında 10’u öğrenci 12 kişi hayatını kaybetti. Antalya’da bir yurtta aşçı tarafından öğrenci öldürüldü. 

6- Pandemide de çok kötü sınavlar verildi. 5 maske bile dağıtılamadı. Yeteri kadar önemler alınamadı. Aç-kapan uygulamalarıyla sadece ekonomiyi düşünerek hamleler yapıldı. Ancak o konuda da yeterli adımlar atılamadı. Birçok esnaf kapanmalardan dolayı yalnız bırakıldı, mağdur oldu. Ölümler gizlendi. Daha sonra TÜİK verileriyle bunlar açığa çıktı. Öğrenciler eğitimden uzak bırakıldı. Telafi eğitimleri yeteri kadar yapılmadı. Pandeminin bütün yükü halkın üzerine bırakıldı. 

7- Kamu İhale Kanunu 200’e yakın defa değiştirildi. Her değişiklikte kamu kaynakları zarara uğratıldı. Özellikle bazı çevreler kamudan aldığı ihalelerle zenginleştirildi. 5’li, 10’lu çeteler yaratıldı. 21/b maddesiyle istisna olması gereken pazarlık usulü ihaleler istisna olmaktan çıkarıldı. Doğrudan kişiye özel ihaleler verildi. Sadece Cengiz Holding’e kapalı ihalelerle 11,3 milyar TL aktarıldı. Sadece ihaleler de değil, teşviklerle de şirketler kollandı. Asgari ücrete yapılan zamlarda kılı kırk yararlarken şirketler açıkça kollanarak birçok teşvikten yararlandı.

8- Eğitim sisteminde sürekli değişiklikler yapıldı. Her gelen bakan yeni sistem kurdu. Aynı sınav sistemiyle eğitime başlayıp bitiren kimse olmadı. Tek bir sözle bir gecede sınav sistemleri değiştirildi. Pandemide, depremde önce gözden çıkarılan hep eğitim oldu. Cinsiyet ve bölgesel eşitsizlik devasa büyüdü. 4+4+4 sistemiyle vakıflar eğitimin bir parçası haline getirildi. Yapılan müfredat değişiklikleriyle eğitim bilimden uzaklaştırıldı. İmam hatiplerin sayısı artarken akademik liselere verilen önem azaldı. Velilerin öğrencilerin talepleri dikkate alınmadı. Ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısı 1 milyona yaklaştı. Her ile açılan üniversitelerle akademinin içi boşaltıldı. KHK’lerle niteliği yüksek akademisyenler üniversitelerden uzaklaştırıldı. Üniversiteler lise sonrası eğitim yapılan binalara dönüştürüldü. 

9- Adalet ülkede yaşayan herkes için sadece bir kavrama dönüştü. Partili savcı ve hâkimler oluştu. Cumhurbaşkanına hakaret davaları hiç olmadığı kadar zirve yaptı. İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden olan “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan açılan soruşturmalar ve davalar adeta sıradan bir vaka halini aldı. Attığı tweetten, yaptığı röportajdan insanlar gözaltına alındı, tutuklandı. Ağzını açıp eleştiri yapmak suç haline getirildi. Cezaevleri doldu, taştı. Türkiye hapishanelerde en çok insanın kaldığı ikinci Avrupa ülkesi haline getirildi. Madımak, Musa Anter davası zaman aşımıyla kapatıldı. Faili meçhullaerin sorumluları beraat ettirildi.

10- Basın üzerinde büyük baskılar oluştu. İhaleler aracılığıyla yeni medyalar yaratıldı. Bağımsız medya Basın İlan Kurumu ve RTÜK aracılığıyla baskılandı. İlan hakkı elinden alındı, deprem yayınları nedeniyle bile cezalar verildi. Gazeteciler türlü baskılara maruz kaldı. Cezaevleri gazetecilerle doldu. Otosansür sıradanlaştı. Televizyonlarda parti temsilcileri yerine partili gazeteciler konuşur hale geldi. Basın özgürlüğünde Türkiye uluslararası kuruluşların yaptığı değerlendirmelerde en düşük sıralara geriledi ve üçüncü dünya ülkeleriyle yarışır hale geldi. 

11- Doğa zenginleşme için talan edildi. Irmaklara kurulan HES’lerle köylünün suyuna göz dikildi. Maden çıkarmak için doğal alanlar peşkeş çekildi. Kazdağları’nda, Cerattepe’de İkizdere’de şirketlerin zenginleşmesi için doğa talanının önü açıldı. 

12- En büyük sıkıntılardan birisi de özellikle son yıllarda ekonomide yaşandı. Halk her gün daha da yoksullaştı. Yoksulluk sınırı ortalama ücretin çok üstüne çıktı. Açlık sınırı asgari ücretin yaklaşık 1,5 katına yükseldi. Halk ucuz et, ucuz ekmek kuyruklarına girdi. Açılan iş ilanları için İŞKUR önlerinde insan kuyrukları oluştu. TÜİK’in rakamlarla oynaması bile enflasyonu gizleyemedi. İşsizliğin yüzde 10’un üzerinde olması artık kanıksanır hale geldi. Özellikle genç işsizlik tamamen kronik bir hal aldı. Üniversite mezunu gençler iş bulamadı. Çalışan kesimlerin ev araba alması tamamen hayal oldu. Yabancılara konut karşılığında vatandaşlık satılırken kiralar yüzde 583 arttı. Büyükşehirlerde bu oran daha da yükseldi. İnsanlar çocuklarını okullara aç gönderir hale geldi. 

13- Ülke suç cennetine dönüştü. Uyuşturucu baronlarının ellerini kollarını sallayarak sokaklarda dolaştığı günlere gelindi. Uluslararası çeteler Türkiye’de hesaplaşmaya başladı. Ülke uyuşturucu trafiğinin merkezi haline getirildi. Suçlular bakanlıklarda ağırlandı. Fotoğraflar çekilip pozlar verildi. 

14- “Emperyalizme savaşıyoruz” yalanıyla ülke onlara peşkeş çekildi. Suriye’de vekalet savaşlarında rol kapma çabası yüzünden sınırlar açıldı. Kontrolsüz bir göç akını oldu. Son olarak Akkuyu’da açılan Nükleer Santralı’yla enerjide dışa bağımlılık arttı. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne eşbaşkanlık yapıldı.