Bizim burada, iktidarın 2023’e kadar kalıp kalamayacağı ve sandığın seçmenin önüne ne zaman geleceği tartışıla dursun, Kıbrıs için o gün geldi çattı ve yarın cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda 11 adaydan tercih ettiklerinin ismini sandığa atacaklar.

Memleketin olağanüstü yoğun iç ve dış gündemi nedeniyle pek hissedilmese de, seçimin Ankara için de olağanüstü önemli olduğuna dair, Kıbrıslılar arasında epeyce rahatsızlık yaratan, çok sayıda veri var.

İktidar ve Erdoğan, mevcut başbakan ve UBP lideri Ersin Tatar’la birlikte seçime katılıyor görüntüsü verecek kadar açıktan tavır aldı. Tatar ve ekibinin, Cumhurbaşkanı YardımcısıFuat Oktay’ın basın danışmanı Ali Genç ve heyeti ile her gece geç saatlerde, kaldıkları otelde bir araya gelmesi” adadaki müdahale tartışmasını alevlendirdi.

Yarın sandığa atılan ve sandıktan çıkan oylar bu açıdan da değerlendirilecek!

Türkiye sağı, biraz da Türkiye’de tek parti yönetimi altında yapılan seçimlere ve sayımlara tepki olarak, sandığı kutsayıp neredeyse demokrasinin biricik göstergesi seviyesine taşıdı. Sandığın sadece “sandık” olarak kutsanırken, vatandaşların özgür iradelerinin yansıması olan özünün göz ardı edilmesi, Türkiye dışında da sık rastlanılan bir durumdur.

Vatandaşların her türlü etkiden bağımsız özgürce tercihini yapmasını kabullenemeyenler, sandığa atılana ve sandıktan çıkana değişik yöntemlerle müdahale ettiler. Ancak, küreselleştiği klişesini yineleyip durduğumuz dünyanın her yerinde, bu müdahalelere karşın ve hatta onlara tepki olarak, bir “demokrasi birikimi” de oluştu. Sandığın “sadece sandık” olmadığına dair bir bilinç yayılmaya başladı.

Kırgızistan, belki de demokrasi geleneğinin en zayıf olduğu ülkelerden biri, günlerdir bir seçimde sandığa müdahale edildiği gerekçesiyle kaynıyor. Cezaevleri basılıp eski cumhurbaşkanı dahil siyasi tutuklular salındı, hükümet düştü ve seçim yenilenecek!

İşte Sudan… O biriken bilinçle kankamız El Beşir’i kovdu ve şimdi müdahalesiz sandıklarla yapılacak özgür bir seçimi bekliyor.

Öte yandan, sandığı dünyaya tanıtan ilk ülkelerden ABD’de, insanların neredeyse yarısı sandıktan çıka(rıla)cak olan iradelerinin çarpıtılacağı endişesini taşıyor. Trump’ın posta ile gönderilen oylarda sahtecilik yapılacağı ve Yüksek Mahkeme’nin onaylamadığı sonuçları tanımayacağı söylemine paralel olarak büyüyen bir endişe…

Kısacası, iradeni sandığa yansıt dediğiniz vatandaş, sandığa yansıttığı iradenin eğilip büküldüğünü, yarışın adil olmadığını, bütün medya ve iktidar olanakları birinden yanayken karşıdakinin önüne engel üstüne engel konulduğunu gördüğünde, tepkisi de net ve sert olabiliyor.

Fazla uzağa gitmeden, tekrarlanan İstanbul belediyesi seçimlerini düşünün!

Kıbrıs’ta, çok farklı kesimden insanlar, günlerdir seçime Türkiye’nin müdahalesini tartışıyor. Sağın önemli isimlerinden, Meclis Başkanlığı ve Başbakanlık da yapmış, eski UBP’li Hakkı Atun, sahada olmadığını ve evinde emekli yaşamı sürdüğünü anımsattıktan sonra, duyumlarına dayanarak; “Müdahale istemiyoruz, ancak bu kin beslediğimiz ya da onları (Türkiye’yi) sevmediğimiz anlamına gelmez. … Dünyada hiçbir halk kendi iradesine müdahaleyi kabullenmez.”, diyor.

Geçmişten örnekler vererek müdahalenin ters tepeceğini söyleyen de çok. Siyaset Bilimci Yrd. Doç. Dr. Bilge Azgın, “Ankara’nın Tatar’ı desteklediği açık” diyor ve ekliyor: “Bu toplum tarihsel olarak kendi iradesini beyan etmeyi önemsiyor. Müdahalelere yönelik tepkiyi sandıkta göreceğiz.

Seçim yarın orada olacak ama sanki buradakiler de yarışıyor! Bakalım sandığa kimin sözü geçecek!