Referandum, türban, HSYK seçimi.. Son üç dört ayın gündem maddeleri oldular.

Referandum, türban, HSYK seçimi.. Son üç dört ayın gündem maddeleri oldular. Son günlerde arada bir domates, emekli maaşı filan dense de bu sözcükler gündemde kendilerine pek yer bulamadılar. Emeklinin maaş zammını tek başına domates silip süpürürken bu gerçekliğin üstünü,  büyüyen Türkiye ve rekordan rekora koşan borsa haberleri çoktan örtmüştü bile.. Yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı halkın esas gündemiydi. Esas gündemi olmasına esas gündemiydi amma öylesine bir ortam yaratıldı ve  insanların beynine beynine öylesine megafonlar tutuldu ki kendi gündemini unutur oldular. Son günlerde sözü edildiydi; geleceğin mesleklerinden biri de iklim değiştirme uzmanlığı olacakmış. Yanlış. Bu meslek erbabı Başbakan ve Hükümeti memleketin iklimini değiştirme konusunda şimdiden uzmanlaşmış durumdalar.  Bilen bilir, fıkralarda  eşeği boyayıp satan Kayserili ise hamsteri boyayıp pokemon diye satan da Erzurumludur. Ehh memleketin başında bir Kayserili ile perdenin arkasında bir Erzurumlu mevcutsa bu duruma da pek şaşırmamak gerekir.

Vahşi kapitalizmi boyayıp halka lokum diye satmak sadece bize özel bir durum değil elbette. Son günlerde hem ülkemiz hem de dünya medyasının manşetlerinde Şili ve kurtarılan madenciler vardı. Şu vahşi kapitalizm Şili’deki kurtarma operasyonu ile mıçtığı pisliği yalnız bizlere değil tüm dünyaya boyayıp boyayıp baklava gibi sattı da ruhumuz duymadı vallahi.. Şili’deki boyacı ne de olsa Erdoğan’ın ustası sayılır. Zira bu konularda çok daha eski ve deneyimli.  Evet Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera’dan söz ediyorum. Faşist Pinochet’in Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı. 1981’li yılların Maden Bakanı ve bu gün Şili’nin Devlet Başkanı Pinera. Faşist Pinochet döneminde piyasalaşmanın ve özelleştirmelerin mimarı. Yeni liberalizmin uygulama araçlarından biri olan Cato Enstitüsü’nün eş başkanı Pinera. Şili’de özelleştirmelerin gerçekleştirilmesinde büyük payı olan, sosyal güvenlik primlerinden işvereni ve devleti muaf tutup bütün prim ödemelerini çalışanın sırtına yıkan,emeklilik primi olarak en az % 10, genel sağlık sigortası adı altında en az % 7 ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de sakatlık ve yaşam sigortası adı altında  % 4 prim kesintilerini çalışanın ücretinden gasp edip işleten Pinera..Madenleri özelleştirip, maden milyarderi olan Pinera. Şili’de ilk madenci yeryüzüne çıkınca göz yaşları içerisinde maden işçisine sarılan Pinera. Dünyanın gözüne emeğe değer veren bir devlet başkanı olarak giren Pinera. Bütün dünya ile birlikte bu kurtarma operasyonunu izlerken ülkemizdeki maden kazalarını ve insana verilen değeri sorguladık hep birlikte. Beşyüz gündür yer altından çıkartılamayan iki madencimizi hatırladık ve “ güzel öldüler “ diyen Bakanı eleştirdik. Oysa hiçbirimizin aklına Şili’deki kazanın nedenini sorgulamak gelmedi. Kazadan bir süre önce madenlerdeki güvenlik zaafları konusunda Başkan dahil tüm yetkililerin dikkati çekilmiş ama hazırlanan rapor sümen altı edilmişti. Madenlerin güvenliğini sağlamak ek maliyet gerektiriyordu ve dünya ucuz bakır, şirketler daha fazla kar, Hükümet ise vergi istiyordu. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi… Ve bu gerçeklik, bu yeni liberalizm eşeği boyanıp ekranlardan bizlere en yahşi arap atı olarak satılıyordu. Bütün bunları beceren Pinera 1997 Mayısında Türkiye’ye konferans vermeye gelmişti. O konferansın etkisini bu gün yaşayarak görüyoruz. Pinera ülkenin yer altı zenginliklerinin nasıl satılacağını çok iyi öğretmiş. Madenlerde taşeronlaştırma, esnek çalıştırma, sendikasızlaştırmanın en iyi örnekleri veriliyor Türkiye’de. Hatta boynuz kulağı geçmiş. Kurtarma operasyonları ile artık hükümet kendi uğraşmayıp ihaleye çıkartıyor. İhale ile kurtarma operasyon. Bu kadarı Pinara’nın bile aklına gelmemişti. Ama hakkını yememek lazım, madencilik, enerji ve perakende alanında ülkesinin sayılı zenginlerinden olan Pinera hiç değilse enerji ve perakende alanında nasıl varsıllaşılır en azından bunu öğretmiş AKP’lilere.

Madencilere sarılıp ağlamak işine gelince yine boynuz kulak hikayesi ortaya çıkıyor. Pinera, gerek Başbakan, gerek Arınç, gerekse Gülen’in bu ağlama işinde ellerine su bile dökemez.    O kadar iyi öğrenmişler yani..   Başka ne mi kapmışlar bu konferanstan? “Bas parayı her naneyi ye! “ işini iyi kapmışlar. İşkence ve kötü muameleyi uygula, ifade özgürlüğünü yok say, azınlık haklarını görmezlikten gel ( hatta Hrant Dink’i nazilere benzet), her türlü hukuksal keyfiliği uygula, (Bergama Altın madenine yönelik Danıştay kararlarını yok hükmünde gör ve gereğini yapma) ve bütün bunlardan dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne tazminat ödemeye mahkum ol. Yine bütün bunlardan dolayı kimseye hesap verme, bildiğini okumaya devam et. Yetmezmiş gibi bizatihi devlet olarak buna örnek ol maden ocaklarındaki güvenlik zaaflarına karşı önlem diye sadece para cezası kes. Sen devlet erki olarak halkın vergilerinden tazminatı ödeyip bizatihi kendi yasalarını çiğnersen Maden sektöründeki kapitalistte doğal olarak maliyetlerine yansıttığı cezayı ödeyip bildiğini okur. Birgün’ün hafta başındaki haberinde TÜİK verileri yer alıyordu. 2002 Yılından  2010 yılına kadar kapatma cezaları düşük tutulurken para cezaları her geçen yıl artmış. Her geçen yıl maden kapitalisti daha fazla ceza ödeyip daha fazla işçi öldürmüş. Türkiye, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında en başta geliyor. Pinoche döneminin ürünü Pinera ile 12 Eylül döneminin ürünü Erdoğan arasındaki benzerlikler bunlarla da bitmiyor. Bu günlerde bir KCK davası görülmekte ve Erdoğan dava öncesi yönlendirici konuşmalarda bulunmaktan imtina etmemekte. Kimi bakanları Sri Lanka örneği ile imha ve yok etme sinyalleri vermekte. Tıpkı Şili’de Pinera’nın Mapuche’lere karşı ırkçı bir imha savaşı sürdürdüğü gibi. Dünya ne kadar birbirine benziyor değimli? Erdoğan, Pinera’ya, Muz Cumhuriyeti, Fındık Fıstık Cumhuriyetine…. Sanki bir elden çıkmışlar gibi…