İşin içinde her şeyden önce merak var. Öyle hemen bir iki cevapla tatmin olmayan türden hem de… İnsana, topluma, dünyaya, hayata… Olmuşa, olana, olabilecek olana… Doymak bilmeyen aç bir merak! Ne? Nasıl? Neden? Nerede? Ne zaman? Sebebi, sorumlusu kim? Tıpkı demirin denizde tutunması gibi, biri diğerini doğuran pek çok soru aklınıza çengel atar. Yok sayamaz, duymazdan gelemezsiniz. Bir cevap bulana kadar uyuyamazsınız. Gerçeği, saklandığı yerden çekip çıkarmak ve herkese duyurmak için tutkulu bir sorumluluk hissedersiniz. Şu kısacık hayatı koskoca dünyada bize dar edenin karşısına çıkarken de, sırtınızı mesleki ilkelerinize dayadığınızı bilmenin özgüvenini taşırsınız. Gücün, iktidarın karşısında her zaman kamunun, halkın çıkarını gözetmek gazetecinin birincil görevidir. Dolayısıyla ne yandaş ne muhalif olarak tanımlanabilir. Gazeteci, gazetecidir. Nokta.

***

Yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve birbirini denetleyen demokratik devlet yapısı içinde basının resmî olmayan dördüncü güç olarak tanımlanmasının sebebi şudur; Gazeteciler, halkın, kendisini yönetecek ve temsil edecek kişi ve kişileri hem seçim öncesi hem seçim sonrası en doğru şekilde değerlendirip takip edebilmesi için, tarafsız ve objektif bilginin yayılmasından sorumludur. Basın, iktidarın iktidar olanaklarıyla gerek muhalefet gerek halk üzerinde kullanacağı her türlü baskı ve şiddete karşı, en güçlü aracı olan gerçeği kullanarak denge kurar. Açık konuşalım, tam da bu yüzden ister demokratik olsun ister otoriter, her zaman kontrol altına alınmaya çalışılmış ve taraf olmaya zorlanmıştır. Yalnız biri bunu çaktırmadan yapmaya çalışır, diğeri ise açıktan yapar. Bu farkın en önemli sebebi, demokrasinin kendi sözünü özgürce söylemek olduğunun bilincindeki yurttaşların, yine kendi sesi olduğunu bildiği basına sahip çıkmasından kaynaklanır.

***

Otoriter yönetimler ise her zaman basını iktidar alanının bir parçası kılarak etkisizleştirme yolunu seçer. Eleştirel, araştırmacı ve sorgulayıcı doğasını düşmanlaştırır. Halkın sesini baskı altına alarak, kendi sözünün yayıncısı ve yayıcısı haline getirmek ister. Kabul edelim ki, bu yöntem kısmen de olsa işe yarar. Yaşıyoruz işte. Ülke medyası, gazetecilerin dışarıda bırakıldığı kocaman bir iktidar fonlu havuza dönüştürüldü. Birden bire olmadı hiçbiri. Önce teker teker, sonra üçer beşer, dün de onar onar tutuklandı gazeteciler. Alengirli, aldılı verdili işlere fazla yaklaştılar çünkü. Kapalı kapılar ardındaki öldüresiye dayaklara, elden ele cepten cebe geçen paralara, milyon TL bütçeli kurumlardaki tecavüzlere, gemiciklere, Offshore hesaplara, mühürsüz oylara, trafodaki kedilere, intihar denilen cinayetlere, denizlere fener yaktılar. Dokundukları her şeyle tehdit edildiler. Ama gel gör ki işin doğası işte, ne bittiler ne vazgeçtiler.

***

Eğer ki basın, basın olmaktan çıkarılıp egemenin halkla ilişkilercisine dönüştürülmüşse, ki her otoriterin rüyasıdır bu, o zaman da iktidar adına nur topu gibi bir meşruiyet sorunu doğmuş demektir. Kaldı ki, bilginin ve haberin önünü kesebilmek yüzyıl öncesinde de mümkün değildi, internet çağında da elbette öyle. Diyarbakır’da 16 Kürt gazeteci tutuklandı. Sosyal medyayı, internet haberciliğini, dijital platform kullanıcılarını yaptıkları haberler, hazırladıkları içerikler ve paylaşımları sebebiyle 3 yıla kadar hapisle cezalandıracak yasa tasarısı AKP-MHP işbirliği ile meclise gelmek üzere. Türkiye’nin demokrasisi adına dönüm noktası sayılabilecek bir seçime doğru giderken, kendini iktidar koltuklarına zincirleyenler, yoksulluktan açık isyana dönüşen halkın sesini var gücüyle bastırıyor. Gazetecilik her geçen gün daha zor, gazeteciler de her geçen gün daha inatçı. Yurttaş artık vekiline, sesine, hakkına, hukukuna daha duyarlı. Olmalı. Olmak zorunda. Zorundayız. Gazeteci, iktidarı halk adına denetlemekle yükümlü, işi onu gül suyuna batırıp çıkarmak değil. İster sevilsin ister sevilmesin fark etmez. Gelsin diye iple çekilen o gün, milyonlarca insan evinde seçim sonuçlarını takip ederken, sosyal medyanın fişini çekmek için hazırda bekleyenler var. Siyasetçisi, işçisi, memuru, öğrencisi, genci, yaşlısıyla… sansüre karşı yaygaranın tam sırası!