Google Play Store
App Store

Geçen yıl sansür kriziyle gündeme gelen Antalya Altın Portakal Film Festivali, ‘Sinema Çalıştayı’ adı altında sansürü masaya yatırdı. Direktör Yavuz “Bir filmin bir şekilde engellenmesi can acıtıcı bir durum” dedi.

Sansürle yüzleşme
Ufuk Demirbilek, Perihan Taş, Deniz Yavuz (Fotoğraflar: BirGün)
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.net

61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, sinemanın güncel sorunlarına çözüm bulmak amacıyla meslek örgütlerini, dernekleri, sendikaları ve akademisyenleri bir araya getiriyor. ‘Sinema Çalıştayı’, katılımcıların Türkiye’deki sinema sektöründeki güncel meseleleri farklı başlıklar altında ele almasına olanak tanıyor. Başlıklar arasında, geçen yıl festivalin yapılamamasının sebebi ‘sansür’ de var. Geçen yıl ‘Kanun Hükmü’ belgeseliyle, KHK ile ihraç edilen 2 kamu emekçisinin mücadelesini kayıt altına alan Nejla Demirci’nin filmi, sansür krizinin sonucunda seçkiden 2 kez çıkarıldı. Bu durum, 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin iptaline yol açarak sansürün ne denli etkili olduğunu gözler önüne serdi.

Çalıştayda, festivallerde sansür konusunun tartışılması bu bağlamda önem taşıyor. Festivalin sanat direktörü Deniz Yavuz, Sinema Televizyon Sendikası önceki dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Demirbilek ve çalıştayın yürütücüsü akademisyen Perihan Taş BirGün’e konuştu. Geçen yıl yaşananlar, Türk sinemasının sansürle ilgili durumu ve çözüm önerilerini sorduk.

SANSÜR VE OTOSANSÜRÜN PANZEHİRİ DAYANIŞMA

Festival Sanat Direktörü Deniz Yavuz, Türk Sineması’nın sorunlarının ele alınacağı çalıştayda sansür gibi başat bir konunun ele alınmasının önemli olduğunu söyledi. Yavuz, ‘Kanun Hükmü’ filmine uygulanan sansürle gündeme gelen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaşananlara ilişkin, “O sürecin içinde olmadığım için nedenini niyesini sorgulayamadım ama ne olursa olsun bir filmin gösterilmemesi, engellenmesi kadar can acıtıcı bir durum yok” dedi.

Bu tür engellemelerin, sanatçılar ve sinema izleyicileri üzerinde yarattığı olumsuz etkinin altını çizen Yavuz, “Telafi açısından neler yapılması gerektiği üzerine çalışıyoruz. Bu çalıştay da bunun için” dedi.

Kültür Bakanlığı’nın sinemaya yönelik doğrudan müdahalelerinin sıklıkla yaşandığını belirten Yavuz, bu engellemeler nedeniyle bazı filmleri ve kültürel etkinlikleri kaybettiklerini söyledi. Otosansürün de sansür içinde etken olduğuna değinen Yavuz, "Otosansür gibi etkilerin ortadan kaldırılması ve yumuşatılması için dayanışma içinde olmak gerekiyor" diye konuştu.

Yavuz, sinema camiasının dayanışma içinde çalışarak, özgür ve yaratıcı ortam oluşturmasının gerekliliğini vurgulayarak bu tür diyalogların, Türk Sineması’nın geleceği açısından önem taşıdığını söyledi.

MÜCADELE İÇİN KOMİSYON KURULMALI

Çalıştayda yer alan Sinema Televizyon Sendikası (STS) bir önceki dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Demirbilek ise geçen yıl Altın Portakal’da yaşanan sansür vakasının; sansürün açığa çıktığı ilk andan itibaren doğru bir şekilde yönetilemediğini ifade etti. Demirbilek, “Sansürü uygulayandan çok, sansüre karşı sektörel refleksin ne olmasını gerektiğini bilmeyen ‘bizler’ için tam anlamıyla bir rezaletti” dedi. Bu yıl Altın Portakal’ın sansürle yüzleşmeye başlamasının olumlu bir adım olduğunu fakat ne kadar yeterli olduğundan emin olmadığını ifade eden Demirbilek görüşlerini şöyle açıkladı: "Sansürün etkileri hakkında sormak gerekir. Mesela bu yıl yapılan festivalin rakamsal ifadesi yok. Kaçıncı festivali yaptığımızın ifade edilmemesi etik, hukuk ve festival bütçesi açısından bağlayıcı olsa gerek. Yine geçen yıl festival kapsamında sansür nedeniyle mağdur olan diğer projelerin bu yılki telafisi nasıl oluyor? Festival yönetiminin, ilgili kamu kurumları tarafından sansürle karşı karşıya kalma ihtimaline karşı nasıl bir hukuksal hazırlığı var? Bu sorular eşliğinde bu yılki festivalde sansür konusunu içeren bir çalıştayın olması elbette pozitif bir gelişme. Bu gelişmenin kendisini ve çıktısını göz ardı edemeyiz. Ülkemiz sinema sektöründe sansür ve oto sansür ilişkisini güçlendiren sebeplerden biri ekonomik bağımlılık. Sansürle mücadele için ayrı bir komisyonun kurulması ve kapsamlı araştırmaların yapılarak önleyici tedbirlerin açığa çıkartılması gerekir. Kuşkusuz bu tedbirler fikir özgürlüğünü ‘örtülü yasak ve baskılarla’ tarif etmeye çalışan erk zihniyeti iyileştiremeyebilir ama içimizdeki ayrık otlarını temizlemeye yarayabilir.”

Sinema Çalıştayı’nın yürütücülüğünü üstlenen akademisyen Perihan Taş da, “Ülkemizde sansürün ciddi etkileri görüldü. Bu sorunun çözümü için sesini duyurmak isteyen yönetmenler, senaristler ve sinema emekçileri var. Sanatın birleştirici ve dayanışmacı bir yöntem izlemesi gerekirken, sansürün sektörde yarattığı sorunları biliyoruz. Çalıştayın amacı bu konuları, çözüm haritası çıkararak tartışmak" dedi.

Geçen yıl sansürle gündeme gelen festivale dair konuşan Taş, “Tüm tarafların bir araya gelmesi gerekiyordu. Ancak, durum o kadar yıpratıcı hale geldi ki, festival yapılamadı. Krizler her zaman var ama bir filmin sansüre uğraması ya da bir festivalin sansür nedeniyle iptal edilmesi hoş değil" ifadelerini kullandı.

Türk sinemasında sansürün geldiği noktaya değinen Taş, "Bir sinema hocası olarak sansürün sinemacılar için ciddi sorun olduğunu gözlemliyorum. Bunun aşılması ve konuşulması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum" dedi. Sansürün nasıl aşılacağına dair önerilerini de paylaşan Taş, "Festivaller ve belediye ilişkisi, ilgili yasalar ve değerlendirme kurulları için somut bir yol haritası çizilmesi gerekiyor. Şu an üzerine konuşacak bir mutabakat haritamız bile yok” şeklinde konuştu.