Özgürlüklerimiz tehdit altındayken ne bu türden eleştirel yazılara ne de keskin ve öfkeli düşüncelerin dillendirildiği sosyal medya mesajlarıyla yetinebiliriz. AKP’nin sansür uygulaması bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmiş baskıcı politikaların bir parçasıdır; ancak ve ancak politik mücadele ile göğüslenebilir .

Sansürün kibarcası; unutma/unutulma hakkı

A.ÖMER TÜRKEŞ

Sanıyorum on yıl kadar önceydi; Birgün Kitap Eki için yine sansür konulu bir yazı kaleme almış ve eğer hep birlikte sesimizi yükseltmezsek çok kısa bir vadede, hayatın her alanının “resmen” denetlenmeye başlanacağını vurgulamıştım. Kehanet değildi elbette, aslında hemen herkesin farkında olduğu bir gidişattan söz ediyordum.

Gerçekten de AKP-MHP ve yandaşlarından oluşan koalisyon bizleri yanıltmadı. Her baskı döneminde daha bir iştahla fışkıran engizisyon mirasçısı yasakçı zihniyet gün geçmiyor ki yeni icraatlarıyla toplumu provoke etmesin. Bu öyle bir zihniyet ki bütün dünyada okunan kitapları, izlenilen filmleri, dizileri aforoz etmekten çekinmiyor. Basitçe cinsellikle ilgili değil yasaklar; iktidar ders kitaplarının, sosyal medya mesajlarının, haber kanallarının içeriklerine de müdahale ederek hayatımızı dört bir yandan kuşatmayı/karartmayı hedefliyor.

Ahlaki normların ve moral değerlerin topluma kolluk güçleri ve hukuk kurumuyla, aslında zorla benimsetilmesi hiç kuşkusuz siyasi bir tercihtir. AKP yönetimi, nasıl ki milliyetçi kesimlere hoş görünmek için Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de savaş sevici bir söylem üretmişse, cinselliği baskılayan -sansürcü- mekanizmalarını da muhafazakâr kesimlere göz kırpmak için çalıştırıyor. Burada iki yanlı bir tehdit var. Hem adalet müessesesinin siyasallaşması hem özel hayatın zapturapt altına alınarak tektipleştirilmesi. Tıpkı Foucoult’un tanımladığı gibi, ‘şey’leri tanımlayan, arzu­nun ne olduğunu öğreten, bilgiyi biçimlendiren ve söylemi üreten, kısacası, zevki, bedeni, hayatı, anlamı tanım­layan/sınırlayan bir hegemonya kurmayı amaçlıyor AKP iktidarı. Ne var ki mızrak çuvala sığacak gibi değil; ahlaki iki yüzlülükleri cilayı kazımadan bile apaçık ortada; bir yanıyla maddi zevklerden kaçındığını, cinselliğe gem vurduğunu, temiz ve saf olmayan her düşünce ve davranıştan kaçındığını, çalışkan ve dinine bağlı olduğunu vaaz ederken, öte yandan ensestten çocuk pornosuna, fuhuşun her çeşidinden kadına yönelik şiddetin her biçimine, uyuşturucuya, hapa, kumara göz kırpanların hazin tablosu...

UNUTMA, UNUTULMA HAKKI!...

İşte bu hazin tablodur AKP iktidarının yeni yasaklar, sansür ve denetim mekanizmaları icat etmesinin nedeni. Geçen hafta Türkiye Yayıncılar Derneği’nin yayımladığı bildiriden öğreniyoruz ki iktidar şimdi de yayınevlerine “editörlük” desteği vermeye ve kitapları yayıma hazırlama aşamasında denetime tabi tutmaya soyunmuş. Böylelikle yayımlanmış kitapların sansür edilmesi söz konusu olmayacak ve görüntü kurtarılacak. Ancak bu kadar basit değil. Bu yeni tip sansürü TBMM tarafından kabul edilen sosyal medya yasasında bahsi geçen unutulma hakkı ile birlikte ele almak gerekir. Zira bu ikili hafızayı yeniden inşa etme ve geçmişi şimdinin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleme hamlesinin tipik yöntemleridir.

Tarihi araçsallaştırmak, geçmişin bugünün ihtiyaçlarına hizmet edecek biçimde kurgulamak ve seferber etmek için bastırma, sansür ve örtbas etme mekanizmaları kullanılır. Bu mekanizmalar ayrı ayrı iş gördüğü gibi sıklıkla iç içe geçmiş süreçler olarak da karşımıza çıkarlar. Böylelikle hem güncel ihtiyaçlara hizmet adına geçmişi bozma ve onun tek bir versiyonunu öne çıkarma hem de geçmişi tahrip ederek kendi çıkarına kullanma politikasına fayda sağlanır. Asıl arzulanan icat edilmiş bir tarihi kolektif hafızaya kazımaktır. “Toplumun zaten var olan kendine yönelik pozitif önyargısı, yönlendirilmiş tarih bilgisi ile birleşince, dahil edici, demokratik bir anayasal ulustan çok, asimilasyonist, ötekileştirici, kendi üstüne kapalı ve müzakere yeteneği zayıflamış bir “cemaat” ortaya çıkar. Böyle bir topluluk için geçmiş üzerine farklı yorumlar, gruba/ulusa ihanet, işbirlikçilik, vatan hainliği vb kavramlarla özdeşleştirilir, sivil ve siyasal alan arasındaki ayrım silikleşir ve devlet/cemaat odaklı bir politizasyon süreci gözlemlenir.”

BASİT VE KABA POLİTİKALAR

Biraz teorik bir paragraf oldu. Oysa AKP iktidarının baskı politikalarının bir parçası olan sansür konusundaki icraatları o kadar basit ve kaba, o kadar incelikten yoksun, o kadar alelacele -günü kotarmak için- hazırlanmış yasa ve yönetmenliklerle sürdürülüyor ki, üzerlerinde derin analizler yapmayı, teorik metinlere başvurmayı gereksiz kılıyor. Eski Yunan ve Eski Roma’da gençlerin bilim ve güzel konuşmayı öğrenme uğruna, silahların onur ve görkemini unutacaklarından korkulduğu için onaylanıyordu sansür. AKP’lilerin -MHP’lilerin ve diğer yandaşların- korkusu ise ipliklerinin pazara dökülmesinden, hırsızlıkların, yalanların bir gün hesabının sorulabileceğinden daha derin anlamlar içermiyor. Yürüttükleri siyasetteki, ahlaki yargılarındaki, güne göre değişen ideolojilerindeki çelişkilerin ortadan kaldırılması için sığınılıyor geçmişi silme, unutulma hakkına. Tarihi yeniden, kendilerini haklı ve mazlum gösterecek şekilde yazmak için belleği bastırmayı hedefliyorlar. Bu nedenle değiştiriyorlar icraatlarının isimlerini; totalitarizme demokrasi, teslim alma ve imhaya barış, faize kâr payı, doğa katliamına çevre düzenlemesi, rant yağmasına kentsel dönüşüm, savaş kışkırtıcılığına demokrasi havariliği… Örnekleri çoğalttıkça bu ahlakın ahlaksızlığı daha sırıtır hale gelecek. Ama kimin umurunda… Yandaşından liberaline, liberalinden mahçup solcusuna kadar geniş bir işbirlikçi köşe yazarı ordusu, irili ufaklı bir dolu kanaat önderi mazeret bulmayı sürdürdükçe yalanların üzeri nasılsa örtülmüyor mu?

On yıl önce, Nâzım’ın şiirinden esinlenerek koymuştum “Onlar Ümidin Düşmanıdır Sevgilim” başlığını. “Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman” dizelerini barındıran şiirinden söz ediyorum. Gerçekten de sansür hem ümidin hem de ümidi yaşartan şiirleri, öyküleri, romanları yazanların, yani düşünen insanların düşmanı olanların icraatından başka bir şey değildir.

Hal böyleyken, özgürlüklerimiz tehdit altındayken ne bu türden eleştirel yazılara ne de keskin ve öfkeli düşüncelerin dillendirildiği sosyal medya mesajlarıyla yetinebiliriz. AKP’nin sansür uygulaması bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmiş baskıcı politikaların bir parçasıdır; ancak ve ancak politik mücadele ile göğüslenebilir.