Kritik siyasal eşiklerde iktidarın sesi yazarları okumayı hiç aksatmam. İnanın bir tek nedenle; keyif için!

Nasıl da muhalefetolog kesiliyorlar, nasıl da muhalefet içinde olup bitenleri herkesten iyi biliyorlar, nasıl da gereğini yerine getirmek için muhalefette çatlak arayıp o çatlağa kama saplamaya çalışıyorlar… Bunu iyice abarttıkları için de gülünç oluyor, bana keyif veriyorlar.

Şimdi, İmamoğlu kararıyla yine aynı hikaye: Birileri düğmeye basmış, AKP ve Erdoğan yine mağdurmuş, İmamoğlu Kılıçdaroğlu’na çalım atmış adaylığa ilerliyormuş, siyasi yasak yüreklerini dağlıyormuş, Akşener otobüse çıkmış Kılıçdaroğlu’nu avlıyormuş…

Bunları da öyle kafadan değil “içeriden aldıkları bilgilerle” yazıyorlarmış!

Gazetecilik söz konusu olduğunda, bu arkadaşları sorulacak ilk soru şu, yanına pek yaklaşmadığınız muhalefetten bu kadar iyi haber alıyorsunuz da, uçağından inmediğiniz iktidardan bilgi alamıyor musunuz? Siz de yazıp durduğunuza göre, memleketin bir numaralı konusu haline gelmiş İmamoğlu kararını uçağında seyahat ettiğiniz ve her konuda konuşan Erdoğan’a sordunuz mu? O bir cevap verdi mi? O cevabı duydunuz ve yazmayın denildiği için yazmadınız mı?

Neyse, eğlenceyi burada keseyim. İmamoğlu kararı ve Saraçhane mitingleri kaçınılmaz olarak seçimlerle ilgili tartışmalara yol açtı. “İçeriden bilgi”yle söylüyorum; evet, CHP’de tam da bu mahkeme kararının çıkacağı gün Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da olmasının/götürülmesinin ona yapılan bir komplo olduğunu düşünenler, Akşener ve İmamoğlu’nun sarmaş dolaş olmasına üzülen/sinirlenenler, Akşener’in CHP’nin seküler tabanını kendine çektiğini söyleyenler var.

Yaşananlardan herkesin kendi parti çıkarları çerçevesinde bir sonuç çıkarmaya çalıştığı da belli. Ancak, İmamoğlu’na verilen cezanın ve Saraçhane’de toplanmanın bütün bunların üstünde, çok daha basit ve fakat çok daha önemli bir boyutu var.

Bu ülke, bir yargıcın bir yerlerden aldığı işaretle, o işareti verenin istediği kişiye en akıl almaz cezaları verebildiği bir ülke oldu. Önümüzdeki seçimlerde ya bu despotizmden dönecek ya da içine gömüleceğiz. Saraçhane’de otobüsün üstüne çıkan 6’lı masa dışındakiler olarak da toplanmışsak, işte bunun için toplandık! HDP’lisi, Sol Parti’lisi, TKP’lisi ve hiçbir partiyle ilişkisi olmayanı, hocaların hocası 103 yaşındaki Nermin Abadan Unat’ıyla oraya koştuysak, aday yarıştırmak için değil, oylarımıza ve adaletin hakim olduğu demokratik bir topluma sahip çıkmak için koştuk!

İmamoğlu’nun bu süreçteki en önemli saptaması şuydu: Bu seçimi AKP/Erdoğan kazanamaz, muhalefet kaybeder! 6’lı masanın bu sorumlulukla davranması, aday yarıştırarak iktidarın kama soktuğu çatlaklar yaratmaması gerek.

6’lı masanın, iktidarın anayasa önerisine evet diyerek, bu seçimi bir anayasa referandumuyla iç içe geçirecek bir “ahmaklık” yapmaması gerek.

Ve biz bütün bu tartışmalar içinde kaybolup 6 yaşındaki çocuğun yaşadıklarını unutarak laiklik mücadelesini ıskalamamalı, bugün saat 15.00’te Kadıköy’e çağıran Sosyalist Güç Birliği’ne de kulak vermeliyiz.

İmamoğlu’na verilen ceza bizi demokrasiye, hakka hukuka, adalete sahip çıkma konusunda bilemeli ve birleştirmeli. Budur!

Demirtaş’ın dediği gibi, sarı öküz verilmiş olsa da geç değil, “Şimdi hep birlikte direnme ve hep birlikte kazanma zamanıdır.”

Ve ben epeydir Sera Kadıgil’in söylediğini savunuyorum, memleket öyle kutuplaştırıldı ve iktidar o kadar çok kötülük yaptı ki, muhalefet çok büyük hatalar yapıp parçalanmazsa, “ıslak banyo terliği”ni de aday gösterse kazanır!