Gezi Direnişi’nin 9’uncu yıldönümü anmasına görevlerini yapmaya çalışan gazetecilerin darp edilip gözaltına alınmasına tepki yağdı. Basın meslek örgütleri, “Gazetecilik suç değildir” açıklaması yaptı.

Saray’ın değil, halkın gazetecisi
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel / Polis, gaz ve cop kullanarak müdahale ederken gazeteciler darp edildi.

Haber Merkezi

Gezi Direnişinin 9’uncu yıldönümü dolayısıyla 31 Mayıs Salı günü Taksim Dayanışması’nın çağırısıyla TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi önünde anma düzenledi. MMO şubesi önünde toplanan kalabalık ile gazeteciler polisin biber gazlı, coplu ve tekmeli müdahalesine maruz kaldı. Özellikle gazetecilere yönelik sert müdahaleler dikkat çekti. Aralarında gazetemizin editörü Gökay Başcan’ın da bulunduğu 6 gazeteci, toplam 170 kişi polis tarafından gözaltına alındı. BirGün editörü Gökay Başcan, Evrensel muhabiri Meltem Akyol, Halk TV muhabiri Ozan Demiriz ve Flash TV muhabirleri Dilan Polat, Sevda Doğan ve Derin Aydoğdu sabaha karşı ifadelerinin alınmalarının ardından serbest bırakıldı. Tele1’den muhabir Engin Açar ve kameraman Umutcan Yitük ile Halk TV muhabiri Erdinç Yılmaz polis tarafından darp edilerek çeşitli yerlerinden yaralandı.

Basın meslek örgütleri ve meslektaşları, gazetecilerin darp edilerek gözaltına alınmasına tepki gösterdi.

UYGULAMA TESADÜF DEĞİL

Disk Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, son günlerde gazetecilere yönelik baskı ve şiddettin iyice arttığının altını çizerek “Bu yaşananlar da bunun uç noktalarından biriydi. Toplumsal bir olayı izleyen gazeteciler hem gözaltına alınıyor hem darp ediliyor. Çok sayıda gazeteci polis tarafından dövüldü. Bunlar bizim açımızdan kabul edilebilir değil ama bir yandan şunun da göstergesi, tesadüfi bir olay değil. İktidar seçime giderken bir düzenleme yapmak istiyor, özellikle sosyal medya ve internet medyası üzerine. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun gerçekleri aktarmaya devam edeceğiz” dedi.

GAZETECİLERE YÖNELİK ŞİDDET

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden (TGC) yapılan açıklamada ise Gezi’yi haberleştiren gazetecilere yönelik şiddet ve gözaltının insanlık suçu olduğu belirtilerek “Gazetecilik suç değildir. Gazeteciler gözaltına alınarak yine yurttaşların haber alma hakkı ve haberin serbest dolaşımı saldırıya uğramıştır. Meslektaşlarımız sabaha karşı serbest bırakılmışlardır. Güvenlik güçleri ayrıca Gezi protestolarını haberleştiren meslektaşlarımıza tehdit ve şiddet uygulamıştır” denildi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ise "Meslektaşlarımızı darp eden, ters kelepçe ile gözaltına alan, emri veren ve uygulayan tüm kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz" açıklamasını yaptı. TGS’den suç duyurusunu 3 Haziran Cuma günü yapacağını bildirdi.

BİZİM KALEMİMİZ DAHA SAĞLAM

Gözaltına alınan gazeteciler ise mesleklerini doğruları aktarmak adına yapmaya devam edeceklerini söyledi. Gazetecilerin değerlendirmeleri şöyle:

• Gökay Başcan (BirGün Gazetesi): Gazetecilerin her eylemde yaşadığı keyfi engellemelere Gezi’nin 9’uncu yıl dönümünde bir kez daha maruz kaldık. Sadece gözaltına alınanlar değil, tüm basın emekçilerinin görüntü alması ve işini yapmasını engellenmeye çalıştılar. MMO’da mahsur kalanlar, 3’erli gruplar halinde çıkarken İstiklal Caddesi’nde toplanan kalabalığı polis ablukaya aldı. Ben de o esnada görüntü alıyordum. Defalarca gazeteci olduğumu söyledim ama polisler kartımı çıkartmaya çalışırken etrafımı sararak gözaltına aldılar. Ters kelepçe ile gözaltı aracına bindirildim, ardından bir polis memuru araca bindi ve yumruğunu kaldırarak, ‘Kapa çeneni, seni burada yumruklarım’ diyerek tehdit etti. Telefonuma el konulduğu için bir süre avukatıma ulaşamadım.

Gezi’den korkuyorlar, gerçekleri yazan gazetecilerden korkuyorlar. Korktukça doğruları yazan gazeteler, gazeteciler üzerindeki baskıyı artırıyorlar. İktidardan güç alan polislerin de keyfi davranışları artıyor. Bizim kalemimiz onların kalkanlarından daha sağlam. O yüzden gazetecilikten bir adım dahi geri atmayacağız.”

• Meltem Akyol (Evrensel Gazetesi): Saat 19’dan itibaren çok çeşitli polis engelleriyle karşılaştık ama esas olarak açıklamanın yapılmasından sonra pek çok eylemde de karşı karşıya kaldığımız görüntü aldırmama, çalışmalarımıza engel olma tutumlarıyla karşı karşıya geldik. Farklı şekillerde gözaltına alınmak üzere müdahaleler oldu ama o gözaltı sırasında birbirimize destek olarak çıktık. Görüntü çekerken birden fazla kez basının alandan uzaklaştırılmasını istedi. Sonuçta gazeteciler için bir koridor oluşturularak gazetecilerin oradan çıkarılması yönünde bir durum oldu. Gazeteciler de oluşturulan koridordan dışarı çıkmak üzere hamle yaptı. Biz çıkarken polis bu eylemlerde çok defa yapılan aşağıdan bacaklarımıza tekme atmaya, bize kalkanla vurmaya başladı. Ben ve önümdeki Halk TV muhabirleri bu müdahaleyi görüntülemek üzere, telefonumu çıkarıp geri döndüğümde önce itip vurdular. Sonra elimdeki telefonu düşürdüler. Sonra da darp edilerek gözaltına alındım.

Bize yapılan kişisel değil. Bu anlattıklarım bize muamelenin ötesinde bir şeye işaret ediyor. Ben gazeteciyim, zaten boynumda fotoğraf makinam vardı. O alana gelene kadar da zaten defalarca hem uluslararası basın kartımı hem de kurum kartımı gösterdim. ‘Gazeteciyim’ dememe rağmen ‘Bunu gözaltına alacaksınız’ diyen polis ‘Sen benim gazetecim değilsin’ diye bağırdı. Hemen arkamda kollarımı tutan da ‘Sana gazeteciliği göstereceğiz’ diyerek tehdit etti.