Cumhurbaşkanı, tutuklu gazeteciler için Avrupa’ya hitaben demiş ki; “İçlerinde katilden soyguncuya, çocuk istismarcısına kadar herkes var. İçlerinde gazeteci yok.”

Cumhurbaşkanı söylerse ciddiye almamız gerekir, değil mi!

Nitekim, araştırdım soruşturdum. Meğer Kadri Gürsel’in yasa dışı kumarhanesi varmış. Musa Kart, tabii malum amaçlarla, masaj salonu işletiyormuş. Ahmet Şık için de, feminist midir nedir, mor kadın ticareti yapıyor dediler. Görmedim ama belgesi bile varmış.

Daha kimler için neler anlattılar bir bilseniz! Avrupa’nın Erdoğan’a gönderdiği 144 kişilik tutuklu gazeteci listesinde karısını kesen de var, bakkaldan çokoprens çalan da...

Erdoğan, bu acı gerçeği Anadolu Yayıncılar Derneği üyelerine açıkladı. Onlar da, “Cumhurbaşkanı ne kadar da doğru doğru konuşuyor” diye uzun uzun alkışladı. Aferin onlara.

Yayıncı, gazeteci, televizyoncu dediğin böyle olur!

Rektörlerin cuma namazında üniversite fotoğrafçısına poz verdiği bir ülke değil mi burası!

“Kerkük bir Türkmen kentidir, kırmızı çizgimizdir” diyenlerin, Barzani’nin (Ankara ziyaretinden sonra) kente Kürdistan bayrağı asmasını “normal” karşılayanların memleketi değil mi!

Yayıncısı, gazetecisi, televizyoncusu da böyle olur elbette.

• • •

Öyle olunca da, Erdoğan’ın şu sözleri de elbette “normal” görülür ve hatta “milli hassasiyet” diye alkışlanır:

“Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz.”

Bana mı öyle geliyor, yoksa bu sözler bildiğiniz “tehdit” mi? Eğer öyleyse bir cumhurbaşkanı, başka ülkelerin “VATANDAŞINI” tehdit eder mi? “Hükümetleriniz böyle yapmaya devam ederse, siz (hem de dünyanın hiçbir yerinde) sokağa güvenle çıkamazsınız” der mi?

O der de, yayıncısı, gazetecisi, televizyoncusu bu sözlere “bizler tarafından yanlış anlaşılmaya müsait diplomatik dil” muamelesi yapar mı?

Hangi yayıncı, gazeteci, televizyoncudan bahsediyoruz değil mi!

Buyurun size o medyanın bir röntgeni!

• • •

Demokrasi İçin Birlik grubu, referandum öncesi oturup araştırmış. 17 ulusal televizyon kanalını RTÜK kayıtları ve verileri ile saat saat izleyip incelemiş. Hangi kanal hangi partiye ne kadar süre ayırmış, ortaya çıkarmış.

Sonuca şaşırdım mı ya da siz şaşırır mısınız? Hayır!

Ama yine de medya tarihine not düşmek için yazmak ve paylaşmak gerekiyor.

Demokrasi İçin Birlik raporunda söylendiği gibi “HAYIR NASIL GÖRÜNMEZ KILINDI”, tanık olmak gerekiyor.

» 1-10 Mart tarihleri arasında canlı yayınlarda cumhurbaşkanlığına 169, (ilaveten) AKP’ye 301,5 ve (ayrıca) MHP’ye 15,5 saat ayrılmış.

» Aynı tarihlerde CHP’ye ayrılan süre 45,5 saat.

» HDP’ye gelince… Bilin bakalım ayrılan süre ne kadar? “0”, yani yazıyla SIFIR!

» Yine aynı sürede, TV programlarında Cumhurbaşkanı 3 kez (elbette uzun uzun) konuşmuş. Danışmanları 17, Başbakan 2, hükümet / AKP / vekiller toplam 113 programa davet edilmiş.

» MHP pek konuşkan değil malum, temsilcileri sadece 7 canlı yayına katılmış.

» Muhalefete gelince: CHP lideri 1 kez, partisinin temsilcileri 7 kez canlı yayında konuşmuş. HDP ise, evet bildiniz, yine SIFIR çekmiş. Tam 17 kanalda birden!!!

» Bu tabloda, vatandaşların vergileriyle ve güya “kamu adına” yayın yapan TRT’nin de bulunduğunu hatırlatmak gerekiyor.

» TRT, o kadar “tarafsız” davranmış ki, TRT Haber kanalında 1-10 Mart tarihleri arasında sadece HDP değil, CHP ve hatta MHP hakkında hiç ama hiçbir haber yer almamış. Varsa yoksa Cumhurbaşkanı ve iktidar mensupları.

• • •

Kaç gazetede manşet... Manşeti geçtim, haber olarak gördünüz?

Moody’s, Türkiye’nin notunu negatife çevirip “yatırım yapılamaz ülke” statüsüne indirdi. İşsizlik, son 10 yılın zirvesine çıktı.

Erdoğan’ın son tehdidinden sonra turizmden umut kesildi ve sektörden 500-600 bin kişinin (daha) işsiz kalacağı söylendi.

Rusya, turizmde de, domateste de ambargosunu hâlâ kaldırmadı. Dahası, ezeli düşmanı ABD ile Suriye’de BİZE KARŞI İTTİFAK kurdu. Trump, “yasaklı ülkeler” listesine en son (uçuş kısıtlamaları ile) Türkiye’yi de etkiledi.

İşte böyle bir tabloda Cumhurbaşkanı “EVET deyin, dertler bitsin, Türkiye uçsun” diyor.

Saray Medyası da kafa sallayıp alkışlıyor.

Olur mu?

HAYIR!