Türk pop ve Latin müziği sanatçısı Ege, bu defa bir romanla sevenlerinin karşısına çıktı. A7 Kitap etiketiyle okurla buluşan “İsyan” adlı romanında Ege, küçük bir adada, masal tadında hayatı paylaşırken, farklı yolculuklara sürüklenen dört gencin dostluk dolu hikâyesini kaleme alıyor

Şarkılarım doğru zamanda doğdular

MELTEM YILMAZ

Türk pop ve Latin müziği sanatçısı Ege, bu defa bir romanla sevenlerinin karşısına çıktı. A7 Kitap etiketiyle okurla buluşan “İsyan” adlı romanında Ege, küçük bir adada, masal tadında hayatı paylaşırken, farklı yolculuklara sürüklenen dört gencin dostluk dolu hikâyesini kaleme alıyor

» Uzun soluklu müzikal kariyerinizin ardından sevenlerinizin karşısına “İsyan” adlı romanınızla çıktınız. Roman yazma ihtiyacı nasıl doğdu?

Misyonunu üretim üzerine kurmuş her insan farklı boyutlar arar yaşam yolculuğunda. İlkokul birinci sınıfta üst üste iki yıl sınıfta kaldım. Gözlerimin bozuk olduğu keşfedilince yeni bir çocuk çıktı içimden. O yaştan itibaren okumaya verdim kendimi. Bugüne dek 3000’den fazla kitap okumuşumdur. Hâlâ evimde 2000’den fazla kitabım var. Ortaokulda ve lisede yazdığım yüzlerce şiirin devamıydı beste yapmak. Öykülerin ve kitapların büyüsüyle büyüyen biri olarak hep bir hikâye anlatmaya çalıştım şiirlerde ve şarkılarda. Zamanla 3-5 satırda aktarmaya çalıştığım hikâyeler derinleşti, sözcükler yetmez oldu. Büyük kurgularda ete kemiğe, ruha büründürmeliydim kahramanları ve hikâyeleri. Yaşam yolculuğunda yeni bir yola girmeliydim sahip olduğum birikimlerle.

» “İsyan” adlı romanınızda ne anlatıyorsunuz? Sizden, hayatınızdan ne tür izler taşıyor?

1960’lardan ‘90’lara uzanan süreçte, cumhuriyet devrim ve değerlerine bağlı, şiir tadında adalıların renkler, sesler, tatlar dolu hikâyesi. Adaya sürgün gelen öğretmen çocuğu İsyan, Gülhan’la tanışınca ilk defa adayı sevmek için bir sebep bulmuş olur. Gülhan’a âşık olan diğer çocuklarla rekabet edemeyeceğini anlayınca da kıza yalnızca yaptığı yemeklerle yakınlaşabileceğini fark eder. İsyan’ın aşkla donanmış yeteneği, onu günün birinde dünyanın en iyi aşçısı yapacaktır. Hayatı boyunca şehirler, ülkeler hatta kıtalar değiştiren İsyan, gerçek vatanı doğduğu ya da doyduğu değil, sevdiği insanların kalbinde bulacaktır. Her jenerasyonu bir şehirde doğup başka bir şehre gönüllü sürgün olmuş sülalenin çocuğu olarak, aidiyeti toprakta değil insanda hissetmem en önemli notu oldu romanın.

» Müzikal kariyerinizin ardından yazım süreci nasıl bir deneyim, size ne kattı?

Yıllardır kendimi hazırladığım bir boyuttu yazmak. Pek çok öykü biriktirmiştim içimde. Sadece öyküyü anlatmak beni öykücü yapardı. Bugüne dek kimsenin içine girmediği hayali bir dünya yaratmak hiç kolay değildi. Kahramanları ve ilişkileri kurgulamak, bilinmeyen bir coğrafyaya, iklime yerleştirmek, bunları yaparken okuyucuyu o dünyada yaşamaya heveslendirecek renkler, kokular, tatlar katmak… Bütün bunlar için çalışırken kendimi o dünyanın içinde buldum. Diğer yazarlar yazarken ne hisseder bilmiyorum ama yazarken ağladığım çok yer oldu. Kitap bittiğinde, aylarımı geçirdiğim hayali bir adadan ve hayali dostlarımdan ayrıldığım için derin bir keder sardı. Yazmaya dair tek dileğim şöhretli biri olarak yazmak değil, yazdıklarımla şöhret olmak.

» Hikâyenizde çocukluk aşkları önemli bir yer tutuyor. Çocukluk aşklarının insanın hayatındaki anlamı nedir size göre?

Çocukluk aşkı, eski bayramlar, çocukluk arkadaşı ya da anne yemeği fark etmiyor… Bunlar hafızamızın bize oynadığı en güzel oyunlar. En sorunsuz ve sorumsuz zamanın tatları, insanları ve olayları. Aklımıza geldiklerinde hafıza mutluluk hormonunu tetikliyor.

» Gelelim sizin geniş kitlelerce tanınırlığınızın başladığı 90’lara… Bugün 90’larda yayınlanan pek çok şarkı yeniden dinleyiciyle buluşuyor. 90’lar Türkiye pop müziği açısından başarı mıdır, başarısızlık mı? Zira uluslararası bir ürün çıkaramadı.

’90’lar pek çok uluslararası hit şarkıcı çıkarmasa da hit şarkı çıkardı. Arapça, Bulgarca, Yunanca, Sırpça söylenen çok şarkı var. Benim şarkılarım bugüne dek 10 farklı dilde söylendi. Yunancadan Rusçaya kadar, klasiklere geçmiş çok şarkım var. Şarkıcı olarak uluslararası başarı yakalamak için ciddi bir ekip çalışması gerekir. Yalnızca şarkı söylemeyi değil, gideceğin ülkenin dilini ve yaşama biçimini de iyi bilmelisin. Türk şarkıcılar ülkedeki başarılarıyla yetinmeyi tercih ederken firmalar da bu vizyona sahip olamadı.

» Sizin yaptığınız, yorumladığınız şarkıların sırrı neydi?

Şarkıların hikâyesindeki samimiyet ve her birinin insan odaklı olması. Şarkılar da insanlar gibidir. Nerede ve ne zaman doğduğu önemlidir. Doğru zamanda ve doğru yerde doğdular...

» Bugün Türkiye’de en fazla erozyona uğrayan sanat dalları hangileri?

Ülkemizde olduğu gibi, dünyada da sinema ve müzik en çok erozyona uğrayan iki sanat dalı. En çok parayı harcayan 12-22 yaş ergen grubu. Ticaret unsuru insan unsurunun yerini almış durumda. Bütün üretimler bu yaş grubu üzerine odaklanıyor. Batı bizden daha şanslı; çünkü telif yasaları var ve bunlar işliyor. Bağımsız üretimler, yaşamak için alan bulabiliyor. Bizdeyse durum pek de iç açıcı değil. Telif yasaları çıkmadığı sürece daha iyi bir şeyler çıkması mümkün görünmüyor.

» Geçtiğimiz günlerde adalet yürüyüşüne katıldınız. Bir sanatçı gözüyle, Türkiye’nin bugünkü politik ve toplumsal atmosferini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce herhangi bir siyasal partiye eğilimim olmadığını söylemeliyim. Bana göre her şey insan için. Bu yürüyüşü partiler üstü ve siyaset ötesi görüyorum. Adalet kavramının tecelli edeceği yer vicdandır. İçinde vicdanın, insafın, izanın olmadığı adalet, adalet değildir. Ben yalnızca mağdurlara adalet için değil, bugünün güçlüleri için de yürünmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir iktidar ebedi değildir. Bugün yerleştirilmeye çalışılan sistem yarın onları da mağdur edecektir. O zaman bu adaletten şikâyetçi olmayacaklar mı?