Sonunda Sarkozy’nin de bir savaşı oldu.

Sonunda Sarkozy’nin de bir savaşı oldu. Batılı güçler “Libya halkına destek olmak için” Kaddafi’ye karşı askeri müdahale başlattı, Fransa hava saldırısıyla başı çekti. Sarkozy herşeyi yapmıştı, bir tek savaş başlatmak kalmıştı, onu da becerdi. Oysa başkanı olduğu ülkede yürütmesi gereken başka bir savaş var: sandık savaşı.

Pazar günü düzenlenen kanton seçimlerinin ilk turunda iktidar partisi UMP adayları % 17 oyla yetinmek zorunda kaldı. Ancak daha önemlisi, UMP’nin oy oranı düştükçe, aşırı sağcı Ulusal Cephe’ninkiler (FN) arttı ve % 15’i geçti. Yani beklenen oldu, kamu oyu araştırmalarının ortaya çıkartmış olduğu tablo teyid edildi. 14 ay sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önceki son oylama olan kanton seçimleri, 2012’de Fransızların kime oy vereceğinin oldukça güvenilir barometresi sayılıyor.

Elbette seçmenlerin yarısından fazlasının (% 55,6) oy vermediği bir seçim tam anlamda gösterge olmayacaktır. Ancak ilk turun genel anlamda solun başarısıyla sonuçlandığı söylemek mümkün. Sol partilerin oy dağılımı: Sosyalist Parti % 25 ile rahatça birinci sıraya yerleşirken, Avrupa Ekoloji Yeşiller % 8,2, Komünistler (% 8) ile Sol Parti’nin (%1) başını çektiği Sol Cephe % 9, aşırı sol % 0,58, sol radikaller % 1,5, çeşitli sol ise % 5,41 oy aldı. Yani toplam oyların tam yarısı sol partilere gitti.

Fransızların büyük bir kısmını korkutan sonuca gelirsek, babasından devraldığı partinin kapkara yüzünü sözüm ona yumuşatan Marine Le Pen, sonuçlar açıklandıktan sonra verdiği demeçte, “2012 seçimlerinde ikinci turda Sosyalist Parti adayı ile ben çekişeceğim anlaşılan” diyordu. Aşırı sağcılar 394 kantonda ikinci tura kaldılar. Bunların 204 tanesinde Sosyalist aday ile, 89’unda ise iktidar partisi UMP’nin adayı ile çekişecekler. Sosyalistler, FN-UMP adaylarının çekişeceği kantonlarda sol seçmenleri iktidar partisine oy vermeye çağırıyor. Eski genel sekreter ve Cumhubaşkanı aday adayı François Hollande “Yeter ki aşırı sağın adayı geçmesin!” diyor. İkinci turda sol partiler faşist adaya karşı bir “cumhuriyetçi cephe” oluşturarak, sol aday kim olursa olsun destekleyecekler. Böylece FN adaylarının seçilme olasılığını asgariye indirebilecekler.

Merkez ve merkez sağ partilerin hemen hepsi aşırı sağcı aday karşısında cumhuriyetçi cepheyi destekleme kararı bildirirken, Fransa Demokrat Müslümanlar Konseyi ikinci turda cumhuriyetçi cepheye oy vereceklerini açıklıyordu.

Buna karşılık, iktidar partisinin giderek sağın sağına kaymakta olan Genel sekreteri Jean-François Copé, hiç çekinmeden “asla FN ile ittifak yapmayız ama cumhuriyetçi cepheyi de desteklemeyiz” diyebiliyordu. Bu da yetmiyormuş gibi hükümet sözcüsü François Baroin “solun entelektüel terörüne” boyun eğmeyeceklerini, “Aşırı sağın en büyük rakibinin Sosyalistler değil, UMP olduğunu” söyleyerek iktidarın tavizsiz tavrını bir kez daha ortaya koyuyordu. Ardından da Sarkozy “ne FN, ne cephe” sloganını savuruyordu.

Ülkesi ciddi bir faşist tehlike içindeyken, Libya’da kovboyları oynamayı yeğleyen Sarko yerle bir olan dış itibarını düzeltmek istiyor kuşkusuz, ama esas amacı ne? Sadece petrol kaynakları ile açıklamak mümkün değil. Tüm kendini bilmezler gibi gözü en yükseklerden inmeyen küçük adam, bizce önümüzdeki yıllarda Avrupa’yı yönetmek istiyor. Vah Avrupa’nın haline!