Ege Denizi’nin kuzeyinde Gelibolu ile Eceabat arasında yer alan Saros Körfezi yakın zamana kadar ününü ve değerini sadece Trakyalıların ve sualtı sporcularının bildiği, serin ve temiz sulara sahip bir bölgeydi. Sahip olduğu güçlü derin akıntılar nedeniyle kendi kendini temizleyebilen nadir körfezlerden birisi olan Saros, bugünlerde büyük bir tehditle yüz yüze bulunuyor.

BOTAŞ tarafından körfezin tam ortasına, Keşan ilçesine bağlı Sazlıdere ve Gökçetepe köyleri arasına yapılması planlanan “FSRU Doğalgaz Limanı ve Kara Boru Hattı Projesi” bölgenin tüm güzelliğini ortadan kaldıracak büyüklükte tehditler taşıyor.

Projeye göre gemilerle bölgeye getirilecek sıvılaştırılmış doğalgaz burada inşa edilecek iskelede tesislere boşaltılacak ve döşenecek boru hatları vasıtasıyla doğalgaz şebeke sistemine aktarılacak.

Proje kapsamında FSRU (Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi) gemilerinin yanaşabilmesi için denizde bir iskele/liman, sahilde bir işletme tesisi ve doğalgazın aktarımı için de 17 km uzunluğunda boru hattı yapılması planlanıyor. Proje hem denizi, hem sahil şeridini, hem tarım alanlarını, hem de ormanlık alanları kapsayan geniş bir alanı tahrip ediyor.

HALKIN MÜCADELESİ

Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatçılarından biri olan Katar ile ilişkilerin en yoğunlaştığı dönemde, 2018 yılında ortaya atılan bu proje, duyurulduğu andan itibaren bölge halkının, bilim insanlarının ve çevre örgütlerinin büyük tepkisiyle karşılaştı. Projenin iptali için çevre yerleşimlerden 45 binin üzerinde imza toplandı.

Halkın büyük tepkisi ve kitlesel katılımı nedeniyle ÇED toplantısı yapılamamış olmasına rağmen verilen ÇED Olumlu Kararı’na karşı açılan dava sonucunda Edirne İdare Mahkemesi bilirkişi heyeti raporu doğrultusunda ÇED Olumlu Kararı’nı iptal etti.

Mahkemenin bu kararının ardından projede yapılan küçük çaplı revizyonlarla ikinci bir ÇED süreci başlatıldı. Verilen ÇED Olumlu Raporu’na karşı bölge halkı bir kez daha mahkemeye başvurdu ve mahkemenin atadığı bilirkişi heyeti bir kez daha projenin uygun olmadığı yönünde karar bildirdi.

DOĞA DÜŞMANI PROJE

Bilirkişi raporunda özetle “Orman botaniği ve ekolojisi çalışmalarının yapılmadığı, yangın söndürme organizasyonunun olmadığı, flora ve fauna raporunun yeterli olmadığı, körfezdeki endemik türlerin ve mercanların yok edileceği, mühendislik çalışmalarının bilimsel olarak yapılmadığı, kıyı sediment hareketlerinin etkisinin değerlendirilmediği, deniz suyu kalitesine ilişkin inceleme yapılmadığı, inşaat risk analiz değerlendirmelerinin sunulmadığı, jeolojik incelemelerin yapılmadığı” tespitleri yapılarak Ziraat-İnşaat-Jeoloji ve Hidrojeoloji Mühendisliği açılarından projenin yerinde olmadığı vurgulanmaktadır.

Bölge halkının tepkisine, bilim insanlarının itirazına ve bilirkişi heyetinin raporuna rağmen BOTAŞ geçtiğimiz yılın sonunda bölgede şantiye kurarak inşaat faaliyetlerine başladı. Bölgede hem denizde, hem sahilde hem de tarım alanlarında daha şimdiden telafisi güç tahribatlar yaratıldı.

BOTAŞ’ın hukuk tanımayan bu tavrına karşı bölge halkı, inşaat faaliyetlerinin ve projenin durdurulması, bilirkişi heyetinin raporu doğrultusunda iptal kararı verilmesi için geçtiğimiz aylarda mahkemeye başvuruda bulundu. Mahkeme nedeni bilinmez bir biçimde kararı geciktirmeye çalışıyor.

BOTAŞ yetkilileri ise “mahkeme kararı olmaksızın Bilirkişi Heyeti Raporunun geçerliliği olmadığı” gerekçesiyle inşaat faaliyetlerini sürdürüyor. Daha önce pek çok proje süreçlerinde olduğu gibi proje de geciken yargı süreçleri nedeniyle oldubitti ile sonuçlandırılmaya çalışılıyor.

Hemen yanında bulunan Marmara Denizi yıllardır merkezi ve yerel yönetimlerin büyük ihmalkarlıkları, sorumsuz kararları nedeniyle adeta can çekişirken ülkemizin en güzel denizlerinden birinin göz göre göre yok edilmesine izin veremeyiz.

Mahkeme heyeti hukuku geciktirmeyi bırakıp bilirkişi heyetinin görüşleri doğrultusunda karar vererek ÇED Olumlu Kararı’nı iptal etmeli ve inşaatı durdurmalıdır. Hükümet, doğal hayatı tehdit eden bu rant projesinden derhal bütünüyle vazgeçmelidir.