Rıza Sarraf ya da Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanması, Türkiye’de zorla kapatılan yolsuzluk soruşturmasının tüm dünyada kayda geçmesine vesile oldu.

Zarrab’ın tutukluluğa itirazına itiraz eden Savcılar Preet Bharara ve yardımcıları Michael Lockard ile Sidhardha Kamaraju, 29 sayfalık dilekçelerinin bir kısmını, “Zarrab’ın yozlaşmış siyasi ilişkileri” başlığıyla, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması fezleke ve delillerine ayırdı.

Ancak mevzunun Türkiye’yi yakından ilgilendirmesinin tek sebebi, meşhur dört bakan ve yolsuzluk “iddiaları” değil.

Gözden kaçan kısım, Sarraf’ın “terörizm” suçlamasıyla da karşı karşıya olması.

Rıza Sarraf’ın tanımıyla “ekonomik cihad” ABD’li savcıların dilekçesinde önemli bir yer tutuyor. Ve bu kısım da Türkiye siyasetini ve kurumlarını en az yolsuzluk dosyası kadar ilgilendiriyor.

Sarraf “ekonomik cihad” tanımlamasından ilk olarak 3 Aralık 2011 tarihli elektronik postada bahsetmiş.

E-postada, İran ambargosunu delmenin, ekonomik cihadın bir parçası olduğunu anlatıyor.

Savcı Bharara’nın dilekçesinde, Sarraf’ın “Ortadoğu’da çalkantı yaratmak ve terörizm faaliyetlerini desteklemekle” sorumlu tutulan İran kurumlarına para aktardığı belirtiliyor.

Bhrara, kefalet talebinin reddedilmesi gerektiğiyle ilgili gerekçelerini sıralarken de, “terörizm suçunu” Sarraf’ın ihlal ettiği yasalardan biri olarak gösteriyor:

“İran Devrim Muhafızlarına, silahlarını finanse etmede ve terörü desteklemede kullanabileceği milyonlarca dolar kazandırdı.”

Sarraf ayrıca direkt olarak İran Devrim Muhafızlarına silah sağlamakla da suçlanıyor.

ABD’nin bu konudaki ikiyüzlü politikaları ve savcıların dilekçesinde her şeyin sorumlusu olarak İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun gösterilmesi bir yana, bu suçlamalar yakın gelecekte uluslararası toplumda - en azından kağıt üzerinde –Türkiyeli siyasilerin “terör destekçisi” olarak anılmasının yolunu açabilir.

Bu da dört bakanın sivil havacılıkta kara listeye girmesinden daha büyük sonuçlar doğurabilir.

Türkiye siyasileri ve Sarraf’ın bağlantıda olduğu bankalarla şirketlerin “terör destekçisi” olarak anılması, başta yolsuzluk soruşturmasında adı geçen herkesin, “Batı demokrasisine” uygun yasalarla korunan tüm haklarını kaybetmesi anlamına gelir.

Kaldı ki dört bakan ve Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu vakıfla Sarraf’ın parasal bağlantıları çoktan savcı Bharara’nın dilekçesine girmiş durumda.

Ve herhalde ABD’li savcıların elindeki deliller de sadece bir dilekçedekinden ibaret değildir. Eh, delilleri saklama yönünde bir istekleri olmadığı da belli.

Savcı Preet Bhrara Pandora’nın Kutusunu açacak mı henüz bilmiyoruz.

Ama dört bakanı yakın zamanda Guantanamo’da görmemiz pek olası olmasa da ileride aleyhlerine delil olarak kullanılabilecekler arasında bu suçlamanın üst sıralarda olacağı kesin.