ŞAT, yeniden!

MURAT MERİÇ - @PopDedik

Yekten umutsuz bir cümleyle başlayayım: Memleket fena! Bunun farkındayız. Durumu özetlemeye gerek yok; her şey sahiden kötüye gidiyor ve biz, memleket ahvalinden uzaklaşmak için bahaneler arıyoruz. Durumumuzun hal-i pûr melâlini anlatmaya kalksam, satırlar yetmez. iyisi mi, arada beni sevindiren bir gelişmeden söz edeyim. Cuma sabahı, yazının başına oturmuşken mail kutuma düşen bir basın bülteni bu: “Attila Özdemiroğlu ve Şanar Yurdatapan 35 yıllık aranın ardından yeniden bir arada!” Birlikte okuyalım: “1971-1979 yılları arasında Türk pop müziğinin adeta fabrikası olarak çalışan ŞAT Yapım’ın kurucuları Attila Özdemiroğlu ve Şanar Yurdatapan, 35 yıllık aranın ardından yeniden bir araya geldi. Türk müziğinin iki efsane ismi, dileyen herkesin kendi sesiyle katkıda bulunabileceği ‘Topluma Adanmış Şarkılar’ projesine başlıyor. Özdemiroğlu ve Yurdatapan, besteleyecekleri ve topluma adayacakları şarkıyı toplumaadanmissarkilar.net adresinde tüm Türkiye’nin beğenisine sunacak. Dileyen herkes şarkı üzerine kendi vokallerini kaydedebilecek.”

Şanar Yurdatapan, memleketin “muzip”lerinden. Mizah soslu politik şarkılarıyla bir döneme damgasını vurdu. Elbette sadece “komik” şarkılar yapmadı. İmza attıkları arasında oldukça sert şarkılar var. Mesajlarından söz ediyorum elbette… Bilhassa 70’lerin son deminde, memleket karışıkken yaptıkları, hâlâ söyleniyor. Alamet-i farikası “Arkadaş”tan söz etmiyorum bile. Bütün zamanların en bilinen şarkılarından biri bu ve Şanar’ın çocuğu gibi. “Arkadaş”ı yaparken yanında olan bir diğer büyük besteci Attila Özdemiroğlu? Onunla yeniden buluşan Yurdatapan, heyecanlı bir girişimin temelini atıyor. Bu buluşma nelere gebe, şimdiden öngörmek pek mümkün değil. 70’lerde ya da 80’lerde olsaydı fikir yürütebilirdik lakin günümüzde böylesi buluşmalar, ne kadar heyecanlı olursa olsun, uzun süreli olamıyor. Her şeyin “hızlı” geliştiği ve sonlandığı ortamda bizi umutlandıran, İkilinin uzun yıllar süren dostluğu ve yapım tecrübesi.

Biraz geçmişten söz edeyim… ŞAT Yapım, memleketin ilk yapım firması. 1971’de kuruldu. Şanar Yurdatapan - Attila Özdemiroğlu ortaklığı; ismi de adlarının ilk harflerinden geliyor. Sezen Aksu’dan İskender Doğan’a, Esmeray’dan Nilüfer’e herkesin yolu oradan geçmiş. “Senden Başka”, “Olmaz Olsun”, “Delisin”, “Bu Ne Dünya”, “Koy Koy Koy” gibi pek çok şarkı, onların marifeti. Çoğunun altında bizzat imzaları var. Yapım şirketinin büyük hitlerinde rastladığımız Tuğrul Dağcı, Şanar’ın diplomat abisi Oktay Yurdatapan ama ikili, zaman zaman yaptıkları “hafif” işlerde bu imzayı kullanmış. “Politik bir kimliğim vardı, daha hafif şarkılar yaptığım zaman Tuğrul Dağcı imzasını kullanırdım” diye anlatıyor Yurdatapan, o günleri. Hatta kendisine gönderme yaptığı şarkılar var. Tuğrul Dağcı imzalı Nilüfer şarkısını hatırlayalım: “Dünya dönüyor sen ne dersen de / Yıllar geçiyor farketmesen de…” Buradan, iki yıl sonra yapılmış Melike Demirağ şarkısına ışınlanalım; imza bu kez Şanar’ın: “Dünya dönüyor sen ne dersen de / Kim demiş hep böyle döner / Haydi canım sen de!” O yıllara baktığımızda, pek çok şarkının altında ŞAT Yapım imzası görmemiz şaşırtıcı değil. “Şirket”i, “70’li yılların -o zaman Hafif Türk Müziği denilen- pop müziğine damgasını vurmuş bir müzik fabrikası” olarak tanımlıyor ikili…

Kendilerini “iki eski müzisyen, dost, arkadaş” olarak nitelendiren Yurdatapan ve Özdemiroğlu, bu aralar ŞAT Yapım’ı yeniden canlandırmaya karar verdi. Uzun süre, bir yapım şirketi olarak çalışan ŞAT, 70’lerin son deminde, HOP Plak’la, yaptıklarını yayımlama işine de girdi. HOP’un Yarın adlı alt şirketi Zülfü Livaneli, Melike Demirağ gibi “solcu” şarkıcıların plaklarını yayımlarken HOP, dönemin pek çok “hit”ini bize ulaşırdı. ŞAT, Topluiğne Şarkı Yarışması’nın yapılmasında ve TRT denetimin kırılmasında da etkili. Topluiğne, (yine Şanar marifeti olan) Hafif Müzik Derneği’nin TRT’den koparttığı bir “hak” aslında. ŞAT, dönemin tek yapım firması olmasının avantajını iyi kullanmış. Yurdatapan, kendisiyle yaptığımız bir söyleşide, Topluiğne’yi şöyle anlatmıştı: “[Dernekte] TRT denetimine karşı boykot fikri ortaya çıktı. Bir yılbaşı ya da bayramdı; TRT halkın tek eğlencesiydi ve blok müzik programları hazırlanıyordu. Bu programlara tümüyle denetime karşı olanlar çağırılmıştı. TRT içinde de bizden yana arkadaşlar vardı ve ‘Yıkın şu denetimi de rahat çalışalım’ diyorlardı. Ancak, devlet memuru oldukları için ortaya çıkamıyorlardı. Geri dönme ya da başka program hazırlama imkânı kalmamışken, çekime tam bir gün kala boykotu ilan ettik. (…) Tam bombamızı patlatacakken İnönü öldü, yas ilan edildi ve bu kadar emeğimiz boşa gitti. Ancak ciddi olduğumuzu anladılar ve derneğimize 1. Topluiğne Beste Yarışması”nı düzenleme hakkı verildi” (Müzük, sayı 1, Şubat 1996)

Yazık ki, pet çok güzel iş yapmış bu firmanın kapanma sebebi, yine bir boykot. “1979 yılında telif hakları için yapılan bir boykotun doğurduğu maddi zorluğa dayanamadı ve kapandı.” deniliyor, bültende.
İki enteresan “korsan” vakasından söz etmenin tam sırası. Bilhassa ilkinin muhatabı, bizzat ŞAT. Taç Plak tarafından piyasaya tanıtılan şarkıcı Nurten Süer, Füsun Önal’ın “Senden Başka” ve “Oh Olsun” şarkılarını -ki ikisinde de Tuğrul Dağcı imzası vardır- izin almadan (ve sesini, tavrını Önal’a benzeterek) bir plağında önlü arkalı seslendirmiş. Süer, (saygın bir firma olarak tanınan) Taç Plak tarafından kullanılmış bir şarkıcı. Şarkıların asıl sahibi olan ŞAT Yapım ve Taç Plak arasında karşılıklı suçlamalarla süregelen dava sonuçlanamamış. İkinci olay, belki bizzat ŞAT’la alakalı değil ama bir hayli enteresan: İlhan İrem’in “Yazık Oldu Yarınlara / Haydi Sil Gözlerini” plağının ortalığı kasıp kavurması üzerine, Işık Plak, İlham İren adlı genç bir şarkıcının “Yaralı Kalp / Elveda” adlı plağını yayımladı! İlham İren, aslında Erdal Kaptanoğlu adlı hevesli bir genç. Hazırladığı şarkıları kendi adıyla yayımlanmak üzere başka bir şirket adına kaydetmiş, ortaya çıkan sonucu beğenmeyince yayımlamamış. Işık Plak, bu kayıtları bir şekilde ele geçirmiş ve tüm zamanların en enteresan korsan olayına imza atmış. Şirket, sadece İlhan İrem adını değil, plak şirketinin göbek grafiğini, hatta İrem’e plağında eşlik eden İstanbul Gelişim Orkestrası’nın adını da taklit etmiş: İstanbul Gerçekler Orkestrası!

ŞAT’ın enteresan işlerinden biri, bir düğün plağı! Ali Kocatepe, Fatma Karanfil’le evlenirken, “Evlilik Hatırası” adlı bir 45’lik hazırlanmış. Kocatepe’nin şirketi 1 Numara tarafından basılan bu plak, nikâh töreni için 21 Nisan 1975’te Beşiktaş Evlendirme Dairesi’ne gelenlere armağan edilmiş. Plağın ilk yüzünde “Fatma ve Ali Kocatepe’den sevgilerle…” notuyla “Hey Gidi Dünya Hey” yer alırken, diğer yüzde Onur (Yurdatapan), Şanar (Yurdatapan), Attila (Özdemiroğlu) ve Tuğrul’un (Dağcı) hazırladığı “Ali Kocatepe Oratoryosu” yer almış. Bir diğer nottan öğrendiğimiz, şu: “Bu eser, ŞAT Kakafoni topluluğu tarafından seslendirilmiştir.” Altı bölümden oluşan oratoryo, “Kocatepe’nin düğünü nedeniyle yeniden gözden geçirilmiş ve düzeltilmiş”. İlk bölümde, Kocatepe’nin, ŞAT ailesi tarafından “karşılanışına” tanık oluruz: “Hoş geldiniz der size ŞAT ailesi / Pek çok sayın pek muhterem Ali beyefendi / Çok mutlu olduk size kavuşmaktan / Ananız yahşi, babanız yahşi / Lakin sesiniz boktan!” “Dokunaklı” ikinci bölümde, “Ali Kocatepe’nin diskjokeylik, maç spikerliği, solistlik ve plak sanayi dallarındaki başarıları” dile getirilir: “Kocatepe, Kocatepe, yatar gönüllerde // 1 Numara’nın mümtaz artistleri / Sardı listeleri, daima en başta / Ali Kocatepe çalışır gündüz gece / Maçlar, festivaller, herkese verir neşe!” Üçüncü bölümde, bu kez, “Kocatepe’nin dinleyicileri sopaladığına” tanıklık ederiz; “alacaklılar ödemelerin aksamasından şikâyetçi”dir: “Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı / Elbet bir gün bize de sıra gelir, alırız paramızı…” Dördüncü bölüm “ticari öğütler” niteliğindedir: Sözleşme okunur! Beşinci bölümde, “Ali’nin dünya evine girişi” canlandırılır (“Düğün Marşı” eşliğinde “Ve Tanrı Fatma’yı yolladı. Onlar erdi muradına, biz girelim kaydına…” diyen davudi bir ses duyulur! Arkadan “vah evladım, pek de gençmiş; neden kıydı kendine acaba; kara sevda, kara sevda” yakınmaları ve ağlaşmalar gelir) ve altıncı bölüme bağlanır: “1 Numara iflas etmiş, Ali televizyon spikerliğinden kovulmuş, Fatma’nın çalıştığı 12 Mart mağazalarında grev ve konkordato işlemleri yürürken iki sevgili el ele bulaşık yıkarlar…”

Başta söylemiştim: Şanar Yurdatapan, memleketin muzip insanlarından. Şarkıları değil, “iş”leri de öyle. Sadece Abdurrahman Dilipak’la bir dönem kurdukları ortaklığı hatırlamamız, onu anlamamız için yeterli. Düşünce suçuna karşı yaptıklarından TkMM’ye (Türkiye Küçük Millet Meclisi) uzanan icraatı, memleketin daha iyiye gitmesi için atılmış adımlar. Bugün, bunlara, ŞAT’ın “dönüş”ü  eklendi. Yazının sonuna, başta sözünü ettiğim basın bülteninin “Yaş 70 ama iş bitmemiş” başlıklı bölümünü alayım: “ŞAT Yapım’ı kurduğumuzda, 30’larımızn başındaydık. Bir fabrika gibi çalıştık 8 yıl boyunca. Şimdi ise 70’lerimizin başlarındayız ve haddimizi bilmeli, daha makul bir tempo hedeflemeliyiz. Ama ne yaparsak yapalım, önce güzel ve kaliteli çalışmalar yapmaya ve aynı zamanda yaptıklarımızın kamuya yararlı işler olmasına  özen göstereceğiz. Tabii ki ekmeğimizi kimseye muhtaç olmadan, kendi mesleğimizden kazanmayı hedefliyoruz. Ama hiç kimse bize, milyonlar da verse, temel insan haklarına aykırı, ayrımcı tek bir satır, tek bir nota yazdıramaz, çaldıramaz” “Daha”sını isteyen, www.sat-2.com adresinden ya da toplumaadanmissarkilar.net adresinden gerekli bilgilere ulaşabilir. Bizim yapabileceğimiz, şimdilik beklemek. İkilinin önceki yaptıklarını göz önüne alırsak, bunun heyecanlı bir bekleyiş olduğunu söylemek yanlış olmayacak. Kısaca şunu söyleyeyim ve yazıyı sonlandırayım: Hayırlara vesile…