Kapitalizmin hiçbir boşluk bırakmadan yaşamın her alanını metalaştırdığı, sermayeleştirdiği, kontrol altına alıp kâr ve yağma için dizayn ettiği koşullarda, kapitalizme yalnızca bir iki noktasından muhalif olmak yetmez.

Satranç artık kapitalist bir endüstridir

FUAT FİLİZLER

Magnus Carlsen (Norveç) ile Ian Nepo (Rusya) arasında Dubai Expo’da oynanan dünya satranç şampiyonluğu maçını, beklendiği gibi Carlsen açık farkla kazandı.

Maç, satrancın neoliberal kapitalizm çerçevesinde geçirdiği dönüşümün tüm özelliklerini açığa vuran bir AVM vitrini gibiydi: Tıpkı dünya futbol kupası 2022’nin Katar’da oynanacak olması gibi dünya satranç şampiyonluğu 2021 maçının da bir petro-dolar şeyhliğinde 7 milyar dolara yapılan devasa uluslararası iş ve şov merkezi Expo’ya taşınması, satrancın bir “business” olarak mali sermayeye entegrasyonunun bariz göstergesiydi. Futbolcuların formalarındaki reklamlar gibi, satranç oyuncularının ceketlerine, gömleklerine, koltuklarına işlenmiş sayısız reklam logosu satrancın nasıl bir sermaye oyuncağı olduğu haykırıyordu.

Maçın başladığı günlerde The Washington Post gazetesinde satranç üzerine çıkan bir yazı, zaten malumu ilan etmişti: ‘Satranç artık bir e-spordur, buna alışın!” (Tyler Cowen, The Washington Post, 24 Kasım 2021) Yazıda satrancın geleneksel bir zihin sporu olmaktan çıkıp e-ticaret platformlarında oynanan bir video/konsol oyununa dönüştüğü, Carlsen gibi satranç büyük ustalarının ise artık satranç piyasası pop-starlarına, markalarına ve girişimci iş insanlarına dönüştüğünü belirtiyordu.

Maç sonrası CNN’de çıkan bir yazı ise daha açık konuşuyordu: “Satranç artık bir para oyunudur ve Magnus Carlsen de tek kazananı değildir.” (Eoln McSweeny, CNN.com, 11 Aralık 2021) Yazıda “satrancın artık pazarlanabilir hale getirildiği ve ciddi karlar ve hisse değerleri üzerinden oynandığı” belirtiliyordu.

Pandemik kapanma süreçleri ve Netflix dizisi “Vezir Gambiti”, satrancın popülaritesini patlatmış, sermayenin satrançtan kar ve kan çıkarma iştahını artırmıştı. Ünlü satranç ustalarından bir dizisi video oyun karşılaşmaları yayın kanalı Twitch’de satranç maçı heyecanlı yorumları ya da eğlencelik şovlar yaparak yılda birkaç yüz bin ile birkaç milyon dolar arasında kazanıyor.

En büyükleri Chess.com, Chess24, Lichess, ChessBase, ChessWorld olan dijital satranç platformu şirketlerinin toplam aktif üye sayısı 100 milyon kişiye yaklaştı. 35 milyon civarında üyesi olan Chess.com’da günde 5 milyon, yılda 1.5 milyar dijital hızlı satranç oyunu oynanıyor. Dijital satranç, her yıl milyonlarca bilgisayarlı satranç motoru satan teknoloji şirketleri, bulut veri tabanı ve veri satış şirketleri, cripto-para şirketleri, online kumar ve bahis şirketleri, Twitch şirketleri, hedge fon şirketleri vb ile iç içe geçmiş durumda. Dijital satranç platformlarında, satranç ustalarının piyasa, hisse senedi, cripto para analizleri yaptığına bile tanık olabilirsiniz.

Geleneksel olarak “yüksek analitik zekâ” simgesi olan satranç, ne kadar kapitalist bir endüstriye dönüşürse o kadar genişleyen kendi “aptallar piyasası”nı da yaratıyor. Çünkü satranç dünyasında yükselebilmeniz için artık yalnızca yetenekli olmanız ve çok çalışmanız yetmez. Daha çocukluktan başlayarak iyi bir “girişimci” olmanız, yani ailenizin avuç dolusu para döktükten sonra sizi özel satranç şirketlerinden birine “yeni satranç starı” olarak satabilmesi gerekir. En son 12 yaşında, dünyanın en genç büyük ustası ünvanını kazanan Hintli Abhimanyu Minsha’nın babası, çocuğunun bu ünvanı kazanabilmesi için 270 bin dolar harcadığını açıklamıştı. Endüstriyel satranç piramidinde yükseldikçe bu maliyeti karşılayabilmek için şirketlerle sponsorluk ve reklam anlaşmaları zorunlu hale geliyor ve bu anlaşmalara girdikçe satranç endüstrisi yatırımcılarının paralı bir gladyatörü veya şaklabanı olmanız da kaçınılmaz hale geliyor.

Endüstriyel satranç piramidi, daha en başından işçileri ve işçi çocuklarını devre dışı bırakıyor. Tıpkı endüstriyel futbolun amatör halk sokak/arsa futbolunu tasfiye etmiş olması gibi, endüstriyel satranç da amatör kahve/park satrancını tasfiye ediyor. 10 binlerce orta sınıf aile de çocuklarını paralı satranç klüplerine, özel satranç antrenörleri ve şirketlerine teslim ediyor.

ENDÜSTRİYEL SATRANÇTA DOĞU-BATI KAPİTALİST GÜÇLER MÜCADELESİ

Ancak satrancın neoliberal kapitalizasyon süreci halen tamamlanmış değil.

Birincisi, satrancın, örneğin futbolla karşılaştırıldığında, çok daha eskiye dayalı bir geleneğe, norm ve ilkelere, kültüre dayanması. Bu yüzden satrancı da tamamen neoliberalleştirmeye çalışanlar, tıpkı eğitim ve sağlık sistemlerinin yıkıcı özelleştirilmesi süreçlerinde olduğu gibi her adımlarında azımsanmayacak bir dirençle karşılaşıyorlar.

İkincisi Rusya-Çin ile ABD-AB arasındaki kapitalist güçler mücadelesinin satranç üzerinden de onyıllardır farklı biçimlerde sürmesidir. Satranca giderek daha fazla yatırım yapmaya başlayan Batı emperyalist kapitalist güçlerin, satrançta neredeyse 80 yıldır süren Rusya hegemonyasını halen tam kıramamış olmasıdır. Satrancının Rusya-Çin hegemonyasında olması, Batı merkezli mali sermayeyi bu alanda daha büyük çaplı yatırım riski almada çekinik davranmasına yol açıyor.

İlginçtir, satrancı neoliberalleştirmeye dönük ilk büyük “girişim ruhu” yine Sovyetlerden çıkan bir satranççıdan gelmişti: Tam 15 yıl (1985-2000) dünya satranç şampiyonluğunu elinde tutan Garry Kasparov ne kadar büyük bir satranç oyuncusuysa o kadar düşkünleşmiş bir neoliberal Batı kapitalizmi aşığıydı. Derdi günü satrancı Batı kapitalizmine açmak ve satmak oldu. Kurduğu satranç vakıflarıyla satrancın özelleştirilmesini ilk başlatan, IBM, Intel gibi şirketler üzerinden satrançta sponsorluk mekanizmasını ilk başlatan ve bilgisayarlarla maç yapma şovlarıyla süper satranç bilgisayarlarını satrancın merkezine yerleşmesini sağlayan ilk o oldu.

Büyük sermaye şirket ve organizasyonlarında, şirket yöneticilerine seminerler veren, zekâ reklamı yapmak isteyen patronlara “satranç zekâsı” satan bir sermaye gurusu oldu. Satranç dünyasının yeni dahi çocuğu Magnus Carlsen’in koçluğuna atandı. Carlsen’in bir satranç pop starına dönüştürülmesinde, Carlsen’in markalaştırılması üzerinden dünyanın ilk büyük kapitalist satranç holdinginin kurulmasında, Kasparov’un önemli rolü vardır. Gölgesini satamadığı ağacı kesip AVM yapan kapitalizm, satrancı da spor olarak tasfiye edip yerine iş kulesi dikiyor.

Tüm bu satrancın neoliberalize edilmesi saldırganlığı, Putin rejimine, satrancın hızla dijitalleştiği, bilgisayarlaştığı, sosyal-medyatikleştiği ve sermayeleştiği koşullarda, eski tarz bürokratik satranç hegemonyasını daha fazla sürdüremeyeceğini gösterdi. Rusya önce davranıp kendi ekonomik-siyasal ağır toplarını satranca sürdü. Rusya merkezli uluslararası sibergüvenlik şirketi Kaspersky ve dünyanın en büyük gübre şirketlerinden Forsago’dan başlayarak bir dizi dev şirket markasını FIDE ve büyük satranç turnuvaları kalıcı sponsoru yaptı. Tam 23 yıldır FIDE’nin başında tuttuğu Rus mafyatik oligarkı ve bürokratı Ilyumzhinov’u 2018’de indirip, yerine (daha önce Putin’in danışmanlığını yapmış olan, Rusya Ulusal Bilim ve Teknoloji Enstitüsü başkanlığını yütüten) Arkady Dvorkovich’i getirdi. Dvorkovich’in ilk icraatlarından biri, Batılı muadillerinden daha gelişkin olduğu ileri sürülen bir süper satranç bilgisayarı ürettirip Rus satranç büyük ustalarının hizmetine sunmak oldu. Çünkü satranç artık “yüksek insan zekâsı” simgesi değil, bir “yapay zekâ” markasıydı. Satranç uluslararası teknoloji rekabetinin de derin bir cephesi haline gelmişti. Dvorkovich, neoliberallerin başlıca yakınma ve saldırı konusu olan FIDE bürokrasisinin sponsor şirket bulamaması ve ödüllerin düşüklüğü “meselesi”ni bir çırpıda hallediverdi. FIDE’nin satranç turnuvalarında yıllık toplam ödül düzeyi 160 milyon dolara çıktı. FIDE bütçesinin sponsor şirketler tarafından karşılanma oranını da yüzde 15’ten yüzde 87’ye çıkardı. Başka deyişle Kasparov’un ABD-AB’den beklediği; FIDE ve profesyonel satranç turnuvalarının özelleştirilmesi Rusya tarafından halledilmişti! Ama bu da “kendine özelleştirme”ydi, Putin rejimi bunu Kaspersky, Forsago (arka planda Gazprom) gibi Rusya merkezli teknoloji ve enerji devlerini FIDE ve satranç turnuvalarının baş sponsoru haline getirerek yapmıştı! Sonuçta Rusya, eski tarz satranç bürokrasisinin yerine bir kapitalist girişimci teknokrasi geçirerek, satrancın yeni durumuna uyarladığı hegemonyasını bir süre daha korumanın yolunu buldu.

Bunun en çarpıcı göstergesi ise, şampiyonluk maçında Carlsen Nepo’yu farklı biçimde yenmesine karşın (Carlsen’in küçük, Batı merkezli bankaların büyük ortağı olduğu) dünyanın en büyük özel satranç holdingi PlayMagnus Group’un hisselerinde yaşanan sert düşüş oldu. Neden derseniz, Rusya şampiyonluk maçını kaybetse bile, Dubai Expo’daki şampiyonluk maçının sembolik açılış hamlesini, organizasyonun baş sponsoru olan Rus dev enerji ve teknoloji şirketlerinin temsilcisi yapmıştı! Bu, Rusya’nın tahtada kaybettiği dünya satranç şampiyonluğu maçını, ekonomik ve siyasi olarak kazandığına dair bir gövde gösterisiydi. Kasparov, Carlsen ve arkalarındaki Batılı kapitalist güçler ise, Rusya’nın geleceğin dünya şampiyonu adaylarından Dubov’a parayı basıp kendi yardımcı takımlarına alarak, Rusya’nın egemenliğine provakatif bir tekme atmışlardı.

SOSYALİST HAREKETİN SATRANÇ GELENEĞİNE NE OLDU?

Satrancın kapitalist endüstriyel dönüşümü dolayında bu kar ve güç çekişmesi süredursun, asıl kaybedenin ise satranç ve yüz milyonlarca amatör satranç sever olduğu ise çok açık. Satranç artık spor değil sponsor satrancı! Dünya çapında her yıl milyonlarca çocuk, artık iyi birer satranç ustası olarak kendi kişilik ve zekâlarını geliştirmeleri için değil, satrançtan pop-şöhret ve servet kazanma hayaliyle olarak yetiştiriliyor. İşçilere ve işçi çocuklarına gelince, tıpkı eğitim-sağlık gibi satranç da artık “paran ve sponsorun kadar” olduğundan, onlar yine yok hükmünde.

Solun ve sosyalist hareketin satrançtaki bu dönüşüme ilgisizliği ve kayıtsızlığı ise şaşkınlık verici. Bunun başlıca nedeni solun antikapitalist/sosyalist damarının çok zayıflamış olması, en sivri sonuçları dışında kapitalizmi büyük ölçüde doğal kabul etmesidir. Marx’ın Lenin’in tutkulu satranç sevgisini, satrancın mücadeleye kazandırdıkları ve kazandırabileceklerini unutmuş olmasıdır.

Rusya’da devrimci iç savaş sırasında, Bolşevikler tüm kızıl ordu subaylarının, 1920’lerde ise tüm KP kadrolarının iyi derecede satranç eğitimi almasını zorunlu hale getirmişlerdi. 1930’larda ise satranç, “geri bir ülkede sosyalizmin inşası” için işçi ve emekçi kitlelerin zihinsel ve kültürel gelişiminin temel bir aracı olarak yaygınlaştırıldı. Satranç bireysel bir zanaat, bir doğal yetenek ve “üstün zekâ” sorunu olmaktan çıkarıldı, sistematik araştırma-geliştirmeye dayanan, kolektif bir işçi ve halk sporu haline getirildi. (Michael E. Hudson, “A Political History of Chess in the Soviet Union: 1917-1948”. University of California, September 2013)

Denecektir ki, futbol da bir işçi oyunu ve sporu olarak doğmuştu şimdi bir kara para ve kitleleri aptallaştırma endüstrisi haline geldi. Satrançta da böyle olmuşsa elden ne gelir?

Elden şu gelir: 1- Kapitalizmin hiçbir boşluk bırakmadan yaşamın her alanını metalaştırdığı, sermayeleştirdiği, kontrol altına alıp kar ve yağma için dizayn ettiği koşullarda, kapitalizme yalnızca bir iki noktasından muhalif olmak yetmez. Solun ve sosyalist hareketin gerçek anlamda toplumsal -siyasal-kültürel bir derinlik kazanmasının önemli bir yönü de, mücadele cephesinin toplumsal yaşamın tüm alanlarına yaygınlaştırılmasıdır. 2- Dünya ve Türkiye futbolunda endüstriyel futbola karşıtlığıyla bilinen, muhalif, sol, antikapitalist; kitle isyan ve hareketlerinde önemli rol oynayan alternatif taraftar grupları var. Neden bugün artık teknolojiyle de özdeşleşmeye başlayan satrançta da olmasın? 3- Kapitalizm satrancı yeni bir kar alanı haline getirmek için görülmemiş ölçüde popülerleştiriyorsa, bu yığınsallaşma alanında neden sol ve devrimci çekim merkezleri yaratılamasın? 4- Kapitalist endüstriyel satranca karşı neden amatör, alternatif bir işçi satrancının kanalları açılamasın? Neden ilkokulda satrancı seçmeli ders olarak görüp satranç oynama hevesi parasızlık yüzünden kırılan işçi çocukları, bu dileklerine sol ve devrimci kurumlarda, sendikalarda, sosyal medya platformlarında (ve hatta kurulabilecek sol dijital satranç platformlarında) alternatif bir toplumsal-siyasal dayanak bulamasın?