Almanya’daki ana akım medyanın adeta propoganda yaparcasına yaptığı yayımlara ve parlamentodaki partilerin çoğunluğunun sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa, Rusya’nın saldırısına uğrayan Ukrayna “ortak Avrupa değerleri ve kültürü“nü korumak için kahramanca savaşıyor. Ukrayna’nın bu savaştan zaferle çıkması gerekiyor. Çünkü aksi takdirde Rusya’nın “ortak Avrupa değerleri ve kültürü“ne saldırısı devam edecek ve Putin’in orduları diğer Avrupa ülkelerini de hedefleyecek.

Peki nedir bu “ortak Avrupa değerleri ve kültürü“? Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin ve Ukrayna gibi üye olmayan bazı ülkelerin halklarını birleştiren “ortak değerler ve kültür“ algısı var mı?

Almanya açısından bu soruları ana akım medyanın önde gelen günlük gazetelerinden FAZ’da (Frankfurter Allgemeine Zeitung) yayınlanan son kamuoyu araştırmasının yardımıyla yanıtlayalım. Allensbach enstitüsünün gerçekleştirdiği ankette birinci sorunun cevabı şöyle: ‘‘Demokrasi, din özgürlüğü, insan onuruna saygı, düşünce ve ifade özgürlüğü, kadınların eşit haklara sahip olması, bireysel özgürlükler, hukuk devleti ve hoşgörü, Avrupa değerlerini ve kültürünü oluşturuyor’’. Ancak bunların tüm Avrupa açısından “ortak“lığı konusu ise tartışmalı.

***

Araştırmaya katılanların çok küçük bir kesimi (yüzde 28) “Sizce Avrupalıları diğerlerinden ayıran ortak bir Avrupa kültürü, ortak değerler ve ortak algıların var mı?“ sorusuna olumlu yanıt vermiş. Büyük çoğunluk (yüzde 54) ise bir ortak kültürün, ortak değerlerin olmadığını düşünüyor.

Politikacıların, gazetecilerin bu durumun farkında olmaması elbette mümkün değil. Ancak özellikle iki büyük savaşın sorumlusu olan ve her ikisinin ardından da büyük yenilgiler, yıkımlar yaşayan Almanya’nın bu savaşta taraf olmasına karşı toplum içindeki isteksizliğin giderilmesi için bu “ortak Avrupa değerleri ve kültürü“ propogandasının devam etmesi gerekiyor.

Başta Başbakan Scholz olmak üzere üç partinin koalisyonunun oluşan Alman hükümetinin sosyal demokrat kanadının başlangıçta Ukrayna’ya ağır silah yardımı konusundaki baskılara direnir gibi görünmesinin bir nedeni de bu durumdu. Ancak bu direnişin eninde sonunda güç kaybedeceği belliydi. Şimdi bu durum yaşanıyor. Artık sosyal demokratların saflarından da savaşın yaygınlaşabileceği, nükleer silahların kullanıldığı bir dünya savaşına dönüşebileceği uyarıları gelmiyor. Silah yardımı konusundaki açıklamalarında itidalli bir dil kullanmaya özen gösteren sosyal demokrat Savunma Bakanı Christine Lambrecht ve Başbakan Scholz, Almanya’nın bu konuda isteksiz olduğu, verdiği sözleri yerine getirmediği suçlamalarının sorumluları olarak gösteriliyordu. Önceki gün Almanya’dan ağır hava savunma sistemlerinin Ukrayna’ya teslim edilmesinin ve Savunma Bakanlığı’nın şimdiye kadar gönderilen silah ve cephanleri içeren listeyi açıklamasıyla bu açıdan yeni bir aşamaya geçildiği görülüyor. Söz verilen ve gerçekten yapılan yardımların miktarları arasında fark var. Ancak Almanya her iki açıdan da Ukrayna’ya en çok yardım eden ülkeler arasında.

***

Halkın çoğunluğu Avrupa’da ortak değerler ve kültürün yaşandığı tezini paylaşmıyor. Dolayısıyla savaşın bir tarafının bunları savunduğunu da. Ancak savaşta giderek daha aktif olarak taraf olma konusundaki kamuoyu desteği giderek artıyor. Yukarıdaki ankete göre “Şu anda zor olsa da Avrupa Birliği, hızla Rusya’yla diyaloğa girmeli ve ilişkilerin düzelmesi için çaba göstermeli. Avrupa’da barış ancak Rusya’yla işbirliği halinde mümkündür“ tezini kabul edenler azınlıkta (yüzde 30) kalıyor. Aksini düşünenlerin oranı yüzde 59’u buluyor. Savaşın ilk haftalarında bu açıdan tam tersi bir durum sözkonusuylud. Şu anda sadece aşırı sağcı parti AfD (yüzde 70) ve Sol Parti (yüzde 61) taraftarlarının çoğunluğu AB’nin ilişkileri iyileştirmek için Putin’le masaya oturması gerektiğini savunuyor. Rusya’yla görüşmelere karşı olanların en yoğun olduğu parti ise ilginçtir merkez sağ partiler değil, Yeşiller (yüzde 67). İki hafta önce Almanya’daki Amerikan atom bombalarıyla ilgili bir ankette de bu partinin taraftarlarının büyük çoğunluğunun bu bombaların azaltılmasına karşı çıktığı görülmüştü.

Barış konusunda “bilimsel araştırmalar“ sürdüren kurumlar da, yayınladıkları ortak raporda Ukrayna’ya askeri desteğin sürdürülmesini savunuyorlar.

***

Ancak Almanya’nın önde gelen dört büyük barış ve çatışma araştırma enstitüsünün önceki gün açıklanan raporu, bir zamanlar “barış hareketinin partisi“ olarak bilinen Yeşillerin çoğunluğunun tersine, Rusya’yla görüşme kanallarının açık tutulmasını öneriyor.

Almanya’nın savaşın küresel etkilerini gözden kaçırmaması ve nükleer silahların yaygınlaştırılmasına karşı çıkması konusunda uyaran analistler, özellikle ABD, Britanya, Polonya ve Baltık ülkelerinin savunduğu “zafere kadar savaş“ tezine doğrudan olmasa da karşı çıkıyorlar. Raporun bu konudaki önerisi şöyle: “Almanya ve müttefikleri, bir yandan Ukrayna’ya askeri yardımı, ekonomik yaptırımlar ve diplomatik izolasyonu arttırarak sürdürerek sürdürürek savaşın Rusya’ya maliyetini artırmalı, ancak aynı zamanda savaşı durdurabilmek için Rusya yönetimine diplomatik çıkış yolları gösterilmeli.“ Ancak bu savaşın bir “değerler“ çatışması olduğu yalanı halen etkili ve bilim insanlarının bu önerisine kulak verenler azınlıkta. Litvanya’nın son Kaliningrad kışkırtması ise savaşın yaygınlaşarak daha uzun bir süre devam edeceğini gösteriyor.