Daha fazla insanın ölmesinden başka hiçbir anlama gelmeyen uluslararası güç oyunlarını kahramanlık hikâyeleri üzerinden okuyor ve anlamaya çalışıyoruz

Savaş ve ilgi ekonomisi

Nanjala NYABOLA

Sudan’da eylemler sürüyor. Binlerce insan, Afrika’nın üçüncü en büyük ülkesinde askerin tekrar siyaset sahnesine çıkması anlamına gelen Ekim 2021 darbesini protesto ediyor. Ülkenin sivil yönetimi bir anda devrildi ve ülkeyi 30 yıldır yöneten Ömer el-Beşir’i koltuğundan indiren devrimin yarım kaldığı kesinlik kazandı.

Eylemciler ağırlıklı olarak barışçıl yöntemler kullansa da devletin cevabı şiddet dolu oldu. Devrime destek olanları hedef alan cinayetler, keyfi gözaltılar ve zorla kaybetme uygulamaları giderek yayıldı.


Ülke dışında olup bitenlere baktığımızda ise halkın direnişinin artık neredeyse hiç ilgi çekmediğini görüyoruz. Sudan da Yemen, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kamerun, Afganistan ve sayısız diğer ülke arasına katıldı ve ülkede yaşanan acılar kamuoyu vicdanında artık yer işgal etmez oldu. İlgimizi, bu ülkelere anlamlı ve sürekli şekilde yönlendirmeyi başaramıyoruz.

İLGİ REKABETİ

Yirmi birinci yüzyılın ilk yirmi yılı çatışmalarla doluydu fakat savaş gerçeklerinin anlatılma şekli değişti. Haberlerin “sansasyon” ürettikleri ölçüde nesneleştirildiği bir döneme şahit olduk. Çatışmalar ilgimizi çekecek şekilde paketlenebildikleri ölçüde haber oluyorlar. Sosyal medyanın ötesinde, haber ekosistemindeki “ilgi rekabeti” birçok önemli haberi duyulmaz kılıyor. Sudan’da yaşananlar bu tür haberlerden yalnızca bazıları.

Bir tür “ilgi ekonomisi” içine hapsolmuş durumdayız. İlgi ve alakamız, maalesef sınırsız bir kaynak değil ve belli başlı şeylere yönlendirilmek zorunda. Bu tür konular, meşgul olmak zorunda olduğumuz birçok farklı konu ile de rekabet etmek zorunda. Üstelik birçok insan için asıl ilgi alaka gerektiren konu hayatta kalmak çünkü her gün yeni bir yaşam mücadelesi veriyorlar. Gündelik mücadelelerimiz ötesindeki konulara ilgi verebilmek hem bir ayrıcalık, hem bir zorunluluk. Bu da bize iki seçenek sunuyor; ya bilgiyi herkese tutarlı ve eşit dozlarda ulaştıracak güvenilir bir sistem inşa etmeliyiz, ya da rekabet ve haberlerin “oyunlaştırılması” üzerine kurulu ilgi ekonomisi içine hapsolacağız.

BİLGİ SAVAŞLARI

Haberleri eğlence kültürünün bir parçasıymış gibi paketliyoruz ve çatışmaları kolay anlaşılır söylemler üzerinden basitleştiriyoruz. Zaman ayırma lüksü olanların ilgisini alıp, reklam gelirine dönüştürüyoruz. Fakat sistemi bu şekilde işletmek, paranın habercilik üzerindeki etkisini arttırıyor. Kablolu TV haberleri ve sosyal medya çağında bilgi savaşları ikliminde sıkışmış olmamızın sebebi, gücün her biçiminin ilgimizi nasıl satın alacağını öğrenmiş olması. Bunu ya reklamlar aracılığı ile yapıyor, ya da farklı yollar ile propaganda yapıyor.

Neticede savaşı “çekici” kılmak gibi insanlık dışı yöntemler ile haberleştiriyoruz. Savaşa adeta bir bilgisayar oyunu muamelesi yapıyoruz. Daha fazla insanın ölmesinden başka hiçbir anlama gelmeyen uluslararası güç oyunlarını kahramanlık hikâyeleri üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Maalesef savaşın gerçeği şu ki, savaş tecrübelerinin büyük bölümü “aksiyon” bakımından zayıftır. Masanıza yemek koymak, okula ya da işe güvenle ulaşmaya çalışmak gibi mücadeleler yürütürsünüz. Askerseniz günleriniz saldırmayı ya da saldırılmayı bekleyerek geçer. İlgi ekonomisi değişmek zorunda. Sudan gibi coğrafyalarda yaşananların gerçek hikayesi ancak anlamlı ve kamuoyunun çıkarını gözeten gazetecilik ile anlatılabilir.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist