Bilimkurgunun üç ustasından biri olan Amerikalı Robert Anson Heinlein’ın Yıldız Gemisi Askerleri, bilimkurgu esaslı savaş romanı gibi gözükse de ele aldığı meselelerle insanlığın doğasına yapılmış felsefi bir yaklaşım olarak da incelenebilir

Savaşa bilimkurgusal yaklaşım

ÖMER EZER

Savaş, binlerce yıllık insanlık tarihinde sahneden hiçbir zaman inmemiş bir aktör. Yıldız Gemisi Askerleri, özellikle “savaş” olgusunun gittikçe artarak hayatımıza etki ettiği bu günlerde, okunması ve üzerine düşünülmesi elzem olan bir başucu kitabı niteliğinde. Yayımlandığı Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar sorduğu sorular; bu sorulara verdiği yanıtlar ile savaş, barış, özgürlük, vatandaşlık, birey ve insana dair eleştirileriyle sık sık tartışma konusu olan eser, İthaki Yayınları Bilimkurgu Klasikleri Serisinin onuncu kitabı olarak raflardaki yerini aldı.

Arthur C. Clarke ve Isaac Asimov ile birlikte bilimkurgunun üç ustasından biri olarak gösterilen, yazdığı eserler ve politik fikirleriyle her daim tartışma konusu olan Amerikalı yazar Robert Anson Heinlein, Deniz Harp Okulundaki subaylık geçmişinden sonra bir süre fizik eğitimi alıyor ve ardından da bilimkurgu öyküleri yazmaya başlıyor; böylece bilimkurgunun duayeni olmasına giden süreç başlamış oluyor. Subaylık geçmişi, askeri yaşamın gerçeklerini okura aktarabilmesindeki önemli faktörlerden biri. Sert bilimkurgu ve uzay operası türlerinde eserler veren Heinlein, bu türün en popüler yazarlarından biri. Ülkemizde daha önce Metis Bilimkurgu Serisine dahil olan İkiz Yıldız, Kaybolan Miras, Kızıl Gezegen ve Uzay Elbisemle Yolculuğa Hazırım gibi kitaplarıyla tanınan yazaın yarattığı bilimkurgu eserlerinde bilim ve mühendislik öğeleri kendine fazlaca yer bulur. Bu yaklaşımıyla, bilimkurgu eserlerinde bilimin ve mühendisliğin artmasında öncü yazarlardan biri olan Heinlein’ın yapıtları pozitif bilimin yanı sıra sosyal bilim açısından da zengindir. Yazar, savaşı ve askerliği ele alış tarzı sebebiyle militarizm yanlısı olmakla itham edilmiştir fakat Heinlein’ın sığ bir militarizmden öteye geçerek onu anlamlandırma, temele oturtma çabasına girdiğini ve onu sübjektif olarak savunmaktan ziyade her yönüyle inceleyip okura âdeta “Militarizm nedir, militarist düşünce nasıl olmalıdır?” dersi verdiğini söyleyebiliriz.

Bu görüşlerin ışığında Heinlein, Yıldız Gemisi Askerleri ile, “Savaş bir zorunluluk mu?” sorusunu yöneltiyor okura. Savaş öncesi toplumu, savaşı yaratan ortamı, savaşı ve savaşın sonuçlarını tüm iyi ve kötü yanlarıyla ele alıyor. Bu açıdan, bir insan ne kadar objektif olabilirse Heinlein da o kadar objektif davranmıştır diyebiliriz. Yıldız Gemisi Askerleri, bilimkurgu esaslı bir savaş romanı gibi gözükse de ele aldığı meselelerle insanlığın doğasına yapılmış felsefi bir yaklaşım olarak da incelenebilir.

Romanın konusuna gelirsek, hikâye insanların iki yıl askeri hizmet yaptıktan sonra vatandaşlık kazanabildiği, oy verebildiği, eski askerler -gaziler- tarafından yönetilen Terra Federasyonu’nda geçiyor. İnsan ırkı Dünya dışındaki gezegenlere de yerleşmiştir ve genişlerken karşılarına çıkan diğer uzaylı medeniyetlerle savaş vermektedir. On sekiz yaşındaki Juan Rico, liseyi bitirdikten sonra “vatandaş” olmak ve uzayda seyahat etmek uğruna askere yazılıyor. Okur, Juan Rico’nun gözünden toy bir oğlan çocuğunun sert ve amansız bir askere dönüşümüne tanık oluyor ve askerlik müessesesinin tüm yanlarını da tıpkı Juan’ın deneyimlediği gibi deneyimliyor. Juan için askerlik övünülecek, gururlu bir şey olduğu kadar zor ve merhametsizdir de. Asker olmanın akıl kârı bir iş olmadığı ve yalnızca vatansever insanların askerlik yapabilecek kadar aptal ve korkusuz olduğunu öğreniyor Juan. Bu vesileyle “oy verme” ve “vatandaş olma” hakkının da yalnızca vatansever olan ve toplumu için kendini feda eden askerlere verilmesi gerektiği fikri temellendiriliyor. Yalnızca bu duygu ve düşüncedeki, toplumun menfaatlerini kendi menfaatlerinden ileri koyan, zor bir sınavdan kendi iradeleriyle geçen kişilerin oy verebildiği ve seçilebildiği bir toplumun sağlık ve barış içinde olacağı savunuluyor.

savasa-bilimkurgusal-yaklasim-168425-1.Yıldız Gemisi Askerleri’ndeki askerler tek bir konuda uzmanlaşmaktan ziyade her konuda bilgili, eğitimli ve yetenekli askerlerdir. Bu askerler -gerçek vatandaşlar- aynı zamanda Heinlein’ın “olması gereken insan” düşüncesini de sembolize ederler. Yazara göre, bir insan her türlü konuda yetenekli, bilgili olmalıdır ve onuruyla yaşayıp ölmelidir. Heinlein, bir insan bir duvar örebilmeli, sone yazabilmeli, kırık bir kemiği kaynatabilmeli, denklem çözebilmeli, güzel bir yemek hazırlayabilmeli ve onuruyla ölebilmelidir; tek bir konuda uzmanlaşmak böceklerin işidir, der. Kitaptaki askerler, Heinlein’ın insan tanımına uygun davranan kimselerdir. Yani, Heinlein bir topluluğun hayatta kalabilmesi ve yok olmadan, özgürce yaşayabilmesi için bu yeteneklere sahip kimselerden oluşması gerektiğini öne sürüyor.

“Özgürlük vazgeçilmez değildir; yurtseverlerin kanıyla muntazaman kazanılmalıdır yoksa yitip gider. İcat edilen, sözüm ona tabii insan hakları arasında özgürlük, ucuza getirilme ihtimali en düşük olandır ve asla zahmet çekmeden gelmez.”

Heinlein, bir toplumun kendi özgürlüğünü savaşarak kazanmasını savunur; böylece sadece kendi kuvvetleriyle, bağımsızca kazandıkları özgürlük daimi olacaktır. Yani, toplumda Yıldız Gemisi Askerleri var olmalıdır. Okur burada da, yazarın “Savaş bir zorunluluk mu?” sorusuna verdiği yanıtla karşılaşıyor. Savaş, bir toplumun var olabilmek için sahip olması gereken özellikleri bulundurmasını sağlayan bir olgudur. Heinlein’ın düşüncesine göre, eğer insanlık yıllardır kendi içinde savaşmasaydı, gezegeni koruyamayacak ve yıldızlararası savaşlarda Böcekler tarafından kolayca yenilgiye uğratılacaklardı. Yazar, insanları zayıflıktan uzaklaştıran, onları güçlü kılan bir olay olarak resmediyor savaşları. Ve şiddetin amacının her zaman “insan öldürmek” olmadığını, insanlık tarihinde daha çok “sorun çözmek” amacıyla şiddete başvurulduğunu öne sürüyor. Juan Rico da askerlik yaşamı boyunca “yok etmek” konusunda aldığı eğitimin neredeyse aynısını denklem çözebilmek, duvar örebilmek, hayat kurtarabilmek, insan yönetebilmek gibi konularda da alır. Bir nevi, “vatandaş” olmak için asker olma zorunluluğu, bu tür özelliklerin kazanımına da bağlanır romanda; bu özelliklerden yoksun ‘siviller’in oy verememe ve vatandaşlık haklarından mahrum kalma durumları da yine bu noktada temellendirilir, bu fikir haklı çıkarılır.

Yıldız Gemisi Askerleri, sorduğu sorular, verdiği yanıtlar; entelektüel tartışmalar ve her kesimin nasibini aldığı eleştirilerle okurun toplumsal yargılar hakkında bolca düşünmesini sağlarken aynı zamanda uzay gemileri, gezegen tasvirleri, zırhlı uzay elbiseleri, sıradışı silahlar ve heyecanlı savaş sahneleriyle bir bilimkurgu okurunun isteyeceği tüm diğer zevkleri de sunuyor. Bir defa okumanın yeterli gelmeyeceği, uzun süre akıllarda kalacak kitapların arasına ismini ilk sıralardan yazdırıyor.