Savaşın diğer cephesi: Ortodoks Kilisesi
Ukrayna Savaşı, iki ülke arasındaki birçok konu gibi Ortodoks Kilisesi’nde de ayrışmaya yol açtı. Batı ile Rusya arasındaki egemenlik mücadelesinin din cephesini kitaplaştıran araştırmacı Berktay, bulgularını BirGün için yazdı.
Deniz BERKTAY - Araştırmacı
İki buçuk yılı geride bırakan Rusya–Ukrayna Savaşı, pek çok husustan ötürü Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Bu hususlardan biri de, savaşın dini cephesi. Son aylarda görülen bazı gelişmeler, Türkiye’nin egemenlik haklarını tehdit edebilir nitelikte.
17 yıldan bu yana Kiev’de yaşayan ve savaşı içinden takip eden biri olarak, hem yazılarımda, hem de youtube kanalımda, hep şunu söylüyorum: Bu savaşın, birbirinden ayrı iki boyutu var. Bir yönüyle bu savaş, bir Rusya–Ukrayna Savaşı ve bu açıdan baktığımızda biz, Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğini ihlal ettiğini görüyoruz. Ama diğer açıdan da bu savaş, Rusya ile Batı’nın çatışması ve bu savaşı, ABD’nin ve İngiltere’nin bu coğrafyada nüfuz kurma mücadelesinden bağımsız düşünmek mümkün değil.
∗∗∗
ABD, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da kendi nüfuzunu artırırken dini de kullanmaya çalışıyor. Bu doğrultuda ABD, 1940’ların ikinci yarısından beri Fener Rum Patrikhanesi’ni kullanıyor.
Hatırlayacağımız üzere, haziran ayında, İsviçre’de Ukrayna’nın girişimiyle bir barış zirvesi düzenlenmiş ve konferansın sonuç bildirgesine sonradan, Fener Patriği Bartholomeos da imza atmıştı. Oysaki, konferans katılımcıları ve bildiriyi imzalayanlar, devlet temsilcileri idi. Fener Patriği, sanki ayrı bir devletin temsilcisiymiş gibi bu bildirgeye imza atmış, üstelik de Türkiye’nin tanımadığı, “ekümenik patrik” unvanını kullanmıştı. Bilindiği üzere, “ekümenik” ifadesi, Fener Patriği’nin bütün Ortodokslar’ın mutlak lideri olduğunu ima ediyor. Oysaki, Fener Patriği, Ortodoks dünyasındaki pek çok kilise arasında, sadece eşitler arasında birinci durumunda. Yoksa, diğer hiçbir Ortodoks kilisesi, Fener’e böyle bir yetki vermiyor. Bundan da ötede, Fener’in “ekümenik” olduğu iddiası, Lozan Anlaşması’na da aykırı. Zira Türkiye Lozan’da İtilaf Devletleri’ne, Fener’in sadece Türkiye’deki Ortodoks cemaatin dini temsilcisi olacağını, başka bir yetkisinin olmayacağını kabul ettirmişti.
Şimdi de, Ukrayna Parlamentosu’nda, Türkiye’yi bu açıdan yakından ilgilendiren bir yasa tasarısı kabul edildi. Söz konusu yasa tasarısı, “merkezi saldırgan ülkede bulunan” dini teşkilatların yasaklanmasını öngörüyor. Burada açıkça zikredilmese de, kastedilen teşkilatın Rus Ortodoks Kilisesi’nin Ukrayna Kolu olduğu açık.
∗∗∗
Ukraynalıların büyük kısmı, Ruslar gibi, Hristiyanlığın Ortodoksluk mezhebine mensup. Ancak, Ukrayna’daki Ortodokslar, başlıca iki gruba bölünmüş durumda. Ortodoks cemaatin büyük kısmı, Rus Ortodoks Kilisesi’nin Ukrayna Kolu’na mensup. Ortodokslar’ın bir bölümü ise, Ukrayna’nın bağımsızlığını kazandığı 1990’ların başlarında, Moskova Patrikhanesi’nden ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etmişti. Fener Patrikhanesi, 2018 yılında, hem ABD’nin, hem de dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun da girişimleriyle, Ukrayna’nın Rus Ortodoks Kilisesi’nin değil, kendisinin dini alanına girdiğini ilan etmişti. Oysaki Ukrayna, Rus Ortodoks Kilisesi açısından özel önem taşıyordu (Ruslar, tarihteki ilk başkentlerinin Kiev olduğunu iddia eder ve Rus Ortodokslarının en büyük hac merkezi olan Peçersk Manastırı, Kiev’de bulunur). Bu nedenle Rus Ortodoks Kilisesi, Fener ile bütün ilişkisini kestiğini açıklamış, böylelikle Ortodoks dünyasında, tarihteki en büyük kopuş meydana gelmişti. Ancak, Fener aracılığıyla Ukrayna’da Moskova’dan ayrı bir kilise kurma projesi, Poroşenko’ya seçimleri kazandırtmadığı gibi, Ukrayna’da en kalabalık cemaat, Moskova Kilisesi’nin Ukrayna Kolu olmaya devam etmişti.
∗∗∗
Ancak, 2022’nin Şubat ayında Rusya’yla Ukrayna arasında doğrudan başlayan savaş, dengeleri değiştirdi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrasında, Ukrayna’da Rusya’yla bağlantılı her şey, “düşman” olarak görülmeye başladı. Bu nedenle 2022’nin mayıs ayında, Moskova Patrikhanesi’nin Ukrayna Kolu, Moskova’yla bütün ilişkileri kestiğini açıkladı. Ne var ki bu ilişik kesme, Ukrayna milliyetçileri ve yönetime yakın bazı kesimler tarafından, yeterli görülmedi. Bu kesimler, Fener Patrikhanesi’nin Ukrayna Kolu’nu, yegane “yerli ve milli kilise” olarak görüyor.
Zelenski yönetimi, 2019’da, Ukraynaca’nın her alanda egemen kılınmasına karşı çıkan ve Rusya’ya yakınlık duyan güney ve doğu illerinin desteğiyle iktidar gelmişti. Batı yanlısı olmakla birlikte, Poroşenko’nun Ukrayna milliyetçiliği politikalarına mesafeliydi. Ancak, iktidara geldikten bir yıl kadar sonra, Poroşenko’nun politikalarını benimsemeye başladı. Savaşla beraberse, tamamen o tarafa yöneldi. Buna rağmen, Zelenski’nin partisi, güney ve doğu illerinin seçmenleriyle bütün köprüleri atmak istemiyor. Rus yanlısı olarak yaftalanan siyasi partiler yasaklanmış olsa da, bunların önemli kısmının milletvekilleri, parlamentoda göreve devam ediyor ve bazı konularda, iktidardaki Halkın Hizmetkârı partisi milletvekilleriyle birlikte oy kullanıyor. Ukrayna milliyetçisi kesimlerin Rus Ortodoks Kilisesi’inn Ukrayna Kolu’nu tamamen yasaklama girişimine de yakın zamana kadar, bu ittifak engel olmuştu. Ancak şimdi milliyetçi çevrelerin bastırmasıyla tasarı gündeme geldi ve onaylandı. Bunda, savaştan yararlanarak Ukrayna’yı Rus karşıtlığının üssü haline getirmek isteyen ABD’deki demokratların da etkisinin olduğunu düşünebiliriz.
∗∗∗
Ukrayna’da milliyetçi ve radikal Batı yanlısı çevreler, dini alanda ortaya çıkacak boşluğun, Fener Patrikhanesi tarafından doldurulmasını savunuyor. Zelenski’nin de bu tasarının kabulünden hemen sonra Fener Patriği Bartholomeos’u arayıp ona danışması, dikkate değer.
Bu gelişmeler, şu açıdan, Türkiye için endişe verici: Fener Patrikhanesi’nin ABD’nin de bu şekilde müdahalesiyle Ukrayna’daki onlarca milyon Ortodoks’un dini temsilcisi durumuna gelmesi, Fener’in Türkiye karşısındaki konumunu güçlendirebilir.