Cizre ve Silopi de okulların kapatılmasıyla eğitimin aksayacağı söyleniyor; tepkiler bu kaygıya dayandırılıyor. Eğer size göre öğrenmenin tek merkezi okulsa kaygılanmakta haklısınız. Fakat ne yazık ki hayata dair kalıcı bilgiler yaşanarak öğreniliyor, yaşatılarak öğretiliyor. Örneğin Cizre İstiklal İlkokulu öğrencisi Feyzullah, okula gitmeden akranlarının tahayyül edemeyeceği bilgileri kitaba kaleme gerek duymadan öğrenecek. Tanık olduğu savaş ona, hayatta kalma mücadelesinin survivor programı olmadığını gösterecek, sonraki yaşantısının her aşamasında kullanacağı kalıcı bir bilgi sunacak.

Savaşın kendi pedagojisi vardır ve savaş pedagojisi, okul müfredatından farklı olarak çocuğu içinde bulunduğu toplumsal ilişkilerin bir parçası haline getirir. Açık anlatımla okul kültürünün kendi bağlamından koparmaya çalıştığı çocuk, okul kültürünün temsil ettiği ideoloji karşısında dahil olduğu toplumun değer yargılarıyla bağını güçlendirir. Çocuk deyip geçemezsin; savaşın mağduru olmuş, hele ki okul yaşındaki çocuk herhangi bir sorgulamaya tabi tutmadan tarafının ideolojileştirdiği din, mezhep ve etnik aidiyeti dayanışma kültürü olarak benimser. Savaş kültürü çocukların, diyelim ki Feyzullah’ın okulla hayat arasındaki bağını bir daha onarılmamak üzere koparır.


Feyzullah birgün bir bilim insanı olsa dahi kariyerini savaş mağdurlarının temsilinde kullanacaktır. Çünkü silahlardan çıkan her kurşunun hedefinde bir insan olduğuna tanık oldu o çocuk; babasının namaz kıldığı cami onun gözünün önünde yandı. Edward Said, Arap-İsrail Savaşı’nın mülteci durumuna düşürdüğü Küdüs’te yaşayan bir ailenin çocuğuydu. İngiltere ve Amerika’da okudu, profösördü; Filistin direnişinin bu diplomatik temsilcisi, sonunda İsrail işgaline karşı taşı silah olarak kullandı. Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü Atatürk’e adaması da daha az politik olmakla birlikte benzer bir eylemdir. Binlercesi içinden seçtiğim bu iki akademik eğitimliyi motive eden şey hiç kuşkusuz yanlarında götürdükleri savaş ve yoksulluk anılarıydı.

Filistin, Afganistan, Suriye, Çad, Sudan, Irak, Somali, Yemen, Libya, Pakistan, Türkiye gibi sıcak savaşın sürdüğü ülkelerde toplum hızla aidiyetleri etrafında kümelenmeye zorlanıyor. Fakat bu kümelenme eskiden olduğu gibi din ve milliyet etrafında olmuyor. Artık her mezhep, cemaat, kabile temsil ettiği topluluğun savaş ideolojisi olarak ortaya çıkıyor. Haliyle bu bölünme, toplumsal ilişkilerin kırılmasına, birlikte yaşama için gerekli olan asgari noktaların kaybolmasına yol açıyor. Eğer eğitimi, barış içinde birarada yaşama arzusuna sahip toplum yaratmanın atölyesi sayıyorsak, yapılması gereken şey, çocuğu savaş ortamından çekip almak değil, savaştan uzak durmaktır.

• • •

Öğretmenleri merkeze çekilen Kürt öğrencilerin öğrenmekten geri kalacağı bilgiler ne olabilir? Eğer sorun, okula devamı engellenen öğrencilerin kesirli sayıların pay ve paydasını öğrenmede diğer arkadaşlarının gerisinde kalacağı ise bu bir şekilde telafi edilir. Aralık, birinci dönemin son sınavlarının yapıldığı bir ay; eğer okullar beş on gün sonra açılacaksa bu da aşılır. Müfredatı yetiştiremeyeceğini düşünerek tedirgin olan öğretmenlere önerim şu: Öğrencinin lehine olmayan, iktidar ideolojisini nakleden konuları atlayın. Böylece okulunuzun kapalı olduğu dönemde işlemeniz gereken dersler için fazlasıyla zaman yaratmış olursunuz.