Bilinebilen ve görülebilen gerçeklikleri ifade etmek için söylenmiş bir söz vardır; “Görünen köy kılavuz istemez” derler.

Bilinebilen ve görülebilen gerçeklikleri ifade etmek için söylenmiş bir söz vardır; “Görünen köy kılavuz istemez” derler. Yine geleceğin ne getireceği açık bir şekilde belli olduğu durumlarda ise; “Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” deyimi kullanılır. 
Bu pazar akşamı hep birlikte ekran başında idik Referandum sonuçları üç aşağı beş yukarı belli olduktan sonra Başbakanın sahne aldığını gördük. Hazret, yine demokrasi havarisi modundaydı. Demokrasinin kazandığından dem vurdu. Darbeler dönemi bitmiş, demokrasinin önü açılmıştı. Hayır diyende, evet diyende kazanmıştı. Konuşmasını bitirip Dünya Basketbol Şampiyonası final maçını izlemeye gitti. Bizler de, Başbakan gibi Basketbol Şampiyonası’nın finalini izledik hep birlikte. Ve maç bitti, ödül törenine sıra geldi. İşte bu sırada hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı yuhalanarak protesto edildi. Hem de az buz bir kitle tarafında değil.Epeyce kalabalık bir kitle tarafından. Sonra ne oldu? Korumalar protestoculara engel olmaya çalıştı. Tespit edilebilen protestocular göz altına alındı. Evet çok değil demokrasi güllerimizin açtığı müjdesini veren Başbakan’ın  sözlerinin üzerinden daha üç saat geçmeden salonda protesto nedeniyle göz altına alınanlar bize nasıl bir demokrasinin kapılarının aralandığını gösteriyordu. Bir kez daha görünen köy kılavuz istemedi.
“İleri demokrasi ve hukukun üstünlüğü mücadelemizde tarihi bir eşiği milletçe aşmış bulunuyoruz. Ne mutlu bizlere ki demokrasinin, hukukun, adaletin çıtasını el birliğiyle yükseltmiş bulunuyoruz.”
Başbakanın bu sözleri ile ifade ettiği ileri demokrasi ne menem
bir şey diye ertesi sabah internete girdiğimde Birgün mail adresimde Türkan Albayrak’ın Paşabahçe direnişinin 66 gününe girdiğini duyuran iletisini gördüm. Anlaşılan ileri demokrasi henüz oralara ulaşamamıştı. Rimaks, UPS ve diğerlerine de….
Yetmez ama evetçilerin web sayfalarında “halk değişime evet dedi” manşeti yer almaktaydı. Oysa kentsel dönüşüm zımbırtısı sonucu evleri başlarına yıkılan Tarlabaşı, Sarıgül, Tozkoparan, Taşoluk, Samsun İkiyüzevler ve diğer mahalleliler 13 Eylül sabahı ileri demokrasi ve değişimi fellik fellik ararlarken yetmez ama evetçi soyalı köfteler darbecilerin peşinde olduklarından onlara kılavuzluk edecek durumda değillerdi. Zaten mekansız bırakılan yoksullar da kargadan  kılavuz olamayacağını daha çarşambadan biliyorlardı..  
Sabah işe giderken radyoda konuşan liberal ekonomistler referandum sonucunun borsaya olumlu etkilerinden, söz ederken yerindelik denetiminin artık kesinlikle aranamayacağının özelleştirmelerin önünü tamamen açacağını gülerek ve büyük bir mutlulukla vurguluyorlardı. Aklıma birden 12 Eylülden sonra artık gülme sırası bize geldi diyen iş adamı geldi .Değişim laflarının içinin ne kadar boş olduğunu bu her 12 eylül sonrası  gülme  nöbetine girenlerin sermaye ve işbirlikçileri olmasından da anlamak olası.
Karadeniz’in güzelim yaylalara çıkarken, Dursun Temel’e dönüp;” şu ormana bak Temel ne güzel değil mi?” deyince Temel’in yanıtı; “Uyy ne diyesun ağaçlardan bir şey görünmey ki” olmuş. Bu referandum sürecinde , neoliberal ormanda ağaçlarla uğraşan Temelgiller hala ortalıkta dolaşıp değişimden dem vuruyorlar.
Aslında değişmeyen,  küresel kapitalizmin, emperyalizmin istekleri doğrultusunda tadil edilen Anayasa, hala 12 Eylül anayasasıdır.
Asıl olan ise neoliberalizmin saldırısıdır. Bu gerçeklik ortada iken,  bütünü görmeyen, görmek istemeyen, bu günü es geçip, hatta olumlayıp geçmişe yönelik hesap sorma girişimleriyle ileri demokrasi safsatalarına alt yapı oluşturanlar, neoliberalizmin değirmenine su taşımaktadırlar.
Erdoğan’ın teşekkürüne mahzar olanlar bilmelidir ki su taşıdıkları değirmen bizatihi kapitalizmin kendi deyimi ile sürdürülebilir değildir. Yunanistan’da, Fransa’da, İngiltere’de İsrail’de ve diğer ülkelerde hakları tırpanlanmak istenen  emekçiler greve gidip sokaklara çıkmakta olduğu bu günler yarınların habercisidir.
Ne iki Trilyon dolar para basıp bütün dünyaya enflasyon pompalayan ABD ne de Pensilvanya ikametli salya sümük gözyaşı dökenler AKP’ye önümüzdeki günlerde ilaç olamayacaklardır. Eğitimde, sağlıkta elektrik ve suda, tarımda yaşanan ve yaşanacak olan piyasalaşma yoksulun belini daha da bükecektir.
Bıçak kemiğe dayandığında ileri demokrasi safsatasının yaldızları dökülecek kapitalizmin, faşizmin en çirkin yüzü ortaya  çıkacak ve  başını kaldıran her kesin başını ezmek üzere saldırılar yoğunlaşacak.
İşte, emekçi sınıf için değişimin karşılığı tamda budur. Bu kaçınılmaz gidişte saflar giderek belirginleşmektedir.
Geçmişin ve bu günün hesap verecekleri de..