Takvimler değiştiğinde yaşadığımız hayat değişmeyecek, biliyoruz. Yine de her yeni sayfada “bu kez en güzel el yazımla yazacağım” diyen ilkokul öğrencisi gibi hevesle yeni yılı bekliyoruz. Kapattığımız bu defteri bir daha açmak istemiyoruz. Ne oldu diye dönüp baksak şöyle, deprem, salgın, cinayet, katliam, yangın, sefalet…

Kara kaplının içindekilerde hiç ışık yok muydu diyoruz. Dönüp bakıyoruz, var mı? Ararsak buluruz. Yok öyle Berat Albayrak’ın ortadan kayboluşu gibi işin kolayına kaçmadan ama… Büyük İzmir depremi sonrası yediden yetmişe gösterilen dayanışma, salgın sonrası olmayan sosyal devletin yerine kurulan toplumsal ilişkiler, tacize, tecavüze, zorbalığa karşı kadınların direnci, gençlerin “oy moy yok” çıkışı, Somalı madencilerin yürüyüşü… Tüm sağcılaşma hamlelerine rağmen solun ortaya gövdesini koyuşu… Ararsak buluruz, aramak lazım.

2021’de yalnızlığımızdan kurtulacak, insana kavuşacağız. Öyle başkasının hayatını riske atarak değil ama… Bilime güvenerek, bilim insanlarına inanarak... Hurafeden, az bilgiden, çıkarcılardan uzak duracağız.

Karşı olduklarımıza benzemeyeceğiz. Onlar bağırdı diye bağırmayacak, sustu diye susmayacağız. Birileri istedi diye kutuplaşmayacağız. Farklı olanı anlamaya çalışacak, ona saygı gösterecek fakat bunu kendimiz olarak yapacağız. Değerlerimizden taviz vermeden yani… Biz olacağız.

Dedikoduculardan, rekabetçilerden, hasetten, fesattan “kaçmak” yetmez. İyi insanlarla, gülmeyi bilen çocuklarla, iyiliğin dünyasını kuracağız.

Hem sağlığımıza dikkat edecek, hem de üreticinin emeğine saygı göstereceğiz. Doğal ürünleri aracıları devreye çıkaran kooperatiflerden alacağız.

Arayacağız, bulacağız, talep edeceğiz. Beceremiyorlarsa, yapamıyorlarsa başlarına kakacağız. Yaptıracağız. Bağımsız yayınlara abone olacağız.

Birbirimizden haberdar olmak için, sonradan eksikliğini duymamak için, bu karanlık düzende ben de bir mum yaktım diyebilmek için, cesur insanlara en azından moral olmak için… Hayıflanmayacağız, mızmızlık yapmayacağız.

Karanlığa ses çıkaracağız, çıkaranlarla dayanışacağız. Korkabiliriz, yalnız hissedebiliriz, bunalabiliriz. En azından doğamız için, istediğimiz gibi yaşayabilmek için, soğukta direnen işçiler için, tüm canlılar için… Ayakta duracağız. Aydınlığın, geleceğin, Sol’un sessiz birer neferi olacağız.

Takvimler değiştiğinde yaşadığımız hayat değişmeyecek, biliyoruz. Yine de her yeni sayfada “bu kez en güzel el yazımla yazacağım” diyen ilkokul öğrencisi gibi hevesle yeni yılı bekliyoruz.

O zaman haydi! Yazalım o en güzel yazıyı.