Medeni cesaret, melek, cesaret, saygı... Pazar günü oynanan Eintracht Frankfurt- Borussia Dortmund maçında gol atan bir futbolcunun tişörtünde yazıyordu. Boşnak asıllı forvet Haris Seferovic, bizim hatırlamadığımız Tuğçe’yi unutmuyordu.

Aslında her şey 15 Kasım’da bir doğum gününde başlamıştı. Bir arkadaşının doğum gününü kutlamak için Offenbach’taki bir Mc Donald’s restoranına giden Tuğçe Albayrak, kadınlar tuvaletinin olduğu yerde iki genç Alman kadınının taciz edildiğini görmüş ve derhal müdahale ederek hemcinslerini kurtarmıştı. Olay yatıştıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkan üniversite öğrencisi saldırıya uğramış ve başını yere çarparak beyin kanaması geçirmişti. Komaya giren Tuğçe’nin beyin ölümü gerçekleştikten sonra yaşam destek ünitesi kapatılınca 28 Kasım’da korkulan olmuştu, genç kadın hayatını kaybetmişti.

Günlük hayatta birçoklarının görmezden geldiği bir olay karşısında Tuğçe’nin gösterdiği medeni cesaretin altını çizen Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, “O her zaman bir örnek olarak kalacak” diyordu. Almanya’da verilen en büyük onur ödülü olan Federal Liyakat Nişanı’nın genç kadına verilmesi beklenedursun; biz unuttuk, Seferovic unutmadı. Sağ olsun!

Pazar günü Eray Özer köşesinde 85 yaşındaki Carmen Martinez Ayudo’nun dramını yazmıştı. Yaşlı kadın hayatı boyunca çalışarak sahip olduğu tek malvarlığı olan küçücük evinden çıkarılmış. Oğlu, tefecilerden aldığı 40 bin avroluk borcu ödeyemeyince, anne yuvasından olmuş.

İşte bu görüntüler medyaya yansıyınca olaylar gelişmiş. Yaşlı kadının durumuna isyan edenler, polisle çatışanlar...

Carmen’in evinin bulunduğu Vallecas semtinin takımı Rayo Vallecano bir kampanya başlatıyordu. 17 yıl boyunca bir kadın tarafından yönetilmiş olan kulüp, yeşil sahalarda görebileceğimiz en güzel gollerden birine imza atıyordu. İlk bağışı yapan Teknik Direktör Paco Jemez, “Komşumuzun sokakta kalmasına göz yumamazdık” diyordu.

Kazandıkları Celta Vigo maçında kale arkasında açılan ‘Carmen Se Queda’ (Carmen Kalıyor) pankartı dünyanın birçok köşesinde önemli haberdi. Aynı hashtag Twitter’da da dikkat çekmişti.

Pazar günü oynanacak Rayo Vallecano- Sevilla karşılaşmasını aklınızın bir ucuna yazın zira yine 85 yaşındaki kadına saygı duruşunda bulunulacak. Elde edilecek gelirin bir bölümü de onun adına açılacak hesaba yatırılacak.

• • •

Seferovic’in Tuğçe’ye selam durduğu 30 Kasım 2014’te Phillip Hughes 26. yaş gününü kutlayacaktı. Fakat olmadı. O kim mi?

Avustralya’nın son yıllarda yetiştirdiği en önemli kriket oyuncularından biriydi. 25 Kasım’da oynanan bir maçta boynuna isabet eden 155 gramlık top beyninde iç kanamaya yol açmış, iki gün sonra acı haber gelmişti. Avustralya takımının doktoru Peter Brukner genç sporcunun talihsizliğini şöyle anlatıyordu: “Literatürde 100 kez görülmüş bir vaka. Kriket topunun sebep olduğu ilk!”

Azrail belli ki o gün kriket izlemeye karar vermişti. Birkaç gün geçmişti ki bu sefer İsrail’de bir kriket hakemi göğsüne çarpan top yüzünden hayatını kaybetmişti. Bu branşta daha önce sadece 10 ölüm vakası tarihe geçmişti.

Talihsiz sporcu için sadece kriket değil, rugby, snooker, golf, futbol dünyası da harekete geçiyordu. Siyah bantlar takanlar, saygı duruşları, alkışlar... Sosyal medyada örgütlenen “Sopalarınızı dışarı bırakın!” hareketiyle binler Hughes’a selam duruyordu.

Ülkemizde Gençlerbirliği ve Antalyaspor forması giyen Crystal Palace’ın Avustralyalı kaptanı Mile Jedinak, Swansea mücadelesi öncesinde seremoniye elinde bir kriket sopasıyla çıkıyor, onu sonradan çizgiye bırakıyordu. Reading’in file bekçisi olan vatandaşı Adam Federici de bir kriket sopasını kalesinin içine koyuyordu. Kaza 63’lük bir serinin ortasında geldiğinden, yeşil sahalarda tribünler 63. dakikada alkış tufanı koparıyordu.

Bize gelelim... Yok aslında gelmeyelim. Biz sosyal medyayı yok kim kazandı, penaltı mıydı, ofsayt mıydı tartışmalarıyla süsleyelim, her durumda rakibimize küfredelim. “En büyük kim?” hashtagleri düzenleyelim, “şu takımı tutanlar birbirlerini takip ediyor”larla günümüzü geçirelim.

Seferovic’in tişörtünün son satırında ne yazıyordu... Saygı! Biz bırakın rakibi, kendi takımımızı tutanlara bile saygı göstermiyoruz ki...

O pozisyon penaltı olsa ne olur, olmasa ne olur! Yok kırmızı kartmış, top çizgiyi geçmemiş... Kazanılan bir maç, kaybedilen hayatlar...

Top aslında hep bizim kalemize giriyor, farkındasınız değil mi...