Türkiye’de şahane bir “özgürlük ortamı” oluştu. Gayet güzel biçimde hakaret edilebiliyor. Küfür etmek, basın özgürlüğünün sınırlarını alabildiğine genişletiyor. Ölümle tehdit etmek ise tamamen ifade özgürlüğü kapsamı içinde değerlendiriliyor. Söz konusu ortam yargı kararlarıyla da teyit ediliyor. Alabildiğine geniş olan bu özgürlük ortamından istifade edebilmek için küçük bir gayret gerekiyor: Çoğunluğa dahil olabilmek!.. Bizim meslek açısından […]

Türkiye’de şahane bir “özgürlük ortamı” oluştu. Gayet güzel biçimde hakaret edilebiliyor. Küfür etmek, basın özgürlüğünün sınırlarını alabildiğine genişletiyor. Ölümle tehdit etmek ise tamamen ifade özgürlüğü kapsamı içinde değerlendiriliyor.

Söz konusu ortam yargı kararlarıyla da teyit ediliyor.

Alabildiğine geniş olan bu özgürlük ortamından istifade edebilmek için küçük bir gayret gerekiyor:

Çoğunluğa dahil olabilmek!..

Bizim meslek açısından büyük kolaylıklar söz konusu… Eskiden ister sağcı olun, ister solcu, ister futbolcu… Hiç önemli değil. Önemli olan “özgürce” yazmak. Bunun için her şey yapabilirsiniz.

Ama bir şey hariç:
İktidarı eleştirmek!

İktidarın hataları dışında son derece geniş bir basın özgürlüğü alanı kalıyor. Muhalefete muhalefet etmek bulvarına girerseniz son derece zevkli, heyecanlı, renkli, (en önemlisi) risksiz gazetecilik yollarında kendinizi kaybedebilirsiniz.

Muhalefeti al, yatır masa üstüne, ister enine kes ister boyuna. Size kimse bir şey yapamaz. Sıkıysa yapsın. Memlekette basın özgürlüğü var!
Sadece eleştirmekle kalma, hakaret de et. Hiç korkma. Muhalefet bu yeni Türkiye’ye alışmak zorunda. Demokrasinin de kuralları değişti artık. Macaristan’ın demokrasi ilahı Viktor Orban, kendisini Avrupa değerleriyle sık boğaz eden AB’ye haddini bildiren bir karşı çıkış yapmadı mı?

“Siz özgürlükçü demokrasi diyorsunuz; bırakın biz de özgürlükçü olmayan demokrasiyle idare edelim kendimizi, size ne ki?”

Buna ipten kazıktan kurtulmuş demokrasi modeli de denilebilir.

Dünyanın şu haline de cuk oturmaz mı?

Bizim yaygın medyamız bu yeni modele çoktan uyum sağladı bile. Hoş eskiden de farklı değildi ya. Onu da bir satır arasına yazalım. Şimdiler eskinin kötü kopyaları. Ama kesinlikle onların çok uzağında değil.

Devlet söz konusuysa her şey teferruattır!

Artık eski devlet yok. Daha dinamik, hızlı karar alan, derhal uygulayan, kimsenin gözünün yaşına bakmayan, büyük tek devlet var. Biraz da tekilleşmiş halde. En tepeden ses geliyor:

“Yargı hesap soracak!”

Hoop yargı o gün hesap sormaya başlıyor. Zaman kaybı söz konusu değil.
Böylesi sıcak gelişmelerde yeni özgür basın devreye giriyor:

“Susun ulan kepazeler!”

Özgürlüğün en güzel yanı da burada zaten. İçinizden geldiği gibi küfür edebiliyorsunuz. Çünkü fena halde basın özgürlüğü var!

Bütün sorun saygıdan kaynaklanıyor.

Çok büyük başarılara imza atılıyor. Dünyanın en önemli siyasi markası haline gelmiş bir lider mevcut. Orta yerde duruyor. Kör gözler dahi bunu görüyor. Ama bir grup bunu görmemekte direniyor. Daha doğrusu görüyor da saygı duymadığını hissettiriyor. Bu hissiyat çok önemli: Saygı duyulmamak..!

O zaman özgür medya özgürlüğün bütün sınırlarını darmadağın edercesine manşetlerden kibarca uyarıyor:

“Saygı duyun ulan!”