Saygın Ali bebeğin ailesi yaşadıklarını anlattı:  Bebeğin ağlaması bile bizim için çok önemli

SERBAY MANSUROĞLU

Başak ve Murat Yetkin çifti, dünyaya sağlıklı bir bebek getirecek olmanın heyecanı ve mutluluğunu yaşarken doğumun yapılacağı 9 Nisan günü ihmaller zinciri kendi ifadeleriyle hayatlarını altüst etti. Aile o gün ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.

Başak Yetkin 38 hafta boyunca rahat bir hamilelik geçirdi. 9 Nisan Pazar günü sabah saat 9 buçuktaysa doğum sancıları başladı. Başak Yetkin’in eşi Murat Yetkin o sabahı anlatıyor: “Saat 10.00 civarı Koru Hastanesindeydik. Kendi doktorumuz, şehir dışında olduğundan doğumu yaptırması için bizi o hastanede çalışan Ebru isimli bir kadın doğum uzmanı meslektaşına yönlendireceğini söyledi. Fakat sancılarla girdiğimiz hastanede Doktor Ebru Hanım’a yönlendirilmişken, sonradan kayıt dışı çalıştığını öğreneceğimiz, hiçbir belgenin altında imzası bulunmayan, Reşad Mahmadov adındaki asistan hekim bizi karşıladı.”
Sancıları artan Başak Yetkin, doğumhaneye gitmeyi beklerken, hasta yatış katına çıkarılıp bir odaya alınır. Doktor Ebru Y.’yi bekleyen Yetkin çifti, bu süreçteki muhatapları Doktor Reşad’ın kararlarından kuşku duymaz. Saat 11.30 civarı sancılar sıklaşınca, ebe odaya girerek “bu kadar büyük sancılarla doğum yapılamayacağı” konusunda anneye ısrar eder ve doktorla görüştüğünü ifade ederek anneyi ilk epidural anesteziyi yapma konusunda ikna eder.

Ara ara gelip hastayı kontrol eden asistan doktor Reşad, doğumun ne zaman başlayacağı sorularını cevaplamazken, Başak Yetkin’in üzerine ciddi bir ağırlık çöker ve sancıları hafifler. Aile sürekli olarak sorumlu Doktor Ebru’nun ne zaman geleceğini sorar. Ebe, “Anne henüz doğuma hazır değil” ve “doktor yan odada” gibi yanıtlar verir.

Saat 14.30 civarında anneye belden açılan damar yolundan ikinci epidural anestezi yapılır. Anne Başak Yetkin, “nefes alamıyorum” der, oksijen seviyesi düşer ve fenalaşır. Başta baba Murat Yetkin olmak üzere, odadakiler bebeğin kalp atışlarını gösteren NST(Nonstres Test) cihazında, bebeğin kalp atımının 150 atım/dk’dan 70’e düştüğünü görür. Anneye sezaryen dâhil herhangi bir acil müdahale yapılmaz, anne yan çevrilir, nabzı ölçülür. Ne olduysa buradan sonra başlar ve panikle bir telefon trafiğinin yaşandığını da aile fark eder. Çünkü doğumu yaptıracak Doktor Ebru Y. hastanede yoktur.

Doktor Ebru panikle gelir
Saat 15.00 civarı Doktor Ebru Y. sivil bir şekilde hızla odaya girer. O dakikaları anne Başak Yetkin şu sözlerle anlatıyor: “Doktor, mekonyumu (bebeğin suda dışkısını) fark etti. Acil olarak doğumu hızlandırmamız gerektiğini söyledi. Ben ne olduğunu anlamamışken beni ayağa kaldırdılar, yürüttüler ve ıkınmamı söylediler. 16.30’a kadar uzayan bu süreçte, artık ağrıların boyutu da çok arttı. Doktor Ebru geldiğinde ikinci doz epidural anestezi çoktan yapılmıştı ve doktor kendisinden habersiz yapılan bu ikinci doz için ebeye kızdı. Artık acil sezaryene alınmam gerektiğini söyledi. 10 dakikaya yakın sedye bekledim. Bir alt kattaki ameliyathanede üçüncü doz epidural verildi. 10 dakikalık etkisini gösterme süresini bekleyemeyeceğimizi söyleyen Doktor Ebru genel anestezi yapılmasını söyledi ve sezaryen başladı. Ortada doktorun o saate kadar neler yaşandığını bilmediği bir tablo vardı.”

Baba Murat Yetkin ise yaklaşık yirmi dakika beklediği ameliyathane kapısında yaşadığı şoku anlatıyor: “Ameliyathanenin kapısından bebeğimizin mosmor çıktığını gördüm. Üst kattaki müdahale odasına götürüldü, elektro şok sesleri duyuluyordu. Daha sonra belgelerde de gördük ki iki doz adrenalin, kalp masajı şok artı iki doz adrenalin uygulanmış ve bebek 15 dakika ölü kalmış. 38 hafta hiçbir sorun yaşamadık, en olası şekilde hastaneye geldik. Fakat beş - altı saatte ne olduysa oldu.”

42 gün yoğun bakımda
Saygın Ali bebek, 23 günü kritik olmak üzere 42 gün yoğun bakımda kaldı. Ailesi bu süre zarfında olayı mahkemeye taşımaya karar verdi ve neler yaşandığını öğrenmek adına belge ve raporları toplamaya çalıştı, bebeğin kalp atışlarının zayıfladığı dakikalara dair NST raporları gibi kritik bölümlerin eksik olduğu bir dosya hastane tarafından kendilerine teslim edildi.

***

Hayatımız değişti demek hafif kalır
“Hayatımız değişti demek hafif kalıyor, hayatımız tersine döndü” diyen Yetkin Ailesinin yaşadığı süreç sosyal medyada adeta bomba etkisi yarattı. Türkiye’nin en geniş sosyal medya ağlarından Ekşi Sözlük’te Saygın Ali bebeğin yaşadığı süreci anlatan başlık ve hakkındaki yorumlar, hastanenin çıkarttığı mahkeme kararıyla birçok kez silindi. Aile ise çığ gibi büyüyen destek karşısında şaşkın. “Sosyal medyada ilk kez kimin yaşadıklarımızı yazdığını bilmiyoruz. Fakat biz yakınımızda kim varsa, hem yardım hem fikir almak adına konuyu herkesle paylaştık. Etrafımızdaki herkes konuyu böyle sahiplenmişken bu çember büyüdü.”

***

‘Hastanenin ihmali yok, talihsiz bir olay’
Koru Hastanesi adına konuşan Doktor Selçuk Bilgin ise olayı “Hastanemizin bir ihmali yok. Tıpta bazen öngörülemeyen komplikasyonlar olabiliyor, talihsiz bir olay” şeklinde yorumladı. “Binde bir dahi olsa görülme riski olan bir süreç yaşanmıştır. Doğuma giren her hasta bu tip konular hakkında önceden bilgilendiriliyor, durumu bir basın açıklamasıyla da detaylandırdık” dedi. “Doktor Reşad kim” sorusuna ise hastane başlatılan hukuki süreç nedeniyle cevap vermemeyi tercih etse de, Bilgin, “Reşad diye bir doktorumuz yok. Doğum sürecini ebeler takip etmiştir. Saat 15’e kadar Ebru Hanım’ın yerine bakan bir doktor olmamıştır” açıklamasında bulundu.

***

Avukat Ünder: Hastane sağlık hakkını ihlal etti
Ailenin avukatı Yıldız Ertuğ Ünder, “Aile bize ulaştıktan sonra derhal Ankara’ya gelerek aile ile görüştük. Ortada çok ağır malpraktis dediğimiz tıbbi uygulama hataları zinciri olduğunu ve ailenin mağduriyetinin büyüklüğünü gördük. Derhal Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Koru Hastanesi yönetimi ve sorumlu doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunduk” dedi.
Avukat Yıldız Ertuğ Ünder şöyle devam etti: “Koru Hastanesi doğum sırasında da sonrasındaki durumda da aileye karşı kanundan kaynaklanan hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Kaçak asistan çalıştırmak bu işin başka boyutu. Sağlık hakkının tamamen devre dışı bırakıldığı bir durumla karşı karşıyayız.”