Yaklaşık on gündür TBMM Anayasa Komisyonu’nda müthiş bir direniş var!..

CHP’li Milletvekilleri, Türkiye’nin “REJİMİNİ DEĞİŞTİRECEK” olan AKP/MHP birlikteliğinin hazırladığı Anayasa değişikliği teklifinin, ülkemiz ve yurttaşlarımız için ne türlü tuzaklarla dolu olduğunu bıkmadan açıklıyorlar.

CHP’liler, AKP’lilerin sayısal üstünlüklerini kullanarak zaman zaman kaba kuvvet gösterisine göğüslerini gererek karşı koymakla kalmıyor, faşist bir yönetim özlemcileri olan AKP’lileri ve MHP’lileri açık şekilde teşhir etmeye büyük bir kararlılıkla devam ediyorlar.

Büyük cesaret ve onurla “Laik demokrasiyi, eşitlik,özgürlük ve insan haklarını” savunuyorlar.

Hukukun üstünlüğü, adil yargı ve sosyal devletin varlığı için yılmadan mücadele ediyorlar.

Tek amaçları, dünyada rejimiyle, insanları ve yaşam kalitesiyle saygın bir ülkede yaşamak.

•••

Komisyonda AKP/MHP, her türlü tuzağı kurmaktan, riyayı ve yalanı söylemekten geri kalmıyor. Oylamalarda temel alışkanlıkları olan gerçek dışı sayımı, muhalefet milletvekillerine söz vermekte ise usulsüzlük yapmayı sürdürüyorlar.

İnsanların gözünün içine bakarak doğruları saptırıp, ülke ve yurttaşlar aleyhine yapmak istediklerini utanmadan saklamaya çalışıyorlar. Yalanları yüzlerine vurulunca söylediklerine kılıf bulma çabası sırasında adeta eziliyor ve mahzunlaşıyorlar.

Duruşları zayıflıyor, inançları kayboluyor, etkisiz eleman moduna geçiyorlar. Sonra adeta birileri düğmelerine basıyor, yerlerinden fırlayıp aynı suçluluk kompleksiyle sataşmaya devam ediyorlar.

Aslında Komisyona gelen bazı AKP’liler, bu teklifin ülke adına yararlı olmadığının farkında olduklarını biliyorlar ancak, torunlarının geleceğini düşünmek yerine bu günkü parti korkusunu onları susturuyor. Aklı başında olanlar ise, üzerlerindeki baskıyı bilerek komisyona yaklaşmıyorlar.

•••

CHP milletvekilleri komisyondaki duruşlarıyla gerçekten bir destan yazıyor. Başta Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ve Grup Başkan vekilleri Levent Gök, Engin Altay ve Özgür Özel’in yönetiminde CHP’nin 133 milletvekili, Atatürk’ün kurduğu “Cumhuriyeti ve laik demokratik rejimi “ savunan tek parti konumundalar.

Milletvekilleri, bilgi dolu, dünya gerçekleriyle ilişkili, tarihsel süreçle ve ülkemizin varlığıyla doğrudan ilgili, akıl dolu konuşmalar yapıyorlar.

AKP/MHP’lileri cevap veremez duruma sokuyor.

AKP’liler adeta bu bilgi ve zekâ bombardımanları karşısında ne denli cahil kaldıklarının farkına varıyor, MHP’liler ise zavallı bir şekilde çokça suskun, bazen çekingence AKP’yi destekleyen bazı kelamlar etmekle kalıyorlar.

Aslında MHP’yi salonda kaile alanda olmuyor.

AKP’lilerin MHP’yi sadece “bir fazla oy olarak” gördüğünün farkında değiller. AKP/MHP’nin komisyonda düşünsel olarak zayıf kalması onları, CHP ve HDP’ye karşı daha da saldırgan yapıyor.

Ülkemiz adına acınacak duruma düşen acz içine düşen bir iktidarla karşılaşıyorsunuz.

•••

İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in komisyonda konuşmasından bazı bölümleri paylaşmak isterim.

“...dün milliyetçiliği ayaklar altına aldınız, bugün de ayaklar altına aldığınız milliyetçiliği bayrak yapıyorsunuz. Daha çok şehit, daha çok milliyetçilik üzerinden oy konsolidasyonuna hizmet edecek politikalara yol veriyorsunuz. Süreç kontrol edilemeyecek bir döneme doğru gidiyor maalesef...

... Faşizme geçişte dikta heveslisi parti iktidardayken tarihsel bir andan faydalanarak, 15 Temmuz sonrası yaşanan OHAL gibi, demokrasiyi güvence altına alan yargı kurumlarını yıkıyorsunuz.

Tarihte faşizme geçiş dönemlerindeki partiler, rakiplerinin varlıklarını ortadan kaldırmış veya bir bir yutmuştur. En son olarak da, AKP, MHP’yi yutmaktadır!..

Biz tıpta buna; “fagositoz” diyoruz. Bir hücre gelir, birini çevreler, yutar ve eritir. Yani bu tıpta gördüğümüz durumu bugün karşımızda görüyoruz...

...Yalanın toplumsal olarak örgütlenmesi toplumun kendine saygısını da kaybettiriyor. ‘Musul, Musul’ dediniz ve insanların kafasına öyle şeyler yerleştirdiniz ki, gitti 22 yaşında bir genç, Rus Büyükelçisi’ni öldürdü. Şimdi, öyle bir şeyi kampanya hâline getiriyorsunuz ki ,bu kampanyanın nelere mal olacağını hiç hesaba katmıyorsunuz…

...12 Eylül Darbe Anayasası’nın yerine, 15 Temmuz’u fırsat olarak değerlendirip, lütuf olarak görüp, 20 Temmuz OHAL darbe anayasası yapmaya çalışıyorsunuz.

12 Eylül Anayasası’nı cunta ve Aldıkaçtı yapmıştı, şimdi de saray fermanıyla “kaptıkaçtı anayasası” yapıyorsunuz. Hem de OHAL sürecinde. Değişen bir şey yok. Hâlbuki anayasalar olağanüstü dönemlerde değil, herkesin uzlaşı içerisinde olduğu, refah içerisinde ve barış içerisinde olduğu dönemlerde o barışı ileri taşımak için yapılır, çatışmayı ileri götürmek için değil...”

Bu güzel konuşmayı yapan Ali Şeker, toplumun Komisyon’daki tartışmaları takip edebilmesi için de sosyal medya üzerinden canlı yayın yapıyor.

•••

Anayasa değişikliğine karşı olduğu için MHP’den ihraç edilen Gaziantep Mv. Ümit Özdağ ise bakın ne diyor;

“...Erdoğan ve Bahçeli ittifakı, Türkiye’yi başkanlık anayasası ile bir bilinmeze doğru sürüklüyor. Üstelik, ülkemizin iç savaş ve bölünme tehlikesi ile en ağır şekilde karşı karşıya olduğu bir dönemde başkanlık referandumu millete zorla dayatılıyor.

Erdoğan bile 15 Aralık günü muhtarlara yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Suriye ve Irak gibi iç savaşa sürüklenmek ve bölünmek istendiğini ifade etmiştir.

Bu kadar ağır bir tehdit ile karşı karşıya olan hiç bir ülke, rejim değiştirme riskine girmez.

Üstelik Erdoğan bilmeli ki; başkanlık için ısrar etmek, Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek isteyenlere büyük bir fırsat verecektir. Türkiye, Erdoğan’ın başkanlığına karşı olanlar ve onun başkanlığını destekleyenler diye ikiye bölünmüş durumdadır. Türkiye’de kitlelerin bölünmüşlüğü artık gerçek anlamda bir millî güvenlik sorunu haline gelmiştir...”

•••

Komisyonda ve dışarıda yoğunlukla konuşulan konunun anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının tartışılır hale gelmesidir.

Türkiye’nin çağdaş laik demokrasiye sahip bir Cumhuriyet olabilmesi, halkın yönetime doğrudan müdahale edebilmesiyle mümkün. Bu nedenle “parlamenter demokratik sisteme” sahip çıkılması gerekiyor.

Yürütme, yargı ve yasama erklerinin ayrılması, parlamentonun uzlaşmacı, laik, demokratik kuralarının oluşturulduğu, sosyal ve hukuk devletinin var olduğu bir rejime sahip çıkılması yaşamsal önem taşıyor.

Tek adamların diktatör olduğu rejimler, adını nasıl değiştirirseniz değiştirin, “başkanlık/diktatörlük rejimidir!.”

Emperyalizme karşı mücadele veren Mustafa KemalAtatürk bile Kurtuluş Savaşı sonrası kendisini “tek adam” ilan etmemişti!..

•••

Nitekim daha başkanlığı gerçekleşmeden önceki gün RTE’nin; “Başını ABD’nin çektiği koalisyon güçlerinin IŞİD dahil olmak üzere YPG-PYD terör örgütlerine destek verdiği’“ yönündeki açıklamasına dün ABD’den yanıt geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Toner, “Erdoğan’ın sözlerini ‘gülünç’ olarak nitelendirdi ve ABD’nin YPG’ye silah desteği sağlamadığını, yalnızca IŞİD’e karşı taktiksel destek verdiklerini” savundu.

•••

Daha şimdiden, ülke olarak egemenliğimizi askıya alan, benzeri açıklamaları, yalanlamaları, düzeltmeleri yaşıyoruz!.. Bunu hak etmiyoruz.

Ülkemiz şamar oğlanına döndü. AKP sayesinde dünya ailesi içinde saygınlığımızı/varlığımızı kaybettik.

Anlaşılıyor ki; Komisyon’daki Anayasa değişikliği geçerse, bu ülke bu anlayışla bölünmekten öte, yok olmaya doğru gider!..