“Bu, Erdoğan için büyük bir zafer. Barış sürecini kırdı. Vitesi daha silahlı ve otoriter bir çizgiye geçecek. Bunun için de Avrupa Birliği’nden bir çeşit ‘onay verilmiştir’ damgasını aldı. Kabul edilemez. Tüm olan bitenlere göz yumuyoruz çünkü Avrupa Birliği’ne göçü durdurmaya söz verdiği için. Bu, o kadar sinik ki başka bir şeye benzemiyor.”

Yukarıdaki açıklama, İsveç’in eski Komünist Partisi şimdiki Sol Parti’den Avrupa Birliği kadın parlamenteri Malin Björk tarafından 6 Ekim’de yapıldı. Björk, bu sözleri Metro gazetesine, kısacık bir AB haberi için sarf etti. Ne kadın parlamenterin ne de Metro gazetesinin Türkiye’de vitesin 10 Ekim’de ne kadar kırılacağından haberi yoktu.

Gazete, haberi, pazartesi günü Strasburg’da Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’ın sunduğu ortak işbirliği planı üzerine hazırlamıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birkaç toplantı ve kapsamlı bir iş yemeği sonrasında Avrupa Birliği’nde görüşülmek üzere hazırlanan taslakta, Türkiye’ye 1 milyar avroluk bir desteğin verilmesi yer alıyordu. Bu para, Türkiye’nin Suriye ve Irak’tan gelen göçmenleri karşılayabilmesi için harcanacaktı.

AB tarafından, komşu ülkeler Lübnan ve Ürdün’e de maddi destek sağlanması amaçlanmıştı. İsveç’teki itirazlar, taslağa veya Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını kavraması üzerine yapılmadı. AB’nin çözüm arayışında, hükümetle değil, Tayyip’le masaya oturması eleştirildi. Bu adımla, “Avrupa Birliği, Erdoğan’ın Kürtlere ve politik muhaliflerine uyguladığı sıkı tavra göz yumacağını söylüyor” denildi.
AB tarafından kabul edilen “Tayyip’in Türkiyesi” beş gün sonra hakkında “Türkiye iç savaşın eşiğinde” yorumlarının kaleme alındığı bir coğrafya oldu. 10 Ekim’de İsveç Dışişleri’nin resmi sayfasından Dışişleri Bakanı Margot Wallström hiç gecikmeden bir mesaj yayımladı. Tecrübeli kadın Dışişleri Bakanı mesajında önce, “Barış için düzenlenen bir gösteride yapılan bu saldırıyı kınıyorum. Saldırıda yakınlarını ve arkadaşlarını kaybedenlerin derin üzüntülerini paylaşıyorum” dedi. Wallström, “Şiddeti durdurmak artık merkezi bir iştir. Bütün aktörlerin sorumluluğunu alıp dengeye geri dönerek barış görüşmelerini tekrar ele almalarına çağrıda bulunmak isterim” diyerek mesajını tamamladı.

10 Ekim günü Dagens Nyheter gazetesinin Ortadoğu muhabiri Erik Ohlsson, gazetenin editörlerinden birinin sorularını cevaplıyor. Yaşanan katliam sonrası saat 17.00’de yayımlanan uzun bir soru cevap diyalogunun son iki sorusu: “Türkiye’nin yaklaşık üç hafta sonra seçime gitmesi bekleniyor. Neler olacak?” “Bu resmin önemli bir parçası. Arka planda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteklediği bir parti AKP, 7 Haziran’daki olağan seçimlerde Meclis’teki desteğini kaybetti. Seçim aynı zamanda Kürt-sol parti HDP için büyük bir başarı oldu ve ilk kez parti olarak Meclis’e girdi. AKP’nin temsilcileri birçok kez koalisyon hükümeti kurmaya çalıştı ama başaramadı. Sonunda yeni seçim çağrısı yapmaktan başka çare kalmamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi amaçları için çatışmayı alevlendirmekle suçlanıyor. Kaos yaratarak kendi partisine hükümet konumu sağlamak için.”

Ohlsson’a yöneltilen son soru şöyle: Türkiye İsveçliler için popüler bir seyahat ülkesi. Turist olarak Türkiye’ye gitmek ne kadar güvenli? “Dışişleri Bakanlığı doğu Türkiye ve Suriye sınırına gidilmemesi için uyarıyor. Charter uçuşlar ve İstanbul bu uyarı alanına girmiyor. Riskler konusunda bir görüş sahibi olmak için haberleri gün gün takip etmek gerekir.”

Bu unutulmaz ve hesap sorulana kadar takibi yapılır, gün gün.