Almanya’daki yeni dönemi değerlendiren Doç. Dr. Sinem Kocamaz, Merkel’in yerine gelen Scholz’u zorlu bir sürecin beklediğini söyledi. Dış politika ve Ankara ile ilişkilerde radikal değişim yaşanmayacağını belirtti.

Scholz, ilişkileri dengeli götürecek

Namık ALKAN

Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SDP), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan koalisyon hükümeti göreve başladı. SPD’li Başbakan Olaf Scholz’un başbakanlığının önceki gün Parlamento’da onaylanmasıyla Angela Merkel sonrası yeni dönem resmen başlamış oldu. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Sinem Kocamaz, Scholz’un başbakanlığını ve Türkiye-Almanya ilişkilerine olası etkilerini değerlendirdi.

Scholz’un başkanlığında koalisyon hükümeti kuruldu. Almanya ve Avrupa’yı neler bekliyor?
Scholz, uzun zamandır gerileyen Sosyal Demokrat Parti’nin oylarında ciddi biçimde artış sağlayarak önemli seçim başarısına imza attı. Yeşiller ve Hür Demokratlar ile kurulan koalisyon hükümeti, farklı siyasi görüşleri bünyesinde barındıran bir yapıya sahip olduğundan yeni dönemde bu görüşleri birbirleriyle uzlaştırıp harmanlayan bir politika çizgisinin gerekli olacağı açık. Scholz’un kendi partisi içerisindeki sol fikirlerle Hür Demokrat’ların liberal çizgisini ve Yeşiller’in politikadaki hassasiyetlerini uyumlu bir çizgide tutması gerekecek. Bununla birlikte hükümette temsiliyet açısından eşitliğin ve kadın bakanların sayısının çokluğunun kadınların politikada daha etkin rol üstlenmesi açısından memnuniyet verici bir gelişme olduğunu belirtmek gerekir. Ancak on altı yıllık Angela Merkel döneminden sonra şansölyelik görevini üstlenmek Scholz için kolay olmayacak. Merkel’in uzun iktidar döneminde hâkim olan refah ve istikrardaki sürekliliği sağlamak, AB açısından uzun yıllardır devam eden Birliğin pratikteki lideri olma pozisyonunu korumak ve pek çok krizle mücadele etmeye devam etmek, hükümetin başarmak zorunda kalacağı önemli sınavlar olacak. Scholz, salgın ve salgının yarattığı işsizlik ve ekonomik durgunluk gibi problemlerle hem ulusal politikalar hem de AB politikaları çerçevesinde baş etmek durumda. Bununla birlikte hem AB’yi hem de Almanya’yı, Avrupa Birliği’nin dış politikada daha etkin bir aktör olması, Rusya’nın giderek artan etkisi ile mücadele, transatlantik ilişkilerde uyum ve ahengin sağlanması ve Çin ile rekabet edebilme potansiyelini geliştirirken ilişkilerdeki dengenin de korunması gibi pek çok dış politika sorunu bekliyor.

scholz-iliskileri-dengeli-goturecek-953619-1.
Doç. Dr. Sinem Kocamaz

Merkel döneminden farklı olarak Almanya’nın dış politikasında köklü değişiklikler ön görüyor musunuz?
Scholz dönemi Merkel döneminden radikal farklılıklar içermeyecektir. Bu bağlamda Scholz’un politikadaki sürekliliğe yaptığı vurguyu da Merkel’in rahat uyuyacağım sözlerini de bu çerçevede değerlendirmek mümkün. Almanya dış politikasında köklü değişiklikler olacağını sanmıyorum. Nüans farklılıkları elbette olacaktır ancak transatlantik ilişkiler, AB politikaları, Rusya ve Türkiye gibi aktörlerle ilişkilerin Merkel dönemindeki çizgiyle paralellik göstereceği kanaatindeyim. Sonuçta Almanya dış politika çizgisi net, maceralara yer vermeyen bir profile sahip. Bu çizgi Scholz’un soğukkanlı ve temkinli karakteriyle de birleşince dış politikada sağlanmış istikrarın devam ettirilmesinden yana bir çizgi beklemek mümkün. Türkiye ile olan ilişkilere gelince genel çizginin Merkel döneminden çok farklı seyredeceğini düşünmüyorum. Almanya göç ve ekonomik ilişkiler gibi konularda Türkiye’ye karşı izlediği pragmatist politikasına devam edecektir. Ancak özellikle dış işleri bakanının Yeşiller Partisi’nden Annalena Baerbock’un olması, Türkiye’nin demokrasinin işlerliği ve insan hakları konusunda daha sert eleştiriler almasına neden olabilir. Baerbock, önceki dönemde Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin dondurulmasından yana olan ve Türkiye’yi sıklıkla eleştiren isimlerdendi. Bu çerçevede Türkiye daha sert eleştirilere maruz kalabilir ama son tahlilde Scholz’un bu konudaki dengeyi sağlayacağını ve Almanya’nın Türkiye konusunda da Merkel dönemine kıyasla çok radikal bir çizgiye savrulmayacağını düşünüyorum. Baerbock ve Cem Özdemir gibi isimlere rağmen eleştiriler, Türkiye ile müzakerelerin sona erdirilmesi gibi radikal bir noktaya taşınmayacaktır.

AB’ye de liderlik yapan Angela Merkel’in yerini doldurmanın kolay olmayacağını söylüyorsunuz. Neden?
Merkel’in yerini doldurmak kolay olmayacak. Scholz başarılı bir politikacı olsa da baş etmek zorunda olduğu krizler, dış politika sorunları, değişen ve çeşitlenen tehditler Merkel döneminden çok daha fazla. Merkel şüphesiz çok önemli kriz dönemlerinin lideriydi. Ancak bugün uluslararası politika güç değişimlerinin yaşandığı, Çin’e bağımlılığın arttığı, rekabetçiliğin azaldığı, ABD ile müttefiklik ilişkilerinin geleneksel çizgiden farklı gerçekleştiği, Rusya’nın bölgesinde daha da güçlendiği farklı bir dönemi yaşıyoruz. Bu arka planda Scholz, AB’nin “Stratejik Pusula’sının” hayata geçirilmesini sağlayan, COVID ve getirdiği ekonomik sorunlarla baş eden, rekabetçiliği arttırıp, tedarik zincirlerinde Çin’e bağımsızlığı sağlayan, dijitalleşme ve yeşil Avrupa konusunda gerekenleri yerine getiren bir lider olmak zorunda. Merkel, şahsına münhasır, etkin, rasyonel, akıllı gerektiği zaman gerekli müdahaleleri soğukkanlılıkla yapabilen bir isimdi. Ancak bu kadar çok meydan okuma ve sorun Merkel’e bile fazla gelebilecekken yeni bir ismin onun yarattığı boşluğu doldurmasının zor olduğu kanaatindeyim.