Şebnem Korur Fincancı: Cizre Türkiye’nin Srebrenitsa’sıdır

TİHV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Cizre’de de Srebrenitsa’daki gibi bir toplum kıyım yaşandığını ve etnik kimliği yok etmeye yönelik şiddet uygulandığı söyledi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, hem Cizre’de hem de Srebrenitsa’da yaşanan insanlık suçlarını raporladı ve dünya kamuoyuna duyurdu.

Dünya ölçeğinde tanınan adli tıp uzmanı Fincancı, Şırnak’ın Cizre ilçesindeki Bostancı, Narin ve Akdeniz sokakta yaptığı incelemelerde “Cizre’de karşılaştığımız tablo, Bosna’nın çok ötesinde” ifadesinde bulunmuştu.

“Cizre’nin bodrumlarında yaşananlar da toplu kıyımı gösterdi”

Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) haberine göre Fincancı, Bosna’nın toplum mezarlarında ve Cizre bodrumlarında karşılaştığı manzarayı şöyle anlattı:

“Bosna’da çok ciddi biçimde toplu ölümlerle karşı karşıya kalınmıştı. Toplu mezarlarda özellikle de erkeklere yönelik ve erkek çocuklar da dâhil olmak üzere tam bir soykırım sürecinin işlediğini gözledik. Çünkü çocuğundan yaşlısına kadar bölgenin erkekleri alınmış, gözleri bağlanmış ve ateşli silahlarla taranarak toplu mezarlara gömülmüştü.

“Bizim çalıştığımız bölge özel bir bölgeydi ve üzerinden zaman geçmesine rağmen cenazeler toprağın özelliğinden dolayı korunmuştu. Onun için katliamı tam olarak tanımladık.

“Cizre’nin bodrumlarında yaşananlar da toplu kıyımı gösterdi. Çocuk kemikleri bulduk. Zamanında olay yeri incelemesi yapılmadığı için hala kaç kişi olduğunu bilemiyoruz. Bodrumun zemininde bir bölgede parçalanmış ve yanmış kemikler vardı. Çok sayıda ölüm olduğunu düşünüyoruz.

“Bir adli tıp uzmanı arkadaşımız da bodrumlardaki incelemesinde kadın eline ait kemik buldu. Bosna’da erkeklerin öldürüp, kadınlara tecavüz edilmesi gibi görüntüler vardı. Cizre de ise kadınlar da öldürülmüştü.”

“Bosna ve Cizre’de etnik kimlik hedef alındı”

“Bosna’da da Cizre’de de bir etnik kimliğe dönük yok edici şiddet uygulaması yaşandı.

“Uluslararası hukukun ikiyüzlü yaklaşımı var”

“O andaki çakarları neyi gerektiriyorsa uluslararası hukuku öyle işletiyorlar. Bosna’nın petrolü olsaydı belki daha korucuyu bir yaklaşım olurdu. Devletler ve uluslararası yapıların ekonomik bir çıkar söz konusu olurdu. Ancak Bosna böyle bir koruyucu özelliğe sahip değildi ve yalnız kaldı.

“Türkiye’de hem Cizre hem de diğer Kürt illerinde yaşanan tabloya uluslararası alanda ses çıkmaması da mülteci sorunuyla ilgili. Türkiye’nin mülteciler üzerinden yaptığı kirli pazarlıktan dolayı hak ihlalleri görmezden geliniyor.

“Yaşanan katliamlar uluslararası alana taşınmalı”

“Kürt ilerinin tamamında etkili bir soruşturma yürütülmüyor. Devlet sorumluluklarını yerine getirmiyor. Bizim yargı mekanizmamızda en fazla bir kovuşturma süreci ama bu tür suçların cezasız kaldığını biliyoruz.

“Türkiye’de bir yargılama olmayacak ama uluslararası alana taşınmalı. Ne kadar ikiyüzlü olsalar da bu güne kadar insan hak savunucularının kazandığı hak, ilke ve belgeler var. Bunların kapsamında bir yargılama süreci başlamalı.”