Google Play Store
App Store

Partiler eğer ekolojik dengeyi korumak ve suyun ekonomik kullanılmasından bahsediyorsa; tarım sistemini değiştirmeli

Seçim beyannamelerinde tarım - 5: Tarım sistemini değiştirin

ADNAN ÇOBANOĞLU

Nehirlerin, ekosistemlerin, göllerin, bataklıkların yani suyun da yaşama ve varlığını sürdürme hakkı var. Su ve su döngüsü ise milyonlarca yıldır yerkürenin yaşam kaynağı, doğanın bir parçası. Sermaye bu hakkı yok sayarak suyun fiyatlandırılmasını ve ticarileştirilmesine dönük politikaları ülkelere dayatıyor. Emperyalistler ‘yeni sömürgecilik’ döneminde dünyayı yönetme politikalarını kurdukları Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Su Konseyi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü aracılığıyla hayata geçirmeye başlamıştır.

Su kaynaklarının ve su iletim hizmetlerinin özelleştirilmesi konuları Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) içinde kısa adı ‘GATS’ olan ‘Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’ çerçevesinde görüşülüyor. GATS’a göre kamu su alanında olmamalı, ‘su hizmetleri ve kaynakları özelleştirilmeli’dir. Bu yüzden tüm dünyada hem kentsel su, hem de tarımsal su özelleştirilmektedir.

Türkiye’de toplam kullanılan suyun yüzde 70’i tarımsal üretim sırasında tüketilir. DSİ başta olmak üzere “Su” ve “Köy” ile ilgili bütün kurum ve kuruluşlar neoliberal su ve tarım politikalarına uygun olarak yeniden dizayn edilmeye başlandı. DSİ’ce geliştirilen bütün sulamalarda, söz konusu kanalların işletme, bakım ve onarımlarının yeterince yapılabilmesi ve çiftçi katılımının sağlanması için DSİ Genel Müdürlüğü yeni bir politika benimsemiş ve 1993’ten itibaren işletme yönetimi sorumluluğu Su Kullanıcı Örgütlerine devredilmeye başlandı. DSİ’ce yapılan devir çalışmaları Dünya Bankası’nca desteklendi. 2011 yılında ‘Sulama Birlikleri Yasası’ çıkartılarak Sulama Birliği’ne Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün onayını alarak işlettirmek görevi yüklendi. Yani su özel sektöre işlettirebilecek hale geldi.

Peki muhalefet partileri seçim bildirgelerinde bu konularda ne diyor? Günümüzün sermaye birikiminin önemli bir aracı olan neoliberal su politikalarına ilişkin muhalefet partilerinin genel-geçer laflar dışında çok bir şey söyledikleri söylenemez, 6 partinin hepsinin söyledikleri toplansa 1 sayfa yer tutmaz.

Anadolu Partisi bir yandan “Stratejik bir meta haline gelmiştir ve kamu mülkiyetinde ve kamu işletmeciliği denetiminde kalması bir zorunluluktur” diyerek suyu kendisinin de “meta” olarak gördüğünü deklare etmiş, “Su, sadece ekonomik bir meta olarak ele alınamaz ve küresel ticaret konusu yapılamaz” diyerek de kısmi eleştiri yapmıştır.

CHP; “Stratejik önemi giderek artan su kaynaklarımızın korunması ve geliştirilmesi için uzun vadeli planlar uygulayacağız.” diyerek suya bakışını ortaya koymuş, “Enerji ve su kullanımında tasarrufu sağlayan uygulamaları destekleyeceğiz. Kamuya ait olan su kullanım hakkının devredilmesine izin vermeyeceğiz.”gibi laflar etmiş ama üreticilerin suya erişim hakkını elinden alan neoliberal politikaların uygulamalarını ortadan kaldıran bir program sunmamıştır.

HDP; “Sermaye birikimi için yapılan HES son verilecek.”, “Sermayenin tüm yıkıcı kır ve kent politikaları aracılığıyla su, atıksu ve katı atık gibi çevresel hizmetlerin özelleştirilmesi ve piyasalaştırılması önlenecek. Evlere ve tarlalara takılan ön ödemeli sayaçlar iptal edilecek, hane başına 10 m3 su, tarlalara geçimlik tarım için gereken su ücretsiz verilecek.” gibi olumlu sözler etmiş ama bu kadarla kalmıştır. AKP’nin yaptığı üretici ve doğa aleyhine olan uygulamalara ilişkin de hiçbir şey dememiştir.

MHP; su konusunu bildirgesinde en fazla yer veren parti denebilir. Ancak söylediklerinin hiçbiri suyu meta olmaktan çıkarmaz. Kısacası MHP “varolan su politikalarının eksik kalan yanlarını tamamlayacağım” diyor.
Milli İttifak’da “Koruma ve kullanma dengesini sağlayacak su kanunu en kısa zamanda çıkarılacaktır.” diyerek aynı MHP gibi “Varolan su politikalarının eksik kalan yanlarını tamamlayacağım” demektedir.

Vatan Partisi’de;” Özel çıkarcılığın derelerimizi,ırmaklarımızı, körfezlerimizi, denizlerimizi ve toprağımızı kirletmesine ve yaşam koşullarını bozmasına izin vermeyeceğiz.” demekte küresel sermayenin “suyun metalaştırılması, sermaye birikiminin bir aracı haline getirilmesi” taleplerine uygun yapılan düzenlemelere ilişkin hiçbir şey söylememektedir.

Bu partilerin hepsine birden şu söylenebilir: Hepiniz “su kaynaklarını korumaktan, temiz su kaynaklarının kirletilmesini engellemekten, suyun ekonomik kullanılmasından, ekolojik dengeyi korumaktan” bahsediyorsunuz; suyu ekonomik kullanmak istiyorsanız tarım sistemini değiştirin. Yerel olmayan tohumlar ve endüstriyel tarım daha fazla kimyasal gübre ve ilaç kullanımı demektir. Bu da; hem daha fazla su kullanımına neden olur hem de yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlenmesine...

Tohum, GDO, tarım toprakları ve mevsimlik işçiler

Seçim beyannamelerinde tarım: Çiftçi Örgütlenmeleri, üreticilerin korunması

Seçim Beyannamelerinde Tarım-3: Mayınlanmış araziler

Temiz enerji yalandır