Seçim beyannamelerinde tarım: Çiftçi Örgütlenmeleri, üreticilerin korunması

ADNAN ÇOBANOĞLU (Üzüm Üreticileri Sendikası Başkanı, Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri)

Konuk Yazar

CHP yi küçük çiftçileri korumaya dönük vaatleri içinde diğer partilerden ayıran en önemli vaat “Başka geliri olmayan çiftçiye, hane başına, asgari ücret düzeyinde gelir garantisi sağlayacağız” vaadidir. Bütün muhalefet partileri kooperatif örgütlenmelerini savunuyor ve kooperatifleri geliştireceklerini söylüyor. Bu olumlu bir durum. Ama çiftçilerin sorunu sadece ekonomik değil; uygulanan tarım, enerji ve su politikaları yaşam alanlarına topyekûn bir saldırıyı içeriyor. Ve bu saldırının yarattığı sosyal, siyasal, yönetsel, kültürel, ekolojik sorunlar var. Bu sorunları sadece kooperatif örgütlenmeleriyle çözmek mümkün değil. Çiftçiler artık siyasi iktidarların “lütuf” olarak vermeye çalıştıkları örgütlenmelerle yetinmemektedir. Sorunlarını çözmek, taleplerini haykırmak için sermayeden ve siyasal iktidarlardan bağımsız olarak da örgütlenmeye çalışmaktadırlar. Ve mücadele örgütleri olarak da fiili ve meşru bir şekilde Çiftçi Sendikaları’nı kurmuşlardır. Neoliberal tarım politikalarına karşı mücadele etmeye ve örgütlenmeye çalışan Çiftçi Sendikaları’ndan bildirgesinde “Çiftçilerin kurdukları ve kuracakları üretici köylü sendikalarını destekleyecek” diyerek sadece HDP söz etmekte. Diğer muhalefet partileri ise değinmeyip bu durumu görmezden gelmekte.

Sözleşmeli üreticilik
Üreticiler için çok önemli olan sözleşmeli üreticilik konusunda hiçbir muhalefet partisi ne düşündüğünü kamuoyuyla paylaşmadı. “Sözleşmeli Üreticilik “ tarımdan köylülüğün/çiftçiliğin tasfiye edilmesidir. Sözleşme ile şirketlere bağlanan köylü/çiftçi, artık bilinen anlamda “köylü/çiftçi” değildir. İşvereni gıda ticaretiyle uğraşanlar olan, malı ile birlikte işgücünü de kiraya veren “marabalar/ırgatlar” haline gelirler. Artık çiftçi/köylü toprağıyla birlikte kiralanabilen bir meta haline dönüşür. Bu üretim tarzında üretici giderek alıcıya daha bağımlı hale gelmiştir. Toprağını ve kendi tarımsal bilgeliğini kullanma konusundaki bütün tasarrufu şirketlere geçmiştir. Kendi toprağına ne ekeceği, hangi tohumu kullanacağı, ne tür ilaçlar ve ne tür gübre kullanacağı vb haklarını sözleşmeyle şirketlere devretmiş olmaktadır. Sözleşmeli üretimle şirketler sadece satın aldıkları ürünlerin tasarruf hakkını (bekletme, depolama, istediği pazara götürme vb) değil, toprağın tasarruf hakkını da çiftçilerin/köylülerin (üreticilerin) ellerinden almış olurlar. Küresel sermayenin yaygınlaştırmak istediği de bu üretim tarzıdır. Şirketler üreticileri kendilerine öylesine bağımlı hale getirirler ki; kullanılacak ilaçların ilaç bayilerinden bile satın alınmasını engelleyip kendileri ilaç pazarlarlar. Bu durum zirai ilaç pazarlamasında da ciddi bir tekelleşme oluşturmaya hizmet eder. Yerel ilaç bayilerinin zaman içinde iflasına yol açacak olan bu tekelleşme, hem ziraat mühendislerinin bağımsız iş yapabilme olanaklarının elinden alınması, hem de sözleşmeli üretim yapmak istemeyen üreticilerin üretimlerini devam ettirmeleri için gerekli ilaçları bulma olanaklarının ellerinden alınması anlamı taşımaktadır. Bu nedenle sözleşmeli üretim üreticiler kadar ziraat mühendislerini de olumsuz etkilemiş olacaktır, tarımın modernizasyonu denilerek bizlere yutturulmaya çalışılan da budur. .

Üreticilerin dolandırıcılardan korunması
Her yıl binlerce küçük üretici hasat dönemlerinde tüccarlar tarafından dolandırılmakta, ürünün parasını alamamaktadır. Bu durumdaki üreticiler kendilerinin ve ailelerinin yaşamını sürdürebilmek için ya arazilerini satmakta, ya yeniden sermaye kuruluşlarına borçlanmakta ya da tarım işçisi olarak başka tarlalarda çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum yıllardır bilindiği halde siyasi iktidarlar hiçbir önlem almamıştır. Seçime katılan partilerin hiçbirisinin bildirgesinde bu konuda tek laf edilmemiştir. Küçük üretici korunmak isteniyorsa acilen bu duruma çözüm üretilmesi gerekiyor. Seçime giren partilerden sadece Anadolu Partisi bildirgesinde “Hâl Kanununu üretici lehine değiştireceğiz. Komisyoncular ve tüccarlar için lisans zorunluluğu getireceğiz. Ticaret hacmine göre ve maddi teminat karşılığı lisansa bağlı kılacağız. Lisanslı tüccara veya komisyoncuya mal veren çiftçinin alacağına Devlet garantisi sağlayacağız.” diyerek kısmi olarak bu soruna değinmiştir.

YARIN: Mayınlanmış araziler, Hayvan Yetiştiriciliği ve Taban Fiyat Uygulaması