Seçimleri konuşmak için yandaş gazeteci dostumuz Sadık Bey’i aradım.
“Sen iyi bilirsin,” dedim. “Seçim süreçleri eskiden de bu kadar gergin olur muydu?”
“Olurdu,” dedi… “1977 seçimlerinde Bülent Ecevit’e İzmir’de suikast düzenlendiğini hatırlamıyor musun? CHP’li Mehmet İsvan saldırıda yaralanmış, Ecevit’e bir şey olmamıştı… Kontrgerilla lafını da bu olaydan sonra diline dolamıştı…”
“Failler yakalanmış mıydı?”
“Yakalanmamıştı. Soruşturmadan da bir şey çıkmamıştı galiba… Ama iş bununla da kalmamıştı… Birkaç gün sonra Başbakan Demirel, Ecevit’e İstanbul mitingini iptal etmesini önermiş, ‘provokasyon olacak, sana dürbünlü tüfekle ateş edecekler,’ demişti…”
“Olay soruşturulmuş muydu peki?”
“Herhalde gerek görülmemişti… Hem bunlar Türkiye için o zaman da olağan şeylerdi... Malûm, seçime gidiliyor… Memleket biraz geriliyor tabii…”

• • •

“Şimdi sen söyle bakalım; AKP’nin seçim çalışmalarını nasıl buluyorsun?” diye sordu Sadık Bey.
“Hangi seçim çalışmalarını kastediyorsun?” dedim. “Elektrik kesintisini mi, Ağrı olayını mı, Fenerbahçe otobüsünün kurşunlanmasını mı?”
“Aşk olsun, ne alâkası var? Bunlar sıradan talihsizlikler, adlî vakalar… Bir kere o kurşun değildi, saçmaydı… Fakat tabii, olayları açıklamakta zorlandık. Hani, partide ve hükümette çok başlılık varmış gibi göründü biraz…”
“Biraz?”

• • •

“Bir de çok üstümüze geliniyor… Bizim reisin partili cumhurbaşkanı gibi davranmasını hazmedemiyorlar. Halbuki bunlar siyasî hayatımızda görülmemiş şeyler değildir. Mesela İsmet İnönü… 1950 seçimlerinde cumhurbaşkanı sıfatıyla Malatya’da konuşurken Demokrat Parti’ye veryansın etmemiş miydi?”
“Etmişti… Etmişti ama Demokrat Partililer ne yapmıştı?”
“Ne yapmıştı?”
“Böyle cumhurbaşkanı olmaz olsun demişlerdi; İnönü’nün, tarafsızlık ilkesini ihlâl ettiğini söylemişlerdi… Hem siz günde beş vakit Demokrat Parti geleneğinden geldiğinizi söylemiyor musunuz? Ben mi yanılıyorum? Millî Şeflik geleneğinden mi geliyorsunuz yoksa?”
“Evet, bu konu biraz karışık… İşimize geldiğinde öyle, işimize gelmediğinde böyle gibi görünmemize yol açabilir…”

• • •

“Bunları boş ver de, sen Hasan Celal Abi’nin marşını dinledin mi, onu söyle,” dedi Sadık Bey.
“Dinledim,” dedim.
“Bu işten anlarsın diye soruyorum; güzel olmuş değil mi?”
“Cillop olmuş… Hele o kös çalan var ya, kös çalan… O kadar gayretli ki, o kadar olur… Adam tokmağı Başbakan kös dinlesin, başka bir şey dinlemesin diye indiriyordu sanki.”
“Bence yüzyılın marşı… Hatta mehter marşından sonra yazılmış en iyi marş…”
“Fakat Hasan Celal’in kafası biraz karışık galiba…”
“Nasıl yani?”
“Yani benzetmeler filan uygunsuz gibi geldi bana… Hele şu kızıl elma lafı… Marşı MHP alıp kullanırsa hiç şaşırmam…”
“Evet, oraya ben de takıldım… Yani ümmetçi miyiz, Türkçü müyüz pek belli olmuyor…”
“Dikkat etmek lâzım… Seçmende ‘bunlar her kalıba girer,’ izlenimi uyandırmamak lâzım… Yoksa bütün kafalar karışır.”
“Yok canım, niye karışsın? Bunlar sıradan seçim çalışmaları… Reis 400 istiyor ya… Seçmenin millî gururunu okşamak lâzım…”
“O işte indirime gidilmedi mi? Ben 350’ye bağlandı diye biliyorum.”
“Bağlandı, bağlandı… Biraz indirime gidildi tabii…”

• • •

“7 Haziran’a kadar herhalde daha pek çok yaratıcı seçim çalışması göreceğiz,” dedim…
Sadık Bey güldü.
“E bizimkiler yaratıcıdır,” dedi.
“Sence elektrikler kaç kere kesilir? Fuat Avni dört diyor…”
“Bunlar teknik konular… Enerji Bakanı’nın bilemediğini ben nereden bileyim? Domino etkisi varmış dediyse domino etkisi vardır.”
“Peki, Demirtaş’ın güvenlik endişesini nasıl değerlendiriyorsun?”
“Muhalefetin kalbine güvenlik korkusu salmak da önemli bir seçim çalışmasıdır… İç Güvenlik Paketi de önemli bir seçim çalışmasıdır… Gerekirse seçim mitinglerini yasaklarsın olur biter; bu da bir seçim çalışmasıdır… Dağa dört adam gönderirsin, ikişerden sekiz füze atarlar; al sana seçim çalışması… İnterneti de toptan kestin mi, işlem tamamdır… Meselâ Suudilerle Suriye’ye girmek de güzel bir seçim çalışması…”
“Anketlere ne diyorsun peki?”
“Şimdilik bir şey demiyorum… Bizimkiler etraflıca düşünüyorlardır… Gerekirse seçimi yaptırmamak üstüne kurulmuş bir seçim çalışmasına da gidilebilir…”
“Caizdir diyorsun…”
“Caizdir diyorum…”