Binali Yıldırım Meclis Başkanlığında istifa etmeden İstanbul Belediye Başkanı adaylığı için yarışını sürdürüyor. Durum Anayasaya aykırı ama kimse oralı değil. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu konuyla ilgili YSK’ye başvurmayacaklarını çünkü YSK’ye güvenmediklerini söyledi. Gelinen noktada aslında Binali Yıldırım haklı gibi görünüyor. Seçim gerçekten de siyasi bir faaliyet olmaktan çıkmış. Herkes rolünü oynuyor, boşluk dolduruyor. Dostlar […]

Binali Yıldırım Meclis Başkanlığında istifa etmeden İstanbul Belediye Başkanı adaylığı için yarışını sürdürüyor. Durum Anayasaya aykırı ama kimse oralı değil. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu konuyla ilgili YSK’ye başvurmayacaklarını çünkü YSK’ye güvenmediklerini söyledi. Gelinen noktada aslında Binali Yıldırım haklı gibi görünüyor. Seçim gerçekten de siyasi bir faaliyet olmaktan çıkmış. Herkes rolünü oynuyor, boşluk dolduruyor. Dostlar alışverişte görsün…

Şu halde seçimin sonucunu önceden göremeyen var mı?

Bir Palu analizi de benden

Bir Palu Ailesi yazısı da ben yazmasam olmazdı. Eksik kalırdım. Aileye kafayı sardırınca baştan sona bütün programları da izledim hatmettim. İşin başından beri en dikkatimi çeken karakter Emine Ustael oldu. Emine, potansiyel katil, cinci hoca, dolandırıcı Tuncel Ustael’in karısı.

Tüm Türkiye Palu ailesini, vay efendim bu kadar da olur mu, diye izledi. Ama Emine bana oldukça tanıdık geldi.

Evin otorite figürü Tuncer, Emine’yi tam olarak kontrolü altına almış gibi görünüyor. Tuncer ne dese Emine ona inanıyor. Emine öncelikle; olmayan bir geçmişe, geçmiş tecrübeye inandırılmış. Emine, İstanbul’a geldiğinde Eyüp Sultan’da namaz kılarken çocuğu gözünün önünden kaybolmuş, çocuk yarım saat gibi kısa süre içinde Eyüp Sultan’daki polis karakolunda bulunmuş. Emine, çocuğunun kaybolduğuna değil kaçırıldığına inanıyor. Bir stüdyo dolusu insan Emine’ye, çocuğun kaçırılmış olsa, kaçıranlar neden karakola bıraksın, diyorlar ama Emine Nuh diyor peygamber demiyor. Tutturuyor kaçırıldı da kaçırıldı.

Program ilerledikçe yerli ve milli psikopatımız Tuncer’le ilgili nice acayip olaylar, kan donduran detaylar, görgü tanıkları ortalara dökülüyor. Kardeşi yüksek ihtimal Tuncer tarafından öldürülmüş olan Emine gözünü kırpmıyor. Müge Anlı ’ya hep aynı iki cümleyi tekrarlıyor. “Çok sırlı olaylar var Müge Hanım. Olayların ortaya çıkmasını istemeyen hasımlarımız var.”

Tuncer, Emine’nin akrabalarının organ mafyası olduğuna Emine’yi inandırmış. Organ mafyası sözde Ustael ailesini kaçırmak bitirmek istiyor. Bütün Türkiye el ele Emine’ye organ mafyası denen şeyin sandığı gibi bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyor ama Emine kendine söylenenleri dinlemiyor bile. Yine aynı şeyi söylüyor: Sırlı olaylar var Müge Hanım!

Sırlı olaylar neler Emine Ustael bir türlü açıklayamıyor. Nereden çıkartıyorsun bunları dendiği zaman Emine hemen, kendisine aktarılan çarpıtılmış geçmişe referans veriyor, “O zaman Müge Hanım benim çocuğum neden kaçırıldı!”

Emine Ustael’e artık akıl mantık sınırları içinde bir şey anlatmak imkânsız hale gelmiş. Emine Ustael manipüle edilmiş, aklı tamamen karışmış. Bir yandan Tuncer Ustael tarafından belki de en çok mağdur edilen kişi ama bir yandan da muhtemelen suç ortağı.

Hepimiz Emine Ustael’iz

Palu ailesini izlerken hep kendi kendime aslında hepimiz Emine’yiz dedim. “Çocuğum kaçırıldı” yı “Camileri ahır yaptılar. Kuran’ı Kerim’i, namaz kılmayı yasakladılar” ile değiştirin. “Sırlı olaylar var. Hasımlarımız var” ın yerine; “Türkiye’nin kutlu yürüyüşünü durdurmak isteyen iç ve dış düşmanlar”ı koyun.

İşte tam da bu nedenle aslında hepimiz Emine’yiz.