Olağanüstü hal, olağanüstü seçim ve olağanüstü seçim yarışıyla devam ediyor; olağanüstü seçim sonuçlarıyla da devam edecek gibi!... Seçim sonuçlarının nasıl olacağını bilemem, kimse bilmiyor; ancak sonuçlar ne yönde olursa olsun, ülkedeki olağanüstü halin daha epeyce devam edeceğini görmemek mümkün değil.

Cumhur ittifakı ve yol açtığı olağanüstü seçim!...

AK-MHP ittifakı gibi, aldıkları 24 haziran seçim kararını da olağanüstü yapan birçok etken var. yani, seçimlerin erkene alınması ve çok kısa sürede yapılacak bir seçime karar verilmesinin ötesinde kaygı uyandıran başka nedenler söz konusu. Örneğin seçimle ilgili yasalardaki değişiklikler, cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmayı zorlaştıran düzenlemeler bir yana, Cumhurbaşkanı’nın ayrıcalıklı konumu, elindeki maddi olanaklar ile kolaylıklar düşünüldüğünde bile, bu seçim, yalnız “baskın” değil, olağanüstü halin olağanüstü seçimi olarak adlandırılabilir. Son olarak, müjde diye sunulan “rüşvet paketi” de bunu doğrulamakta.

İmar affından emeklilere ödenecek ikramiyeye, öğrenci affından vergi ve prim borçlarının yapılandırılmasına uzanan geniş bir paket!... Paketin emeklilere ödenecek ikramiye ve öğrenci afları gibi yanları olumu görülebilir; ancak bunların olumlu olması, bugün, seçime çeyrek kala gündeme getirilmelerinin anlamını değiştirmemekte!...

Öte yandan imar afları ve borçların yapılandırılmasına yönelik düzenlemelerin, rüşvet olmalarının ötesinde, devletin yüklerini arttırırken ülkedeki bozuk hak-hukuk düzeninin tescillenmesi gibi bir anlamı var ki, tehlikesi büyük!... Örneğin, seçim nedeniyle verilen bu rüşvetlerin, devletin mali olanaklarını zorlayarak ekonomik sorunları ağırlaştırması ve bunun faturasının eninde sonunda millete düşeceğini hepimiz biliyoruz. Bunun da ötesinde, aflarla ve borçlarla ilgili bu düzenlemelerle, bu ülkede hukuktan, yasalardan kaçmanın cezalandırılmayacağı bir daha gösteriliyor ki, bununla, yasalara uymayanların ödüllendirildiği ve ülkede hukukun değil hukuksuzluğun geçerli olduğunun bir kez ortaya konduğu söylenebilir.

Sigorta primini mi yatırmadın; vergini mi ödemedin; imar alanını mı büyüttün, istediğin katı mı çıktın; kentleri, sahilleri, ormanları mı yağmaladın; boş ver!... Önemi yok; birkaç yıl dayan, sonrasını seçimler halleder!

Muhalefetin ittifakı da düşündürücü!...

Muhalefetin ittifak arayışı da epeyce olağanüstülük taşımakta. Gerçi aldıkları oylar az çok belli; buna karşı birlikte hareket etme yoluna gitmelerinin akılcı bir seçim olduğunu söylemek gerek. Öte yandan CHP, SP, İYİ Parti’nin, “kuvvetler ayrılığı, güçlü parlamento, toplumsal barış ve uzlaşmanın sağlanması” gibi ilkeler üzerinde anlaşmaya vardıkları söyleniyor ki, başarılı olmaları halinde ülkede bir restorasyon dönemine girileceği anlamına gelmekte. Bunun gerçekleşmesinin, partiler arası ittifakı kaçınılmaz kıldığı da yadsınamaz.

Seçimlerle ilgili anketler böylesi bir ittifakın özellikle cumhurbaşkanı seçimi açısından bir umut doğurduğunu gösterdiğinden, partilerin bu umuda yatırım yaptıkları ortada.

Buna karşın söz konusu ittifakın düşündürücü yanları da çok. Örneğin, ideolojik-siyasal duruşları birbirine yakın partilerin ittifakını anlamak ve buradan daha olumlu sonuçlar beklemek mümkün olduğu halde, -pek ciddiye almasa da- sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir partinin sağ partilerle ittifakının getireceği sonuçlar sağın güçlenmesi anlamına gelebilir ki, demokrasiden yana çevreler için hayli kaygı verici!...

Örneğin, kendilerini “kilit” partiler olarak gören iki sağ partinin ittifakın ilke ve kuralları açısından daha belirleyici olma olasılığı büyük; bu da ittifakın yönünün belirlenmesi açısından önemli. İyi Parti’nin muhalefetiyle HDP’nin ittifak dışı bırakılması da bunun bir örneği.

Oysa, dört muhalefet partisinden oluşan ittifakın ilkeleri arasında hem demokrasiden ve normalleşmeden, hem barıştan ve toplumu kucaklamadan söz ediliyor; ittifaklarına “demokrasi ittifakı” gibi bir ismi düşündükleri de söylenmekte!... Buna karşın, HDP gibi önemli bir oy potansiyeline sahip, Kürt sorununu demokratikleşmeyle siyasal yoldan çözümünü isteyen bir parti dışlanmakta!... Bununla bu toplumun önemli bir kesimini dışladıklarını da görmüyorlar!...

Bu durumda sormamak mümkün değil. HDP’yi dışlamakla hangi demokrasiyi, hangi uzlaşmayı sağlayacaklar? Ya da, üzerinde anlaştıkları bu ilkelerin gerçeğe dönüşmesi için hem Kürtlerin hem solcuların desteğine ihtiyaçları varken, bu dışlamayla nasıl bir destek bekleyecekler? Bu kitleleri ve istemlerini temsil etmek gibi bir kaygı taşımazken, seçimlerde onlara ne diyecek, onlardan nasıl destek isteyecekler?

Bu soruların CHP açısından öneminin daha büyük olduğuna da kuşku yok. SP ve İyi Parti’nin tabanları belli; milliyetçi ve dini duygulara dayanmak açısından AKP’den geri durmayacakları da düşünülebilir. Oysa CHP’nin en azından iddiaları ve temsil ettiği değerlerle tabanı farklı. Öyle olunca da, haklar, özgürlükler, demokrasi, laiklik gibi konularda farklı iddialarla ortaya çıkması beklenmekte. Buna karşın, bu beklentilerin daha baştan kırılmasına razı olmuş durumdalar.

Kısacası seçime giderken, bu memlekete her yerden “demokrasi” müjdesinin yağdığını söyleyebiliriz!.. Buna karşın, AKP’nin demokrasi anlayışının ne olduğu çoktan anlaşılmışken, muhalefetin demokrasi vaadi de umut vermekten uzak!...

Öte yandan, CHP’nin sağ partilerle ittifakı içinde siyasal İslam karşısındaki duruşu da sallantıya girmekte!... Oysa AKP iktidarının siyasal İslam’ın iktidarı olduğu konusunda artık bir anlaşmazlık veya belirsizlik yok; buna karşı durması ve bu gidişatın getirdiği tehlikeleri topluma anlatması beklenen ana parti de CHP!... CHP ise başka tellerden çalmakta!...

Cumhurbaşkanı olarak düşünülen isimler bile bu sinyali vermiş durumda. Bu yazı yazıldığında CHP’nin cumhurbaşkanı adayı henüz açıklanmamıştı; yani adayı bilemiyoruz. Fakat, CHP açısından ilk turda kendi adayının en çok oy alacağı, ikinci turda diğer partilerin onun adayını destekleyeceği beklentisiyle, sağ partilerin tabanının, bir başka deyişle muhafazakar ve milliyetçi seçmen kitlesinin de destekleyeceği bir aday peşinde olduğu görülebiliyor.

Sonuç olarak, CHP’den sürpriz bir aday beklenmiyor. Toplumun demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren kesimlerini temsil etmek de başka bahara kalmakta!...